Ana sayfa » Güncel » HALUK ŞAHİN: “BU GENÇLER NEREDEN ÇIKTI?, NİÇİN EKRANI BIRAKIP SOKAĞA İNDİLER?…”

HALUK ŞAHİN: “BU GENÇLER NEREDEN ÇIKTI?, NİÇİN EKRANI BIRAKIP SOKAĞA İNDİLER?…”

Yazar Erdinç Şahin
0 Yorum

Yunanistan’ın To Vima gazetesi sordu, ben yanıtladım.

“Dünyanın pek çok yerinde Türkiye’deki son siyasal bunalımla ilgili çeşitli yorumlar yapılıyor.
Birçok gözlemci bunu aşağı yukarı çeyrek yüzyıldır Türkiye’yı yöneten tek adam Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçiminde en büyük rakibini saf dışı etme manevrasına gösterilen tepki olarak değerlendiriyor.

Öte yandan, değişen uluslararası konjonktürün Erdoğan’ın anti-demokratik adımlarını daha kabul edilir hale getirdiği görüşünde olanlar da var. Uluslararası konjonktür derken Erdoğan’nınkine benzer adımlar atan Donald Trump’ın ABD’de yeniden Başkan olmasının yanı sıra, Türkiye’yi yarım yüzyıldır kapısında oyalayan Avrupa Birliği’nin bölgenin askeri açıdan en güçlü ülkesine muhtaç duruma düşmesi kastediliyor.

Ben burada iki haftadır devam eden ve halen yükselmekte olan kriz dalgasının nedenlerinden çok sürpriz bir sonucu üzerinde durmak istiyorum:
Siyaset sahnesine yeni bir kuşağın bir çığ gibi sokağa inmesi!

Erkekli kızlı gencecik çocuklar. Bunlardan “Z kuşağı” diye söz edenler var; büyük çoğunluğu Erdoğan iktidara geldikten sonra doğmuşlar ve başka bir iktidar görmemişler.

Ve günlerdir “Bu böyle olmaz, olamaz, olmamalı!” diye haykırıyorlar.

GENÇLİK VE SİYASET…

Türkiye’de gençlik özellikle çok partili dönemde, siyaset sahnesinin bağımsız ya da bağımlı aktörleri arasında olmuştur. Atatürk kurduğu Cumhuriyet’i gençlere emanet etmiş, hatta bir söylevinde, yöneticilerin vurdumduymaz davranması durumunda bizzat müdahale etmesini öğütlemişti.

Menderes’in 1960’da devrilmesinde ve Evren askeri diktatoryasının darbe yapmasında gençlik hareketlerinin önemli bir rolü olmuştu. 2013’teki İstanbul Gezi Parkı protestosu da kısmen gençlik eksenliydi.

Son 10 yıldır bu kesimden ses çıkmıyordu. Düzenlenen sönük siyasal eylemlerde genellikle kır saçlı amcalar ve teyzeler çoğunluktaydı.

Gençlerin kaygısız olduğu, sabah akşam bilgisayar oyunları ve sosyal medya gevezelikleriyle avunduğu düşünülüyordu. Kitap ve gazete okumuyorlardı, partilere üye olmuyor, ideolojileri umursamıyorlardı.

Apolitiktiler!
Ve derken 19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu görevinden alındı ve tutuklandı. Bir anda ne oldu? Sokaklar ve meydanlar milyonlarca insanla doldu. Ve bunların çoğu işte o apolitik çocuklardı.

Yalnız İstanbul’da değil, Ankara’da, İzmir’de Adana’da, Bursa’da ve başka birçok yerde böyleydi.

Ellerinde parti flamaları değil, Türk bayrakları ve kendi elleriyle yazıp çizdikleri karton afişler vardı. Üsluplarına küfür değil mizah egemendi.

Örneğin genç bir kızın taşıdığı afişte “Tek adamla hayat geçmez!” diyordu. Herkes “tek adam”ın kim olduğunu biliyordu!

ÇEVRİMİÇİ’NDEN DEVRİMIÇİ’NE…
“Bu çocuklar bugüne kadar neredeydiler?” diye soranlar oluyordu. Söyleyeyim: Bilgisayar ekranlarının önündeydiler. Ya da durmadan telefonlarının ekranına bakıyorlardı. Şimdi sokaklara dökülüvermiş, teklikten çokluğa geçmişlerdi. Tek başına başlarına ekrana bakmak yerine hep birlikte slogan atmaktaydılar. İ

İzleyicilikten katılımcılığa terfi ediyorlardı. Çevirimiçinden devrimiçine!

Kuşkusuz 1968 ‘in efsanevi çocukları gibi ideolojik değildiler. Kimlik tanımlarında sağcı ya da solcu olmak fazla önem taşımıyordu. Çoğu milliyetçi, bazıları dindardı.

Ama bazı değerlere çok önem veriyorlardı: ideolojik görünmeseler de “etik”tiler diyebiliriz, hatta psiko-etik.

Yani siyasete de ahlaki açıdan bakıyor, “bu yapılan doğru değil, bu yanlışı kabul edemem” türünden şeyler söylüyorlardı.

AKP’nin, aday Erdoğan’ı seçimde yeneceği belli olan İmamoğlu’nu görülmemiş yöntemlerle saf dışı etmesini vicdanlarına sığdıramıyorlardı.

GELECEK KORKUSU…

Daha vahimi, AKP’nin kurduğu yeni düzende kendilerine bir gelecek göremiyorlardı. Eğitim kurumları dahil tüm kurumlar tahrip edilmişti. Ekonomi perişan haldeydi. Dünyanın kapıları kapanıyor, ülkenin kaynakları belirli yerlere akıyordu.

Acaba “Bu yaptığınız yanlıştır!” diye sosyal medya yerine sokaktan bağırsalar onları duyarlar mıydı?

Türkiye’nin sorunlarıyla baş etmekte zorlandıkça daha da otoriterleşen Erdoğan ve Bahçeli’nin İslamcı- milliyetçi iktidarı, biyolojik, demografik, siyasal ve tarihi nedenlerle çıkış kapısına yaklaşmış, tükeniş ve bitiş evresine girmişti.

Bu çocukların ise “gelecek” diye bir sorunu vardı!”

*Yunanistan’ın önde gelen gazetelerinden To Vima’nın sorularına yanıt olmak üzere yazılmış, 29 Mart 2025  tarihinde yayınlanmıştır...

İlginizi Çekebilecek Yazılar

Yorum Bırakın

* Bu formu kullanarak, verilerinizin bu web sitesi tarafından saklanmasını ve işlenmesini kabul etmiş olursunuz.

© 2015 – 2025 | Kuzeyegehaber.com