İki hafta sonra yapılacak olan Amerikan seçimleri kampanyasını göz ucuyla izliyorum. Amerika’yı yakından bilen, orada pek çok seçim izlemiş biri olarak, her gün “Olmaz böyle şey!” türünden sessiz çığlıklar atıyorum.
Örneğin, basın özgürlüğünün bir numaralı tartışma konusu olması! Cumhuriyetçi Donald Trump ve aşırı sağcılar, Demokrat’lardan çok medyayı suçlamaktalar. Büyük televizyon şirketlerini, New York Times ve Washington Post gibi gazete devlerini, Hollywood’u ve sosyal medya büyüklerini, halkı yanıltmakla, gerçekleri çarpıtmakla, solu kayırmakla, hatta komünist olmakla suçluyorlar.
Breh breh breh!
Popülist Trump bu mavalları okumaya 2016 seçiminde başlamıştı, şimdi yanında Elon Musk var. Borazanlığını o yapıyor!
Evet, şu Tesla’lı, SpaceX’li mülti-milyarder, sonradan Amerikalı olmuş genç adam. Twitter’ı alıp X yapan, bir kavga ve küfür ringine çeviren şarlatan!
Demokrat Kamala Harris’in seçilmesi halinde ABD’nin Komünist olacağını iddia edecek kadar cahil ya da kötü niyetli!
KABAHAT KİMİN?…
Amerikalıların beylik bir tekerlemeleri vardı: “Madem o kadar akıllısın, niçin zengin değilsin!”
Yani fakirsen bu senin kabahatindir. Ya ahmaksındır, ya da tembel. Başına ne gelmişse sorumlusundur. Sana yardım etmek aslında sana kötülük yapmaktır! Çalış, sen de kazan, sen de zengin ol, Musk gibi ol!
Şu sıralarda çok dile getirilen muhafazakar Amerikan dünya görüşünün çekirdeğinde bu vardır. Trump ve onun çevresinde öbeklenmiş aşırı sağcıların temel felsefesi budur. Yoksullara yardım yok, ama mülti-milyarderlere vergi ayrıcalığı çok! Çünkü onlar çalışmış ve kazanmışlardır.
Obama döneminde bu ahlak yoksunu dünya görüşünün uygulamasında bazı çatlaklar oluşmuştu. Şimdi verilmiş küçük tavizleri de geri almak için yanıp tutuşuyorlar. Çevre, iklim, toplumun yapısal engellileri umurlarında değil.
Ve çaktırmadan kadın düşmanılar: Kadını bir doğurma makinesi olarak gören o ilkel kürtaj yasalarını başka nasıl açıklayacaksınız!
Medyanın önemli bir bölümü ve saygın üniversiteler, zaman zaman bu çağdışı zırvaları eleştirdikleri için hedef tahtasındalar. Trump ve tayfası düşünürlerden, akademisyenlerden, öğretmenlerden, bilgili insanlardan nefret ediyorlar. Çünkü onların oylarını alamıyorlar.
Daha önceki gün, Elon Musk üniversite diplomasına gereğinden fazla önem verildiğini, kendisinin diplomasızlarla çalışmayı tercih ettiğini söyledi. Şirketlerinin yönetim kurullarına bakınca görürsünüz ki elbette ki bu büyük bir yalandır!
Üniversiteler, çaktırmadan Marksizm öğreten gizli ayin merkezleriymiş!
Barıştan söz edenlerin gizli amacı ise, Anayasa maddesine rağmen Amerikalıların silahlarını almak ve Amerikan toplumunu silahsızlandırmakmış!
Evet evet, dünyaya ahkam kesen Amerika’da açıkça söyleniyor böyle şeyler…. İnanmayanlar Musk’ın 40 milyar dolara satın alması üzerine “özgürleştirilen” X’in sayfalarına baksınlar, neler neler göreceklerdir!
Musk, X’i aldığında orayı tam özgür bir tartışma alanına çevireceğini iddia etmişti.
Evet, solcu, Müslüman, zenci düşmanı azgın ırkçılara siber uzayın kapılarını ardına kadar açtı. Vur kır, küfür, ırkçı hakaret gırla…
Ancak, iktidara gelmesi için çalıştığı ve kabinesine gireceğini söylediği Trump, İsrail’e karşı çıkanları, Siyonizmi eleştirenleri, solcuları üniversiteden atacağını, yabancıysalar sınır dışı edeceğini söylüyor.
Tam perhiz ve hıyar turşusu vaziyetleri!
Bu türden fikirlerin savunulduğu iddia edilen kurum ve üniversitelerin ise vay haline! Trump seçilirse onları çok zor bir dönem bekliyor.
Basın özgürlüğünü en geniş anlamda kabul eden Birinci Anayasa Maddesi, Amerikan toplumunun konsensus sütunlarından birisiydi. Gerçekten, hemen tüm Amerikalılar, her şeyin söylenebildiği bir ülke olmakla haklı olarak övünürlerdi.
Trump ve Musk’lı yeni dönem bu konsensusun devamı açısından fevkalade tehlikeli görünüyor.
MUSK’A CEZA…
Medyanın ABD’de, bırakın Kapitalist düzen düşmanı ve Marksist olmayı, niçin ve nasıl düzen yanlısı olduğunu öğrenmeleri için Trumpçıların biraz ders çalışmaları gerekiyor.
Amerikan üniversitelerinde yıllarca medya kuramı dersleri verdim. Ben Musk’ın hocası olsam, ona John Milton, John Stuart Mill, Voltaire’i anımsatan konuşmalarıyla sahte özgürlük peygamberliğine soyunmak yerine şunu yapmasını öneririm:
Bir hafta süreyle kampanyayı bırak, Noam Chomsky oku. “Rıza Üretimi” (Manufacturing Consent) kitabıyla başlayabilirsin!
O zaman belki aklın başına gelir.
Vicdanından emin değilim!…