KUZEYEGEHABER-New York Times’ın 1941 yılındaki Kasım ayı sayısında, havacılık tarihine geçen şu cümle yazıyordu: “Flying Wings’in; tüm askerî, ticari ve özel uçuş alanına hâkim olacağı bir gün belki de çok uzak değildir.”
Peki o zamanlarda bu denli büyük bir vizyon varsa neden günümüzde gökyüzünde uçan bir çift kanat göremiyoruz? Ya da Flying Wings tam olarak neydi ve sonra neler oldu? Detaylarına inelim.
Sadece kanattan oluşan bir uçak fikri kulağınızda nasıl tınlıyor?
Geleneksel uçaklarda kuyruk ve gövde, kontrol ile stabilite sağlar ancak aynı zamanda sürtünmeyi de artırır ve aerodinamik verimliliğini azaltır. Bu yüzden sadece kanattan oluşan bir uçak, kulağa kusursuz gelebilir.
Tarihte birçok şirket ve kişi, kanattan oluşan uçaklar tasarlamak için büyük çaba gösterdi fakat yalnızca bir kişi önemli ilerleme kaydetti. O kişi, Jack Northrop’tan başkası değildi. Vizyon dolu bir fikir olarak ortaya çıkmıştı ancak başarısızlık hikâyesine dönüşmüştü.
Geliştiricisi, eğitimini almamış olsa da bir uçan kanat uçurmayı başarmıştı.
Northrop, zamanının en yenilikçi ve yetenekli uçak tasarım dehâlarından biriydi. Üniversite eğitimi almamış olmasına rağmen ilk uçak kanadını 1929’da uçurmuştu. Zamanla tasarımlarını geliştirmişti ve ilk uçağı N-1M’nin, 1940 senesinde hayata geçmesini sağlamıştı.
N-1M’nin başarısı, ABD Hava Kuvvetleri’nin Northrop’a ilgi duymasını sağlamıştı çünkü o sıralarda II. Dünya Savaşı vardı ve daha hızlı, hafif bir uçağa ihtiyaç duyuluyordu. Ancak uçan kanatlar 1950’lerde geçerliliğini kaybetti. Neden mi?
Sebeplerden ilki, uçakları monte etmeye yetecek kadar tesis alanının olmamasıydı.
Ordunun çok fazla uçağa ihtiyacı vardı ancak uçaklar için alan yoktu. Dış mekân üretim hatları, seçenekler arasında değildi ve ABD ordusu için hayal kırıklığı olmuştu.
Hatta bir ara, gerekli üretim kapasitesine sahip olduğu için ihale “Glenn Martin” adlı firmaya verilmişti ancak o zaman bile ilk uçuş, üç sene gecikmişti ve başlangıç bütçesinin dört katını tüketmişti.
Teknik sorunlar da cabası…
Pervaneleri büyük bir sorundu çünkü çoğu zaman düzgün bir şekilde dönme konusunda başarısız oluyordu. Ayrıca şaft titreşimleri bazen kontrol edilemez hâale geliyordu ve dişlilerin olduğu bölüm çok fazla ısınıyordu. Tabii tüm bunların bir de savaş döneminde olduğunu düşününce…
Yine de bu sorunlardan bazılarını çözmek için motorlar, jet motoruyla değiştirildi, dengeyi korumak amacıyla arkaya dört dikey kanat eklendi ve bir dizi müdahale daha yapıldı. Bu, hızı ve görünümü iyileştirdi ancak daha ağır oldu ve menzili ile bomba yükünü ciddi derecede sınırladı.
Hız, radar ve bombalama konusunda da geride kalmıştı.
Uçan kanatların tarihe gömülüşünü hızlandıran bir diğer zorluk da hız sınırlamalarıydı. Tasarımları gereği ses hızının altındalardı (subsonik) ve süpersonik seçeneklerden geride kalıyorlardı. Ek olarak radar taspiti konusunda iyi değildi.
Savaş döneminde isabetli bombalamayı imkânsız hâle getiriyordu. Deneyimli bombacıların bomba atışları bile her zamankinden dört kat daha uzun sürüyordu. Iskalama oranları, diğer uçaklara göre çok fazlaydı. Tam da savaş döneminde ihtiyaç olacak bir şey (!).
Flying Wings, zamana yetişmeye çalışmakta yetersiz kalıyordu.
Uçan kanatlar, savaş uçağı talepleri ve teknolojisinni hızına yetişemiyordu kısaca. Eksiklikleri telafi edene kadar savaş bitiyordu. Atom bombasının bulunmasıyla binlerce tonluk bombaları taşıyabilecek bir uçağa ihtiyaç duyuluyordu ve Flying Wings, onlardan biri değildi. Savaşını bu kulvarda da kaybetmişti.
Ayrıca 5 Haziran 1948 tarihinde, bir uçuş testi sırasında parçalanmıştı ve uçaktaki kaptanlar dahil olmak üzere mürettebatın hepsi ölmüştü. Yaklaşık iki sene sonra yine bir test sırasında düşmüştü ve pilotlar neredeyse ölüyordu.
Ancak bu, Northtop’un fikrinin kötü olduğu anlamına gelmiyordu. Kanatları geliştirmeye yönelik teknolojiler henüz yoktu ve elindeki imkânlarla bu kadarını yapabilmişti. Yani zamanının ötesinde bir fikirdi diyebiliriz.
Kısacası Flying Wings, birçok konudan sınıfta kalmıştı. Ondan çok daha iyi uçaklar ve jetler çoktan geliştirilmişti. Ordunun, daha fazla yatırım yapması anlamsız kalıyordu ve vizyonlu fikrin mezarına son çivi çakılmıştı…
Kaynaklar: Smithsonian Mag, History Computer, Claremont