KUZEYEGEHABER-TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, TBMM Adalet Bütçe Komisyonu’nda konuşma yaptı.
Şık konuşmasında Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a oy veren yurttaşlara seslendi.
Şık, “Ekonomik kriz, enflasyon, pahalılık, devlet içi çeteleşme yolsuzluk, hırsızlık, yoksullaşma ve yoksunlaşma derken bu halk için yaşamak solup alıp vermekten ibaret bir hale geldi. Memleketin kahir ekseriyetinin derdi, geçim. Çocuklarına bir iş ya da hayal kurabileceği bir gelecek ümidi” dedi.
“MEMLEKETİN, YURTTAŞIN CANINA OKUYORSUNUZ”
Şık’ın konuşmasının tamamı şöyle:
Normalde bu toplantıda bakan beye atıfla konuşmamız gerekiyor. Ama çoğulculuğa değil çoğunlukçuluğa dayalı bir Meclis’te sizlere ne anlatsak bir faydası yok. Çıkardığınız her yasa, her düzenleme, yaptığınız her bütçe sadece menfaatleriniz için. Ne desek sadece bildiğinizi okuyorsunuz. Haliyle memleketin ve yurttaşların da canına okuyorsunuz.
Yargıdaki yozlaşma, rüşvet ve yolsuzluk ağını yöneten cübbeli çeteler bizzat başsavcıların, hakim, savcıların kaleme aldığı şikayet mektuplarıyla ortaya dökülüyor. Yargının en üst organının kararlarını tanımayan militan yargı mensupları meslektaşlarını yargı aktivizmiyle suçlayarak had bildirmeye çalışıyor.
Aslında olan şu: Yargı içiymiş gibi görünen ama Adalet Bakanını fazlasıyla aşan ve tüm yurttaşların hukuk güvencesini ortadan kaldıran bir sorun var.
Yargı krizi denilen bu sorun bakan beyi çok aştığı için bugün sizlere değil Recep Tayyip Erdoğan’a başkanlık veya genel seçimlerde oy veren yurttaşlara seslenmek istiyorum.
Ekonomik kriz, enflasyon, pahalılık, devlet içi çeteleşme yolsuzluk, hırsızlık, yoksullaşma ve yoksunlaşma derken bu halk için yaşamak solup alıp vermekten ibaret bir hale geldi. Memleketin kahir ekseriyetinin derdi, geçim. Çocuklarına bir iş ya da hayal kurabileceği bir gelecek ümidi.
“MESELE BAKANI ÇOKTAN AŞIYOR”
Halk bunlarla boğuşurken, Saray rejimi de kendi içinde bir güç savaşı yürütüyor. Mesela Recep Tayyip Erdoğan, “En çok oyu alan cumhurbaşkanı olsun” diyor. Böyle bir sistemin dünyada örnekleri yok değil. Honduras, Panama, Paraguay, Malavi ve Zambiya’da en çok oyu alan başkan seçilebiliyor.
Hal bu iken, kendisine gerek kalmayacak diye korkan küçük ortak da, iktidar içi çatlak farkedilmesin diye en iyi bildiği işi yapıyor: Gazetecileri tehdit ediyor.
Çünkü güya iktidar içinde bir güç savaşı ya da kriz yokmuş.
O zaman sormak gerekiyor: Yargıtay, kimlerin talimatıyla haddini de aşarak Anayasa Mahkemesi’ne savaş açıyor. Hatay halkının oylarıyla milletvekili seçilen Can Atalay’ı “serbest bırakmam” diyor.
Böylece siyasetin tetikçisine dönüşmüş yargının ya da genel itibariyle devlet organlarının “doğru” kararlar verebilme cesareti olduğu ve olacağı durumlarda dahi artık bu kararların yok hükmünde olacağı cümle aleme duyuruluyor.
Yargı mercileri arasındaki bu kriz, Türkiye’nin geldiği eşik açısından önemli gerçekten. Allah’ın lütfu haline dönüştürülen 15 Temmuz kalkışmasının ardından hukukun rafa kaldırılması yetmemiş olacak ki faşist bir cuntanın kurduğu Anayasal düzenin de ortadan kaldırılmış olduğu böylece ilan ediliyor.
Geldiğimiz ya da varılmak istenen yeni aşama artık budur. Karşılaştığımız şey cezalandırılma ya da cezanın bozulma yetkisinin yargının elinden alınmış olduğu gerçeğidir, artık klikler arası bir çatışmanın tezahürüdür. Bu yüzden mesele bakanı çoktan aşıyor.
“DEVLET DERİN ODAKLARA, YURTTAŞ ÇARESİZLİĞE TESLİM EDİLMİŞ OLACAK”
İktidar bileşenlerinin seçmeni olan tüm yurttaşlara sesleniyorum. Oy verdiğiniz hükümet, yaşanan ekonomik sıkıntıları, memleketteki bin bir çeşit sorunu bir kenara bıraktı yeniden bir paralel devlet kurma derdinde. Yurttaşların değil kendilerinin menfaatlerini gözetenler eliyle kimseye söz hakkı ya da karar yetkisi tanımayan, “memleketin bekası” yalanıyla güvenlikçi politikaları merkeze alan bir paralel devlet kuruluyor. Erdoğan yıllardır kurtulmak istediğini iddia ettiği derin devlete, kendisine ait kılacak biçimde dönüştürerek can verdi.
Yani yargıyı teslim alan yeni bir paralel bir yapı var.
Biz bu senaryoyu biliyoruz. Bu çatışma da tıpkı başkanlık sistemi gibi hepimizin başına iş açacak bir anayasa yapma planının aracı o kadar.
Sorun yeni bir anayasa değil, sorun neden yapılmak istendiği. Bugün bu ülkede birileri rahatsız olmasın diye kurumlar yok ediliyor, sonra bu suç olmasın diye yeni Anayasa yapılmak isteniyor. Yargıtay’ı etkileyen siyasi odaklar Anayasa Mahkemesini dinlemek istemiyor diye yapılmak istenen yeni bir anayasa sorunları çözmeyecek.
Demokrasi ve hukuk devleti adına hiçbir şey kalmasın, barbarlık hüküm sürsün isteyenlerin gönlünü hoş etmek için yapılacak.
Geleceğimizi ikinci kez güç çatışmalarına ve derin odaklara kaybetme lüksümüz yok.
Birileri önce darbe yapıp sonra kılıfına uydurmaya hazırlanıyor. Bugün buna ses çıkarmazsanız yarın söz hakkına sahip olamayacaksınız.
Devlet derin odaklara yurttaşlar çaresizliğe teslim edilmiş olacak.
O yüzden şimdi ses çıkarın…”