KUZEYEGEHABER-Erdoğan’dan sonra sizin de başınıza gelebilir!
Geçen hafta medyaya yansıyan iki haber geleceğin sinyali olması nedeniyle anlamlıydı:
Bir açıkgöz Recep Tayyip Erdoğan’ın sesiyle ürettiği bir mesajla dolandırıcılık yapmaya kalkışmış; neyse ki yakalanmış ve tutuklanmıştı. Başkalarının görüntü ve sesinden yapılmış “deepfake” mesajlar çoğalıyordu.
Örneğin bir arkadaşınız sizi arıyor, görüntülü olarak ve kendi sesiyle kaza geçirdiğini ve parasal yardıma ihtiyacı olduğunu söylüyordu. Oysa sonradan o mesajın da sahici değil bir yandırmaca* olduğu ortaya çıkıyordu.
Demek ki, dedim, beyinlerimizin hınzırlığa çalışan bölgeleri de Yapay Zeka’nın komutası altına giriyor. Buna benzer haberlerle sık sık karşılaşacağız. Çünkü o bölgeler çok geniştir ve insanda hınzırlık tükenmez!
KİRACI MI, İSTİLACI MI?
İletişim teknolojileri ile kullananlar arasındaki ilişki bir iletişimbilimci olarak üzerinde çalıştığım konuların başımda gelir. Dijital teknolojiden sonra şimdi de yapay zekanın yaptıklarını parmak ısırarak gözlüyorum.
Teknolojik determinizm üzerinde duran Marshall Mcluhan, iletişim teknolojilerinim duyu organlarımızın bir uzantısı olduğunu belirtmişti. Gazete gözümüzün, radyo kulağımızın, televizyon ise merkezi sinir sistemimizin uzantısıydı.
Şimdi de biz sorabliriz: Ya yapay zeka?
Bence o uzantı değil, kiracı ya da istilacı. Asıl duyu organının yerini almışçasına yerleşiyor, yeteneklerini üstleniyor, yalnızca uygulayıcı değil, yaratıcı da olabiliyor. Bağımsız hareket edebiliyor ki, insanları korkutan da bu aslında.
Yapay zeka ile insan ilişkisi bundan önceki teknolojilerle olan ilişkisinden çok farklı. O yüzden, tüm yararlarına rağmen, ona bir çeşit Frankestein gözüyle bakanlar çıkabiliyor.
Haksız da sayılmazlar! Düşünebiliyor musunuz, daha şimdiden, bir arkadaşınızdan kendi görüntüsü ve sesiyle “Bana yardım et!” mesajı geldiğinde şaşırıp, doğrulatmaya çalışacaksınız.
Bu arada belki iş işten geçmiş olacak!
SENSİN ROBOT!
Bu bağımsızlaşma eğilimi sosyal internetteki robotlarla belirginleşmişti. Robotların benden insan olmamı kanıtlamamı istemeleri beni hep öfkelendirmiş ve güldürmüştür.
Bir siteye girerken bir nokta gelir ve sorar:
“Are you a robot!” (Sen robot musun?)
Küstahlığa bakın! Benim sözlü cevabım hep “Sensin robot!” olmuştur.
Yandırmaca örnekleri çoğalırken şöyle bir fıkra geliştirmeyi öneriyorum:
Günlerden bir gün, karşıma benim görüntü ve sesimden oluşan bir mesaj çıkıyor, benden yardım istiyor.
Soruyorum: “Ne hakla? Sen kimsin?”
“Ben Haluk Şahin’im!”
“Peki o zaman ben kimim?”
“O senin sorunun!” diyor.
Haklı. Sokrat’tan beri o benim sorunum!
*“Yalan”, “yanılma” ve “kandırma” sözcüklerinden ürettiğim “yandırmaca” sözcüğünü “deepfake”in karşılığı olarak öneriyorum. Bir an önce kullanalım. Yerleştikten sonra yabancı sözcüğü değiştirmek zor oluyor. Ta en başta bilgisayar terimlerinin Türkçe olmasını sağlayan Aydın Köksal’a yeniden teşekkürler…