KUZEYEGEHABER-Dün önce partisinin Manisa Kırkağaç ilçe kongresine katılan ve burada konuşma yapan Özgür Özel akşam da Bodrum’da Komünist Osman belgeselini izledi ve Gökmen Ulu’nun hazırladığı belgesel kapsamında yapılan “Sosyal Demokrasi ve Toplumcu Belediyecilik” söyleşisine katıldı.
Söyleşinin soru cevap kısmına geçildiğinde CHP Grup Başkanı, 2023 yılı Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nin kampanyasının startını ilk veren kişinin kendisi olduğunu söylerken 14 ve 28 Mayıs’ta CHP’nin kaybettiği seçimlerle ilgili partinin ve yetkili kurullarının gerekli özeleştiriyi yapmadığını dile getirdi.
Özgür Özel, “Ben bu yaşadığımız seçime en erken başlayan kişiyim. Dört yılda 400 tane ilçede, 1000’e yakın miting yaptım. Hep şunu anlattık insanlara; ‘ya otokrasi ya demokrasi’, ‘köprüden önce son çıkış’, ‘Cumhuriyetin kurucu kadrolarıyla husumeti olanlar Cumhuriyetin 100. yılında resepsiyon yapmayacak’ dedik. Ama yapacaklar. Burada bir özeleştiri yapmak hesap vermek, bunun üzerinden konuşmak gereken bir dönemdeyiz. Seçimi kaybettiğimiz gece hiçbir şey yapmaya takatim yoktu. Yani ‘kaybettik ve gereğini yapmak lazım’ diye düşünüyordum. Ama özeleştiri meselesinde eksik kalındı ve hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya doğru gidildiğini görünce bunun bir parçası olmanın da maliyeti var, seçimi kaybetmekten daha büyük bir eksiklik” dedi.
“BİR DEĞİŞİM OLSUN AMA BU SADECE GENEL BAŞKAN DEĞİŞİMİ DERSENİZ KEMAL BEY’E AYIP ETMİŞ OLURSUNUZ, ESAS ZİHNİYETİN DEĞİŞMESİ LAZIM”
CHP Grup Başkanı, genel başkan adaylığı ile net bir ifade kullanmasa da bu özeleştiri sürecinde yaşanan yetersizlik sonrası kendisinin “yeni bir süreç” için yelken açtığını ifade etti.
Özel, “Onun üzerinden kendimce bir süreç yürütüyorum. Böyle süreçler yürütenlerle konuşuyorum. Ve şöyle bir şey olsun istiyorum: Bir değişim olsun ama bu sadece genel başkan değişimi derseniz Kemal Bey’e ayıp etmiş olursunuz. Onun emeğini görmezden gelmemek lazım. Sadece Kemal Bey eski MYK üyesi arkadaşlarımı değiştirirse Kemal Bey de onlara ayıp etmiş olur. Çünkü onları atayan da odur. Tüzük tartışmaları var, sadece tüzüğü değiştirelim.
Önseçim zaten var. ‘Tam uygulanmadı daha katı hale getirelim.’ Eyvallah onu yapalım ama (değişimi) yazılı belgelere indirmek ve çok başka bir kolaylık olur. Şimdi yönetimde birlikte olduğumuz arkadaşlar diyorlar ki ‘tüzüğü değiştireceğiz her şey çok güzel olacak, görüş bildirin’ filan. ‘Siz bildirin biz en iyisini yapacağız’. O da doğru değil.
Program meselesi, 9 Eylül’e kadar yeni bir program açıklayalım. Bizim mevcut programınız çok iyi program ama 2007’de kalmış bir program. Esas başka bir şey lazım. Yönetenlerin genel başkanın yönetici kadroların yazılı çizili evrakların ikincil üçüncül bütün mevzuatların ama esas bir zihniyetin değişmesi lazım. Dünyadaki iyi örneklere bakmak lazım kötü örneklerden ders almak lazım ama çalışmak lazım” diye konuştu.
İki seçim arası Zafer Partisi ile yapılan ittifakı da eleştiren Özgür Özel, Cumhuriyet Halk Partisi’nin sosyal demokrat bir parti olarak göçmen ve karşıtı değil göçmen ve mülteci yaratan politikaların düşmanı olduğunu vurguladı:
“Birilerine benzeyerek siyaset yapmak olmuyor. Ne nerede duracağını karar vermek lazım. Mesele onun karşısında olayım bununla yan yana düşmeyeyim değil. Sosyal demokrat parti siyasetin sosyal medyanıdır. O duracağı yeri doğru tarif ederse herkes ona göre pozisyon alır. Mesela bu mülteci meselesi. 14 – 28 Mayıs arası yaşananlar, orada konuştuklarımız. Zafer Partisi şimdi bayrak yapıyorlar kandan falan. Mesela Cumhuriyet Halk Partisi mülteci düşmanı bir parti midir? Göçmen düşmanı bir parti midir? Değildir. Sosyal demokrat parti böyle olamaz ama mülteci ve göçmen yaratan politikaların düşmanı bir partidir.”
Özgür Özel, parti yönetimine eleştirel tondaki sözleri üzerine söyleşiyi izleyenlerden birinin “Bu eleştirileri niye zamanında yapmadın?” yaklaşımıyla karşılaşınca şu yanıtı verdi:
“Şimdi ‘Niye yapmadın?’ diye söyleyen arkadaşa söyleyeyim. Yapmadık ama sen de çok ikna idin. ‘Bu seçim çok önemli partiyi tartışmayın’, ‘en önemli referandum’ bilmem ne ‘yapmayalım’. ‘Rejim değişmesin, köprüden önce son çıkış’. Bunları yapan kimse bunu kötü niyetinden yapmadı ama şöyle bir şey var. Bir gün bir MYK toplantısı çok içerden bir şey söylemem dışarıya mı buradaki samimiyete binaen de söyleyeyim bitireyim. (Bu sırada izleyicilerden ‘canlı yayın yapılıyor’ uyarısı geldi) Bir şey olmaz. O kadarda korkulacak bir şey söylemeyeceğim.
Bir mevzu var, kamuoyunda bilinen bir mevzu. O mevzuda genel kanaat şu ‘aman abi şunu söylemeyelim oyuna gelmeyelim, buna tepki vermeyelim buna barolar tepki versin’. ‘Buna tepki vermeyelim buna sivil toplum tepki versin’. ‘Buna bir şey demeyelim yanlış anlaşılmasın oyuna gelmeyelim’. ‘Seçimler yaklaşıyor aman oyuna gelmeyelim’. Bir gün dedim ki ‘acaba arkadaşlar oyuna gelmeyelim oyununa geliyor olabilir miyiz?’ Bugün herkes herkesi eleştirebilir. Hepimizin için bu gece geceyi bitirecek bir şarkı isteyecek olsam Sezen Aksu’dan şu şarkıyı isterim hepimize, ‘masum değiliz hiçbirimiz’”
Özgür Özel, ittifak siyaseti ile ilgili görüşünü açıklarken “sağ partilerle ittifak ne kadar meşruysa sol partilerle ittifak o kadar meşrudur” dedi ve ekledi, “yeter ki seçim sonucuna tesir edecek sıklette partiler olsun”.
“İttifaklar yapılabilir ama bunu seçime doğru yapmak lazım. Beş yıl boyunca bunu taşımak siyasi partilerin kendi kimliğiyle davranmasına engel oluyor. İkincisi sağ partilerle ittifak yapmak ne kadar meşruysa solla ittifak yapmak en az o kadar meşrudur. Yeter ki solda da ittifak yapabilecek sıklette, sonuca tesir edebilecek güçte partiler olabilirsin. Ama asıl meselenin seçim bittikten sonra siyasi partinin kendi duruşunu tarif etmesi.
Ülkede yüzde elli artı birlik sistem şunu yapıyor. Biz ve onlar, iki kutba ayıralım. Aleviler-Sünniler, sağcılar-solcular, milliler-gayri milliler. Sürekli bir korku. Seçmene diyor ki ‘evet açsın yoksulsun güvencesizsin ama tehlike büyük beni desteklemelisin’. Bu ikili siyaseti reddetmek lazım. O yüzden Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir sosyalist ittifak kurması değil kendini var eden değerlerle barışık bir siyaset kurması lazım. Yani ittifak yapmakta sorun yok. Ama bu ölçme ve değerlendirmeye değil de müzakereye dayalı bir paylaşım olmalı. Bunun derin acılarını çekiyoruz, bedelini ödüyoruz…
Kaynak: Gerçek Gündem