İtiraf ediyorum, ilgi çeksin diye yukarıdaki başlığı seçtim. Kayın ağacıyla ilgili bu bilgiyi ilk okuduğumda nasıl sözcük köküne hiç dikkat etmemişim diye bir edebiyat öğretmeni olarak hayıflandım. Bu yazıda yer alan bilgileri, Buket Uzuner’in tabiat dörtlemesi; Su, Toprak, Hava ,Ateş serisini okuyarak öğrendim.
Dörtlü kitap serisi;bugün Anadolu’da yaşayan bütün kültürlerin, günlük yaşamına sinmiş binlerce yıllık kadim kam-şaman geleneklerine ve Türk mitolojisine dayandığını anlatır.Dörtlü seri aynı zamanda Türk romanında çevrebilim alanında ilk roman serisidir.Arkadaşlarımla otuz yıldır sürdürdüğümüz kitap gününde dörtlü seriyi okuduk ve çok şey öğrendik.
Öğrendiklerimi sizlerle de paylaşmak istedim. Kendi mitolojisini bilmeyen tek milletiz der Buket Uzuner. Dünya çapında ünlü bazı film ve kitapların Türk mitolojisinden esinlendiğini yabancı kaynaklar üzerinden öğrenmek ne kadar iç acıtıcı. Mitolojiler, insanın doğayı anlama ve onunla baş etme çabasının bir ürünü olarak kabul edilir.
Tolkien’in sinemaya da aktarılan ünlü eseri Yüzüklerin Efendisi’nde geçen Orta Dünya, çok eski Türk şaman- kam geleneğinde yer alan adlandırmalardır.Tolkien, ünlü eserini bu gelenekten esinlenerek yazmıştır. Şaman-kam geleneğinde; ulu gökler Üst Dünya, ölülerin uyuduğu toprak altı Alt Dünya,tüm canlıların yaşadığı alan Orta Dünya olarak adlandırılır.
İslamiyet’ten çok önce eski Türklerin geleneklerine göre göğün 16.katında oturan iyilik, cömertlik, verimliliğin simgesi Tanrı Ülgen, karısı toprak ve doğurganlık tanrıçası Umay Ene ( Moğol dilinde umay, rahim demektir)kavga ettiğinde gök gürler şimşek çakar yıldırım düşer. Bu doğa olayının böyle gerçekleştiğine inanıyor atalarımız.
Hele bu yıldırım kutsal sayılan kayın ağacına düşüp ağaç parçalanırsa, kayın ağacının parçalarını üzerinde taşımak; nazardan, kötülüklerden korur inancı bugün de Anadolu’da devam eder. Bir işe başlamadan önce işin sonu bereketli, istenildiği gibi sonuçlansın diye söylenen’’benim elim değil Fatma Ana’nın eli’’dileği, İslamiyet’ten önce Umay Ene’nin eli olarak ifade edilirmiş.
Kayın ağacı Türk mitolojisinin çok önemli bir sembolü. Tanrının yaşam gücünü barındırır. Ünlü Avatar filmindeki hayat ağacı,Türk mitolojisinden esinlenilmiştir. Dilek ağaçlarını görmüşüzdür her bir dalına çaput bağlanmış. Anadolu’da kayın ağacı Umay Ene’nin bir görüntüsü olarak kabul edilir, etrafı taşla çevrilir korumaya alınır ve her inançtan insan rengarenk çaputlarla dileklerini iletirler Umay Ene’ye, yani kayın ağacına.
Günümüzde bu bilgiyle hareket edilmiyor elbette, çoğu kişi nedenini bilmeden belki de hiç merak etmeden binlerce yıl önceki gelenek aktarımını uyguluyorlar. Kayın aynı zamanda evlilikle edinilen akrabalıklarda da kullanılan bir sözcük. Anadolu’da Kayın ata, kayın ana, kayın gibi kullanılan sözcükler günümüzde kayınvalide, kayınpeder biçimine dönüşmüştür. Türklerde Güneş kadındır,Ay erkektir.
Çocukların ‘’Ay Dede demesi ‘’Ay Ata ‘’sözünden kalmadır. Günümüzde kimi politikacıların Arap kültürüne ve diline hayranlığını hatta Milli Eğitim Bakan Yardımcısı’nın ‘’Türkçe öldü’’beyanına bakınca bilinçli bir politikayla dilimize ve kültürümüze sırt dönülmesini nasıl açıklayacağız?
Belki de sorunun cevabını Buket Uzuner’in dörtlü serinin son kitabı Ateş’te roman kahramanı bilge kadın Umay Nine’nin sözlerinde buluruz: Umay Ene’yi,kayın ağacını, Dede Korkut Destanı’nı bilmeyen Türkçesi zayıf son sultan Vahdettin, imparatorluğunun başkentini işgal eden düşmana karşı ülkesini Türk destanlarındaki kahramanlar gibi savunmak gerekirse ölmek yerine sessizce terk etti. Kendi kültürünün mitolojisini, destanlarını bilmeyenler aslında yurtsuzdur, saygılarımla…
Faydalandığım Kaynaklar:Buket Uzuner; Su,Toprak, Hava, Ateş
Öğretim Görevlisi Neşe Apaydın: Buket Uzuner’in Su, Toprak, Hava, Ateş Romanlarında Türk Mitolojisinin İzleri…