KUZEYEGEHABER-Türkiye, dün sabah saat 04.17’de Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinden gelen 7.7, saat 13.24’te ise Elbistan’dan yüreğimizi yakan 7.6 büyüklüğündeki depremlerle sarsıldı.
Binlerce yurttaşımızın can verdiği; on binlerce insanımızın yaralandığı felaketin ardından İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, sahadaki ilk gözlemlerini Habertürk’ten Alper Uruş’a anlattı. İşte Prof. Dr. Sözbilir’in deprem bölgesindeki bilimsel izlenimleri…
Bu deprem, son yüzyılın en büyük depremi…
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir.
Dün Habertürk’e bir açıklama yapmıştım. Deprem bölgesine gelmeden önce bu depremin, son yüz yılın en büyük ikinci deprem felaketi olduğunu söylemiştim. Fakat dün geceden beri gözlediğim verileri deprem verileriyle birleştirdiğimde, bu depremin Türkiye’de son 100 yılda meydana gelmiş en büyük deprem olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
En az 3 fay segmenti depremde kırıldı
Bölgedeki izlenim ve gözlemlerim kapsamında; gördüğüm kadarıyla en az 3 fay segmenti yaşadığımız depremlerle kırılmış oldu.
Yüzey kırığı 500 km’den fazla…
Toplam yüzey kırığı uzunluğu 500 kilometreyi aşmış durumda. Bu 17 Ağustos 1999 Kocaeli ve 12 Kasım 1999 Düzce depremlerinin toplamından daha uzun bir kırılmanın geliştiğini gösteriyor.
AFAD varını yoğunu ortaya koyuyor…
Yine bölgedeki sıcak gelişmelere arama-kurtarma faaliyetlerine ilişkin olarak burada AFAD varını yoğunu ortaya koymuş durumda. Herkes uyumadan sürekli çalışıyor ve bir insanımızı daha kurtarmanın mücadelesini veriyor. Ama dediğim gibi, bu deprem son yüz yılın en büyük depremi.
Zorunlu olmadıkça siviller trafiğe çıkmayın…
Enkaz altında olmayan halkın zorunlu olmadıkça hiçbir şekilde trafiğe çıkmaması gerekiyor. Gece deprem bölgesine karayoluyla gittiğimde şunu gördüm: Sivil araçlar yardım ve arama-kurtarma araçlarından 10 kat daha fazla.
72 saatlik yaşam süresi azalıyor…
Bu da enkaz altında kalanlara gitmesi gereken yardımların zamanında ulaşamamasına neden oluyor. Enkaz altındaki insanlarımızın 72 saatlik yaşam süresi gittikçe daralıyor.
Hataylı bir bilim insanı olarak sesleniyorum…
Enkaz ve arama-kurtarma dışındaki bu yoğunluğun artması, can kaybının artmasına neden olur. Ben Hataylı bir bilim insani olarak seslenmek istiyorum.
Enkaz altındaki akrabalarınızın, arkadaşlarınızın kurtarılmasını istiyorsanız; hayati bir neden olmadıkça trafiğe çıkmayın ve şehir giriş-çıkışlarının kitlenmesine neden olmayın lütfen…”