Ana sayfa » Güncel » PROF. YAŞAR: “KURAKLIK VE SUSUZLUK GELİYOR, SU KANUNU ÇIKMALI…”

PROF. YAŞAR: “KURAKLIK VE SUSUZLUK GELİYOR, SU KANUNU ÇIKMALI…”

Yazar: Erdinç Şahin
0 yorum

KUZEYEGEHABER-İklim değişikliğinin etkileri, alınmayan önlemler, su yönetiminde doğru ve etkin bir politika uygulanmaması sonucunda kuraklık, Türkiye’de de kapıya dayandı. Ülkenin üç büyük kentinden biri olan İzmir’de de tablo pek de iç açıcı değil…

Susuzluk ve kuraklık ile ilgili İzmir’e dair verileri değerlendiren; Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi ve İklim Bilimci Prof. Dr. Doğan Yaşar ile Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İzmir Şubesi Bilim Danışma Kurulu Üyesi Helil İnay Kınay, uyarılarda bulundu.

‘ŞİDDETLİ KURAK’

Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre; geçen yılın ilkbahar mevsimini kurak geçiren İzmir’de çoğunlukla sağanak şeklinde etkili olan kasım, aralık ve ocak yağışlarına rağmen içme suyunun sağlandığı barajlardaki doluluk oranları geriledi.

2022-2023 yılında; ekim, kasım aralık döneminde metrekareye 247,4 milimetre yağışın düştüğü İzmir, önceki yılının aynı döneminde 352 milimetre yağış aldı. Ege Bölgesi’nde 12 aylık veriler dikkate alındığında ise İzmir’in büyük bölümü ‘şiddetli kurak’ olarak tanımlandı.

‘DOLULUK ORANI AZALDI’

İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi (İZSU) Genel Müdürlüğü’nün güncel verilerine göre de kentteki 5 barajın doluluk oranı geçen senenin aynı ayına göre azaldı. Geçen yılın aynı dönemine göre aktif doluluk; Tahtalı Barajı’nda yüzde 54’ten yüzde 39’a, Balçova Barajı’nda yüzde 50’den yüzde 31’e, Güzelhisar Barajı’nda yüzde 67’den yüzde 61’e, Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı’nda yüzde 73’ten yüzde 44’e, Ürkmez Barajı’nda ise yüzde 77’den yüzde 39’a düştü.

‘SALLANTI YAŞAYABİLİRİZ’

Geçen yıla oranla İzmir’in 200 gün daha eksik suyu olduğunu belirten DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi ve İklim Bilimci Prof. Dr. Doğan Yaşar, “İzmir’de bizim ana barajımız Tahtalı Barajı… Geçtiğimiz yıl bugünlerde doluluk oranı yüzde 55’e yakındı, şu an ise yüzde 39… Yüzde 16 eksiklik var, bu da 200 günlük su demek… Yani geçen yıla göre 200 günlük daha az suyumuz var diyebiliriz. Aslında kuraklık artık kapıdan girdi.

Geçtiğimiz sene Tahtalı Barajı’nın maksimum seviyesi yüzde 75 oldu, nisan ayında yüzde 75’e kadar çıktı, sonradan düşüşe başladı ve yüzde 39’lara kadar geldi. Yaklaşık 1 aydır yüzde 39’larda… 2022’de su yükselmesi aralık ayında başladı, çünkü yağışların en çok olduğu aylar; kasım, aralık, ocak, şubat ve mart ayıdır. Ama şu anda kasım geçti, aralık geçti, ocak bitiyor ve hâlâ doluluk yüzde 39’larda… Bu aslında ciddi bir uyarı… Bu yaz su yönünden biraz sallantı yaşayabiliriz” diye konuştu.

‘TARIM İÇİN ÖNEMLİ’

‘İzmir’de bu yıl ne kadar suyumuz kaldı?’ sorusuna yanıt veren Prof. Dr. Yaşar, “Şu an 100 hektometre küp civarında suyumuz var, biz 3-4 günde bir, 1 hektometre küp civarı su kullanıyoruz. Yani daha 200-300 günlük bir suyumuz var ancak bunun buharlaşma faktörü de var, o yüzden net olarak ‘300 günlük suyumuz var’ diyemeyiz. Bir de barajın en altına inildiğinde çamurlu su çekilir. İçme suyu olarak bir sorun olmaz ama bu kuraklık özellikle tarım açısından çok önemli…” dedi.

‘MUTLAKA GELİŞTİRİLMELİ’

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin (İzBB)susuzluk tehdidine karşı farkındalık ve önlem amacıyla hayata geçirdiği ‘Sünger Kent İzmir’ projesini değerlendiren Prof. Dr. Yaşar, “Güzel bir proje… Özellikle farkındalık açısından önemli ancak yeterli değil, mutlaka geliştirilmeli” dedi. İzBB’nin yıllardır hayata geçirmek istediği ancak hükümetin yapımına izin vermediği Çamlı Barajı’nın önemini de vurgulayan Prof. Dr. Yaşar, “Çamlı Barajı ile 300 bin kişinin 1 yıllık su ihtiyacı karşılanabilir” diyerek İzBB’nin bu barajı yapmak için mücadele etmesi gerektiğini söyledi.

ÖNERİLERİ SIRALADI

Kuraklık ve susuzluğa karşı alınması gereken tedbirler konusunda açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Yaşar, “Barajlardaki bütün sular tarım ortamlarına kapalı borularla getirilip suyu damlama yöntemiyle vermeliyiz. Böylece, barajlardaki suyu buharlaştırmadan ve kirletmeden tarım ortamına ulaştırabiliriz.

Hem erozyonu önleriz hem de daha çok ürün alırız. Bu yöntemle yüzde 65 civarında bir su tasarrufu sağlanabilir. Çünkü ülkemizde sulama nedeniyle tarıma ayrılan su oranı yüzde 80… Özellikle büyük metropollerde yağmur suyu ile kanalizasyon sularını ayırmamız ve yağmur sularını mümkün olduğunca yeniden barajlara basmamız gerekiyor. Şehirlerde yeraltı barajları yapmamız lazım. Yani siz 3-5 günde bir banyo yapsanız büyük bir sorun olmaz ama siz tarımda zamanında ve yeterli sulamayı yapamazsanız olmaz ürünleri olumsuz etkiler” ifadelerini kullandı.

‘SU KANUNU ÇIKMALI’

Su Kanunu’nun acilen yasalaşması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Yaşar, şöyle konuştu: “Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından, Taslak Su Kanunu ve Taslak Taşkın Kanunu’nun hazırlanarak yasalaşması için çok geniş kapsamlı bir çalışma başlatıldı. Lansman da yapıldı ancak hâlâ tasarı halinde, yasalaşmadı…

Artık kaybedecek vaktimiz yok. Kanun’un bir an önce yasalaşması ve uygulanması lazım. Ama sanırım Ankara’da bilek güreşi var. Bakanlığa bağlı müdürlükler arasında bir yetki çatışması var. Türkiye’de bir Su Bakanlığı mutlaka olmalı… Su yoksa devlet yoktur. Dünyadaki tüm medeniyetlerin çöküş nedeni susuzluktur. Su bittiği zaman devlet çöker.”

‘HER YIL DAHA KÖTÜ’

Barajlardaki doluluk oranları verilerinde 2022-2023 yılı karşılaştırmasını değerlendirilen ÇMO İzmir Şubesi Bilim Danışma Kurulu Üyesi Helil İnay Kınay, “Her yıl bir önceki yıla göre daha kötü koşullarla karşı karşıya kalıyoruz. Yağış miktarındaki değişikliklerle birlikte yağışlı günler sayısında da azalma var.

Gelen yağışlar kısa süreli ve şiddetli geliyor. Bir taraftan yağış rejimindeki değişiklikler ile kuraklığı yaşarken, sıcaklık şiddetindeki artışlar ile birlikte oluşan buharlama ve nem, kuraklığın etkisini çok daha büyük boyutlara taşıyor. Bu tablo; mevcut kentsel kullanım suyu ihtiyacı, sanayi ve tarımsal kullanımdaki ihtiyaçların karşılanmasında büyük sorunların olacağının göstergesi…” ifadelerini kullandı.

‘DEĞİŞTİRMEK ZORUNDAYIZ’

Su yönetimini, sadece yağış ve kuraklık verileri, barajlardaki doluluk oranları, iklim değişikliği ile değerlendirmenin mümkün olmadığının altını çizen İnay Kınay, şunları söyledi: “Ekosistemin, doğal varlıkların korunmasının sürdürülebilirliği, iklim değişikliği ve etkileri, dirençlilik, en önemli yaşamsal problemimiz…

Kentlerimizden sanayiye, tarımdan enerjiye, hayvancılığa, turizme, sağlıktan ekonomiye tüm alanlarda yürütülen yanlış politika ve uygulamaların sonuçlarını ve bedellerini ağır yaşıyoruz. Koruma ve uyum çalışmalarının hayata geçirilmesi gerekiyor. Bu noktada bireysel tasarruf önlemleri olduğu kadar, kentsel su yönetimi, tarımda ve sanayide suyun verimli kullanımı, suyun yeniden kullanımı, fazla su tüketimi ve kirlilik yükü olan sektörlere özel planlamalar gibi bilimsel ve teknik çözümlerin toplumsal alışkanlıklar ile desteklenmesi gerekiyor.

İklim değişikliği, susuzluk, kuraklık, afetler hiçbiri; yürüttüğümüz sektörel, toplumsal politika ve uygulamalardan bağımsız değil. Bilimsel veriler ve çalışmalar, yaşadığımız örnekler, bize tek bir çözüm sunuyor; dönüşmek, değiştirmek zorundayız, mücadele etmek, dirençli olmak zorundayız. Attığımız her adımda ekolojiyi, yaşamı ön planda tutmak, koruma ve uyum çalışmalarını hayata geçirmek zorundayız..”

İz Gazete

İlginizi Çekebilecek Yazılar

Yorum Yap

* Bu formu kullanarak, verilerinizin bu web sitesi tarafından saklanmasını ve işlenmesini kabul etmiş olursunuz.

© 2015 – 2024 | Kuzeyegehaber.com