KUZEYEGEHABER-30 Ekim 2020’de gerçekleşen 7,0 büyüklüğündeki(Amerikan Jeolojik Araştırma Merkezi’ne göre) depremin üzerinden tam iki yıl geçmesine rağmen travmaları hâlâ hissediliyor. Kendisini kuvvetli hissettiren Buca depremi esnasında çok fazla kişi, bu sarsıntının da yine yıkıma neden olabileceği hissine kapıldı.
Buca’da yaşayanlar, deprem anında yerin altından gök gürültüsüne yakın bir ses duydular. Gürültü devam ederken çok şiddetli sarsıntı başladı ve yaklaşık 15 saniyelik sarsıntı esnasında etraftan çığlık sesleri yükseldi. Sarsıntı sonrasında sokağa çıkan insanlar ağlıyordu, birçoğu 2020’deki depreme yakın olduğunu söylüyordu. Hatta evcil hayvanlar da korktu ve saklandıkları yerden uzun süre çıkamadılar.
Peki neydi bu şiddet farkına neden olan şey?…
İTÜ Jeoloji Bölümü’nden Dr. Ömer Kamacı’ya bu soruyu yönelttik. Kendisi aynı zamanda 650.000 takipçili Bilimin Ucunda Instagram sayfasını da yönetiyor. Verdiği bilgiler şu şekilde:
Deprem haberlerinin sunumunda sıklıkla karıştırılan iki kavram var: “büyüklük” ve “şiddet”. Büyüklük, depremin ürettiği sismik dalgaların aletsel olarak ölçülmesiyle elde edilen sonuca denir.
Sismometre ile elde edilen veri (grafik çıktı, sismograf) Amerikalı sismolog Charles Francis Richter tarafından 1935 yılında önerilen ölçeğe (Richter ölçeğine) göre hesaplanır ve magnitüd olarak sunulur.
Şiddet ise deprem dalgalarını nerede karşıladığınıza bağlı dinamik bir kavramdır. Şiddet, odak noktasından uzaklığa, yapının oturduğu zemine ve yapı kalitesine göre büyüklüğe eşit olur ya da daha büyük olur. Mesela M5.0 büyüklüğünde bir depremi, odak noktasına yakın, kötü bir zemin ve yapı ile 6 şiddetinde hissetmeniz olasıdır.
Yine de yıkıma neden olabilecek depremler yüzey kırıklarının oluşabileceği M6 ve üzerindeki depremlerdir. Bu gibi büyük depremlerin yaratacağı şiddet, depremin kendisinden çok daha büyük olup yıkımı artırabilir.
Beklenen “Büyük İstanbul Depremi” bazı yerlerde 9,0 şiddetinde hissedilecek…
Beklenen İstanbul depremi için üretilen senaryolarda büyüklüğün M7.0’dan aşağı olmaması beklenmekte (Tahminler M7 ila M7.4 arasında). Depremin, Marmara Denizi içindeki hangi fayda gerçekleşeceği tartışmalı olsa da denizden geleceğini biliyoruz.
Dolayısıyla şiddet için Marmara Denizi’ne kıyısı olan ilçelerin daha büyük bir risk taşıdığı söylenebilir. Avcılar, Bakırköy, Fatih, Küçükçekmece, Büyükçekmece ve Silivri gibi ilçelerde 8’in üzerinde bir şiddette hissedilebileceği düşünülmektedir.
Odağa yakınlık dışında zemin ve yapı kalitesini de eklersek özellikle dolgu zeminlerin üzerine inşa edilmiş eski yapıların, M7 üzerindeki bir depremde şiddeti 9,0’a kadar ulaştırabileceği söylenebilir. Dolayısıyla, büyüklük depremin hemen sonrasında, şiddet ise depremden sonraki yıkımla ortaya konmaktadır.
Depremin denizden veya karadan gelmesi şiddetini çok değiştirmez…
Çünkü Türkiye’deki denizler birer iç denizdir ve tabanları kara ile benzerdir. Eğer okyanusa kıyımız olsaydı ve depremler okyanusta olsaydı işte o zaman kara ya da suda gerçekleşen depremler arasındaki fark belirgin derecede fazla olurdu. Mesafe, zemin ve yapı kalitesi, depremin iç denizde ya da karada olması arasındaki farktan çok daha etkilidir.
İzmir’in deprem riski henüz bitmedi. 352 yıldır kırılmayan fay üzerinde duran kenti her an daha büyük bir deprem vurabilir.
2020 depreminin 1. yıldönümünde size bu fayı hatırlatmıştık. İzmir Körfezi güney kıyı boyunca Bornova, Göztepe, varyantta karadan geçen ve henüz kırılmayan büyük fay, Göztepe’nin biraz batısında denize giriyor. Kırılması durumunda 7,0 büyüklüğünde bir deprem yaratabilir ve kentin ova bölgesindeki yapıların %70’i yerle bir olur.
Gerek vatandaşlar gerek yetkililer deprem gerçeğini unutmayarak önlemlerini almalılar…