KUZEYEGEHABER-AKP-MHP’nin hazırlayıp Meclis’e sunduğu ve kamuoyunda ‘sansür yasası’ olarak bilinen teklifin tartışmalı 29’uncu maddesi kabul edildi.
Yasa teklifinin 29’uncu maddesi gazeteciler ile sosyal medya kullanıcılarına 3 yıla kadar hapis cezası verilmesinin önünü açıyor.
29’uncu maddenin görüşülmesi muhalefetin slogan ve alkışlarıyla protesto edildi ancak tüm protestolara rağmen madde geçti.
DİSK Basın-İş Sendikası, maddenin geçmesine ilişkin olarak Twitter’dan yaptığı paylaşımda “Sansür yasasının 29. maddesi de iktidar bloku oylarıyla TBMM’den geçti. Bugüne kadar haberlerimiz için tek madde tanıdık: Halkın haber alma hakkı için her koşulda gerçeklerin duyurulması… Sansüre ve yasaklara karşı #SusmakYok Vardık, Varız, Var olacağız!” dedi.
Gerçek Gündem’e konuşan gazeteciler de 29. maddeyi şöyle değerlendirdi:
Faruk Eren: Bu yasa iktidarın çok işine yaramayacak. Şimdiye kadar gazeteciler cesurca haber yapmaya devam etti. Şimdi de devam edecek. Toplum da sosyal medyada paylaşımlarını durdurmaz. Gözdağı vermek için birkaç kişiyi tutuklayabilirler ama bunun çok işlerine yarayacağını sanmıyorum. Toplumu susturmak için tamamen interneti kesmeleri lazım.
Timur Soykan: Sonuçta büyük bir sansür baskısı altında yıllardır mesleğini devam ettirmeye çalışan gazetecileriz. İktidarın bu hamlesi ile tamamen gazetecileri değil sosyal mecralardan gerçeğe insanların ulaşmasını engellemek için çok cüretkar bir hamle yapılmış durumda. Bu otoriter rejimin Türkiye’de haber alma, haber olma ve ifade-düşünce özgürlüğünün tabutuna son çiviyi çaktı. Buna karşı hapis cezaları getiriyorlar, toplumu sindirmeye çalışıyorlar ama geri adım atmamak, haberlere ısrarla devam etmek sesimizi, vicdanımızı korumanın tek yolu. Biz gazeteciler olarak bunu yapacağız. Toplum da bunu yapacak. Buna inanıyorum.
Ayşenur Arslan: Susturmak isteyenler her zaman kaybetmiştir. Biz gazeteciler korkmuyoruz. Her zaman konuşmaya devam edeceğiz. Aslında ellerindeki yasa pek çok örnekte gördüğümüz üzere hoşlarına gitmedikleri zaman, hoşlarına gitmeyen insanları, hoşlarına gitmeyen paylaşımları nedeniyle hapse atmaya yetiyor. Bu yasanın amacı cezayı arttırmak olduğu kadar korkuyu da arttırmak.
Can Ertuna: Bir noktadan sonra iktidarın da murat ettiğini gerçekleştirememesine yol açabilir. Bunlardan biri ifade ve basın özgürlüğünü çok kısıtladığınız zaman ne olursa olsun bilginin serbest dolaşımını 21’inci yüzyılda engellemek söz konusu değil. İnsanlar cezayla karşılaşmayacak platformlara yöneliyor. Bunun üzerinden tam tersi olarak dezenformasyon da daha çabuk yayılıyor ve çarpan etkisi daha yüksek oluyor. Dolayısıyla tam tersine tepebilir.
Bu elbette ki sadece vatandaşların haber alma hakkını değil haber olma hakkını da engelleyecek bir yasa tasarısı. Çünkü yargı sisteminin işleyişinde birçok kişi sosyal medyadan sesini duyurarak adalete erişmeyi seçmek durumunda kalıyordu. Fakat şu an itibariyle aynen dokulmazlığı kaldırılan milletvekileri gibi STK temsilcileri gibi ve akademisyenler gibi yurttaşların da büyük oranda ifade özgürlüğü kısıtlanıyor.
Barış Terkoğlu: Bu yasanın bir susturma yasası olduğu açık. Seçime doğru giderken herkesin kolayca hapsedilebileceği esneklikte bir yasa yarattılar. Adalet Bakanı’nın az ceza alanların da hapse gireceğine dair sözleriyle okursak, çok kişiyi cezaeviyle en azından korkutacaklar. Hepimiz biliyoruz ki bu yasa sürekli dezenformasyon haberleri yapan iktidar medyasına uygulanmayacak. Bir de şuna dikkat edelim. Bir bilginin dezenformasyon olduğuna kim karar verecek? Bir adım sonrası; haberlerin, yazıların yayınlanmadan önce belki de sansür kurullarından elenmesi olacak. Sanki 1930’ların Almanya’sına geri gidiyoruz.
Barış Pehlivan: Basın tarihimiz sansürün olduğu kadar sansüre karşı direnmenin de sayısız örnekleriyle dolu. Muhtaç olduğumuz kudret o geçmişte saklı. Baktığınızda göreceksiniz ki, yıkılmak üzere olanların son çabasıdır böylesi yasalar. Gazeteciler gerçeğin peşinde, halk da gazetecilerin peşinde olsun aşılır bu karanlık.
Basın davalarının duayen avukatı Fikret İlkiz ise “29. maddenin kabulüyle birlikte Türkiye’de ifade özgürlüğünün bulunmadığını TBMM kabul etmiş oldu” dedi…