KUZEYEGEHABER-Taksim Dayanışması’nın çağrısıyla Gezi’nin 9’uncu yılında Taksim’de bir araya gelen gruba polis müdahalesi devam ederken Gezi Parkı’nda okunması planlanan basın metni polisin müdahalesi yüzünden İstiklal Caddesi’nde okundu.
Taksim Dayanışması’nın basın açıklamasının tam metni şöyle:
“HERKES BİLİYOR; HER YER TAKSİM, HER YER DİRENİŞ”
“KARANLIK GİDER GEZİ KALIR!
HERKES BİLİYOR GEMİNİN SU ALDIĞINI,
HERKES BİLİYOR KAPTANIN YALAN SÖYLEDİĞİNİ…
Hepimiz, biliyor ve görüyoruz. Yaşıyor ve hatırlıyoruz. Sesimiz ve bedenimizle, geçmişimiz ve geleceğimizle sahip çıkıyoruz!
Bu ülkenin tarihinde ender rastlanacak bir ruhla halkın kendi olduğu, kendini bulduğu, parkından, meydanlarından yola çıkarak bedenine, yaşamına, ülkesine, geleceğine sahip çıktığı o tarihi anların, Gezi’nin suretini tarihe aksettirdiği o takvim yaprağında, GEZİ Direnişinin 9. Yıl dönümünde burada buluşan ya da buluşamayan; ve 2013 yılının Mayıs’ı Haziran’a bağlayan 31 Mayıs’ı hayatının en güzel günü olarak yaşayan milyonlar olarak; Hakkın, hukukun yok sayıldığı, adaletin ayaklar altına alındığı partili hakimlerinizin mahkemelerinde “ağırlaştırılmış müebbet” cezaları verip, delilsiz, tanıksız zindanlara attığınız yoldaşlarımızla;
Taksim Dayanışması sekreteryası adına Taksim Meydanı ve Gezi parkı için davalar açan, imzalar toplayan, basın açıklamaları yapan, dönemin Başbakanıyla, Başbakan Yardımcısıyla, Kamu Ombudsmanı ile onların talebi üzerine görüşmelere katılan Mücella YAPICI’ya, Tayfun Kahraman’a ve Can ATALAY’a buradan selamlarımızı ve dayanışma duygularımızı iletiyoruz…
Sürekli değişen suçlamalar ve inandırıcılığı kalmayan yargılamalarla 5 yıla varan keyfi tutukluluğu devam eden Osman KAVALA ve onunla birlikte iktidarın Gezi’yi kriminalize etme girişiminin mağdurları; Çiğdem MATER, Mine ÖZERDEN ve Hakan ALTINAY’a yaşatılan bu kötülüğe Gezi’nin dayanışmacı ruhuyla karşı duracağımıza ve bu hukuksuzluk son buluncaya kadar seslerini duyuracağımıza söz veriyoruz.
Bedenimizle, ruhumuzla; hapislerde bıraktıklarımız, kaybettiklerimiz ve sonsuza kadar yaşatacaklarımızla; Ali İsmail’le, Abdo Can’le, Mehmet’le, Hasan Ferit’le, Medeni’yle, Ahmet’le, Ethem’le ve Berkinimizle; aşkımız ve direngenliğimizle bu yalancı düzene karşı bir kez daha GEZİ Parkının sahiciliğine sarılıyoruz…
Ve bugün burada, önceki GEZİ anmalarında açıkladığımız tutumumuzu bir kez daha hatırlatıyoruz;
Taksim Dayanışması; yaptığı açıklamalar, yayımladığı bilimsel raporlar, topladığı on binlerce imza ve kazandığı davalarla Gezi parkının çivi çakılamaz bir kent mirası olduğunu ispatlamış, Haziran direnişi ile milyonlarca yurttaş bu durumu tescil etmişti. Dünyada örneği az görülebilir biçimde ülkenin 80 ilinde milyonlarca yurttaş bu tartışmaya aktif müdahil olmuş, Gezi’de simgeleşen talepler şehirlerin caddelerini ve parklarını aylar boyunca demokrasi şölenine dönüştürmüştü.
Bu nedenle, hala Gezi parkı üzerinden provokasyon yapmak isteyenlere karşı, mimarlığın ve şehirciliğin bilimsel gerçeklerini benimseyen, hukukun defalarca verdiği kararları ve yaşanabilir kent talebini dikkate alan, bu ülkenin tarihini ve toplumsal barışını dert edinen, aklını ve izanını kaybetmemiş bütün yurttaşlarımıza seslenmek istiyoruz!
Tarihin ileriye doğru yürüyüşünü durdurabileceğini düşünenlere, suyun tersine akacağına inananlara, rant ve siyasal ikbal uğruna gerilimden, çatışmadan medet umanlara karşı uyanık olalım.
Kavganın, hakaretin, öfkenin olağan, makbul bir siyaset yapma yöntemi ve seçim yatırımı haline getirilmesine; Gezi Parkı’nın yurttaşların kutuplaştırılacağı yeni bir araca dönüştürülmesine, her haksızlıkta her hukuksuzlukta sesini çıkaran, mağdurların sözü olan, özverili mücadeleleriyle simge olmuş bu ülkenin güzel insanlarının hapishanelerde tutulmasına izin vermeyelim.”
Evrensel hukuk bir yana hakkaniyet duygusunu bile kaybetmiş ve siyasal iktidara teslim olmuş bir yargı düzeneği üzerinden; Milyonluk tazminat davaları, kayyum atamaları, seçilme yasakları, itiraz edenden slogan atana, derdini anlatandan tweet paylaşana, haberi yazandan, ekrana taşıyanına kadar herkesi sindirme çabası içinde olanlar;
Seçimlerde kutuplaştırmadan oy arttırma hedefli “Kobani” davasında şimdi de GEZi’den “Darbe kalkışması” davasını eklemekten siyasi çıkar umarak arkadaşlarımızı sağlık ve yaşam sorunları devasa boyutlara ulaşmış hapishanelerde tutuklu yargılayanlar,
“Yoga” yapılmasına bile tahammülü olmayıp festivalleri, konserleri yasaklayanlar, halkın sadece bugününü değil geleceğini ve daha da önemlisi neşesini çalmaktan medet umanlar büyük yanılıyor.
Çünkü, Haziran direnişine yol açan Gezi Parkı tarihsel misyonunu tamamladı. Koca bir yaşama sahip çıkabilmek için öncelikle üç beş ağaca sahip çıkmak gerektiğini; kent yağmasını engellemenin özel yaşama müdahaleye itirazla eş anlamlı olduğunu; dereleri HES, her yeri maden ve taş ocağı; şehirleri beton yığınağı haline getirmeye çalışan rant siyasetine karşı çıkmanın yaşamsal olduğunu göstermekle kalmadı, herkesle birlikte bunlara karşı direnmenin coşkusunu da yaşattı.
Artık herkes biliyor. Kimisi farklı kaygılarla sessiz kalıp görmezden gelse de Gezi’de sahip çıkılan değerlerin karşısında insanlıkla örtüşmeyen bir anlayış çaresizlikle çırpınıyor.
Buradan herkese bir kez daha açıklıkla ifade ediyoruz. Gezi Parkında simgeleşen irade ile baş edebilmeniz için “iş makinası ve çimento kamyonlarından” çok daha fazla şeye ihtiyacınız olacak.
Bu ülkede kaç lise, kaç üniversite varsa, deresine sahip çıkan kaç köy, bedenime karışma diyen kaç kadın, dilimi, kimliğimi, varlığımı inkar etme diyen kaç kürt varsa, inancımı sorgulama diyen kaç alevi, acımı reddetme diyen kaç ermeni, yönelimimi kabul et diyen kaç LGBTI+ birey varsa, bu pahalılıkta bu ücretlerle yaşanmaz diyen kaç işçi, ürünü elinde kalan ne kadar çiftçi varsa o kadar Gezi Parkı çıkacak karşınıza.
Delilsiz, tanıksız, mesnetsiz yargılamalarla hapislere doldurduğunuz insanlara yaşattığınız hukuksuzluğun hiç kimseyi sindiremeyeceğini görecek, kendi hukuksuzluğunuzun karanlığında yol alamaz hale geldiğinizi yaşayarak hissedeceksiniz!
Bazen İstanbul’da bazen Diyarbakır’da bazen Artvin Cerattepe’de göreceksiniz Gezi’yi. Her yerdeyiz diyenlerin sözüne sadık kaldıklarını yaşayarak öğreneceksiniz. Liselerde sırtını döneni de olacak, Boğaziçi kampüslerindeki gibi kararlı nöbetlerle üniversiteleri talancılara dar edenleri de. Bazen bir şarkının son nakaratında, bazen bir filmin ilk sahnesinde karşılaşacaksınız GEZİ ile…
Gelmeyen turist için öfkelenen esnafın dükkan önünün Gezi Parkına ne kadar benzediğine şaşacaksınız. Ürününün karşılığını alamayan köylünün de, köleliğe mahkum ettiğiniz “taşeron” işçinin de Gezi parkına uğramış olduğunun farkına varacaksınız.
Kadınların her an Gezi parkından dönüyormuş gibi yaşadıklarını ve davrandıklarını herkes gibi zaten siz de çok iyi biliyorsunuz.
Çünkü Gezi Parkı, Topçu Kışlası görünümlü rezidans ve alışveriş merkezi haline getirmek isteyenlerin iştahını kabartacak bir “kupon arazi” olmaktan çoktan çıktı. Hatta Gezi, Park olarak bile tanımlanamaz artık. Binlerce beton bina ile kuşatılmış Taksim meydanı etrafındaki tek yeşil alan, gölgesinde oturabilecek ağaç barındıran tek park olduğu doğru.
Ama daha büyük bir hakikati var artık o parkın. Uğruna “Ağırlaştırılmış müebbet cezaları alarak hapis yatan dostlarının yanı sıra, insanım diyenlerin görebilecekleri suretler, duyabilecekleri ağıtlar arasında, on dördünde, yirmi birinde toprağa düşmüş, oradaki ağaçlara can suyu olmuş gençlerin anıtları duruyor o parkta.
İşte bu nedenle ve bir kez daha gür bir sesle haykırıyoruz;
Ülkenin demokrasi şöleni olarak tarihe geçecek olan GEZİ direnişinden “Darbe” çıkarmaya çalışmak beyhude bir çabadır!
Osman KAVALA, Çiğdem MATER, Mine ÖZERDEN ve Hakan ALTINAY’ı seçim hesaplarınıza malzeme yaparak hapiste tutmaktan vazgeçin…
Arkadaşlarımızı GEZİ’nin Taksim Dayanışması’nın güler yüzlü temsilcilerini Ayşe Mücella YAPICI’yı, Tayfun Kahraman’ı ve Şerafettin Can ATALAY’ı serbest bırakın!
Özcesi; düşün yakamızdan, ülkemizi ve milyonlarca yurttaşımızı rahat bırakın…
Herkes bilsin ki; Karanlık gider GEZİ kalır!
Herkes bilsin ki; Hapislik biter mücadele kazanır!
Herkes biliyor, Her yer Taksim Her yer Direniş!
TAKSİM DAYANIŞMASI…”