KUZEYEGEHABER-Geçinemeyen eğitim emekçileri İzmir’de iş bıraktı. Ülkede yaşanan ekonomik kriz ve gelir adaletsizliği nedeniyle geçim sıkıntısı yaşayan eğitimciler, taleplerini haykırmak için Konak’ta basın açıklaması ve eylem yaptı.
Derinleşen yoksulluğa vurgu yapan Eğitim-İş Sendikası’na bağlı emekçiler, ‘Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek, Sefalet ücreti istemiyoruz, Zam zulüm işkence işte AKP’ sloganlarıyla hükümete seslendi.
Basın açıklamasını Eğitim-İş Sendikası Genel Örgütlenme Sekreteri Şenol Eyüpoğlu okudu. Eyüpoğlu, haklı taleplerinin karşılanması için 29 Aralık Çarşamba Günü (bugün) geçerli olmak üzere 1 günlük iş bıraktıklarını açıkladı. Açıklamaya DSP Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Karakülçe de katıldı.
‘HER GÜN DAHA DA YOKSULLAŞIYORUZ..’
“AKP iktidarı ekonomik krizin yükünü tamamen emekçilerin sırtına yıkan, gelir adaletsizliğini derinleştiren ve yoksullaşmayı artıran politikalar yürütmeye devam etmektedir” diyerek sözlerine başlayan Eğitim-İş Sendikası Genel Örgütlenme Sekreteri Şenol Eyüpoğlu, “Ağustos 2021’de yandaş sendikayla imzalanan sözde toplu sözleşme ile kamu emekçilerinin ve emeklilerin geleceğine el konulmuş, adeta sefalete mahkum edilmiştir.
2022 bütçesinden; memura, dar gelirliye, esnafa, çiftçiye, emekliye, işçiye; vergi, zam, açlık ve yoksulluk çıkmıştır. Türk Lirası hızla değer kaybederken kurdaki dalgalanmalar biz emekçilerin belini iyice bükmüştür. Bu karanlık ekonomik tablo karşısında, aylardır meydanlarda çağrıda bulunuyoruz.
Ancak tüm bu çağrılarımıza ve taleplerimize yanıt verilmediği gibi her gün biraz daha yoksullaşıyoruz, emeğimiz ucuzluyor. İnsan onuruna yaraşır bir yaşam daha da imkansız hale gelmişken, AKP iktidarı sadece yandaşların özgür ve refah içinde olduğu bir ülke yaratmıştır. İktidarın asgari ücrete yaptığı zam da boş çıkmıştır. Marketlerdeki fiyatlar, yeni vergi zamlarıyla birlikte asgari ücretin zamlı hali bile geçen sene aynı ayda sahip olduğu alım gücünden çok aşağıda kalmış, zam şimdiden erimiştir.
Zengini daha zengin, emekçileri ise daha yoksul hale getiren bu eziyetten, eğitim emekçileri de payını en ağır biçimde almıştır. Sözde toplu sözleşme görüşmelerinde kamu çalışanlarına reva görülen 2 yıllık zamlar yıl bitmeden erimiş, enflasyon ve artan vergi dilimi ile kamu emekçisinin alım gücü yerle bir edilmiştir. Eğitim emekçileri, daha ayın başında ayın sonunu kara kara düşünür hale gelmiştir” diye konuştu.
‘EĞİTİM EMEKÇİLERİNİN PAYINA DÜŞENLER…’
Tablonun daha da ağırlaştığını belirten Eyüpoğlu, “Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş’in Aralık ayı araştırmasına göre; dört kişilik bir ailenin insan onuruna yaraşır bir şekilde yaşayabilmesi için yapması gereken zorunlu harcamaları gösteren yoksulluk sınırı 13 bin 598 liraya, açlık sınırı ise 4 bin 652 liraya yükselmiştir. 1 yılda tüketilmesi zorunlu olan tüm gıda maddelerine yüzde 100’ü aşan oranlarda zam gelmiştir. Gıda dışındaki ihtiyaçlar için yapılması gereken harcama ise 2 bin 6 lira artmıştır.
Peki bu şartlar altında fedakarca çalışan yaşamaya çalışan biz eğitim emekçilerinin payına ne düşüyor: tiyatrodan ibaret olan toplu sözleşme görüşmelerinden gelen trajikomik ücret zamları ve peşi sıra gelen sefalet… Liyakatsizce atanmış yöneticilerin hadsizlikleri; azar, keyfi disiplin cezaları, mobbing, sürgünler…
Kadrolu, sözleşmeli, ücretli adı altında kategorize edilerek, ayrıştırılarak sömürülme… İş güvencemizi ortadan kaldıracak, öğretmenler odasını bir kez daha bölecek olduğu halde bize müjde gibi sunulmaya çalışan Öğretmenlik Meslek Kanunu… Gericileştirilmiş, piyasacılaştırılmış bir eğitim sistemi” açıklamalarında bulundu.
BU SÖMÜRÜ ARTIK YETER..’
Eğitim emekçilerinin taleplerinin sıralayan Eyüpoğlu, şunları söyledi: İnsanca yaşamak için tüm eğitim emekçilerinin maaşlarına yüzde yüz zam istiyoruz. Sistematik ve hadsiz saldırılar altındaki meslek onurumuza tekrar kavuşmak istiyoruz. Tüm eğitim emekçileri için kadrolu, güvenceli çalışma ve insanca çalışma şartları istiyoruz.
Nitelikli eğitimin sürdürülmesinde en önemli paydaşlar arasında olan idari, yardımcı ve teknik personellerin taleplerinin yerine getirilmesini, Öğretim Yılına Hazırlık Ödeneğinin ayrım gözetilmeksizin eğitim çalışanlarının tümüne ödenmesini istiyoruz. Eğitim çalışanlarının görev tanımlarının yapılmasını, angarya çalışmaya son verilmesini istiyoruz. Üniversitelerimizde bilimsel, idari ve mali özerklik istiyoruz.
Üniversitelerimizde akademik ve idari kadrolar arasındaki keskin çizgilerin azaltılmasını, görevde yükselme koşullarının liyakat sistemine göre yapılmasını, akademik teşvik ödeneğinin akademik alanların şartları göz önünde bulundurularak yeniden düzenlenmesini, akademisyenleri gerçekten teşvik edecek oranlarda olmasını istiyoruz. Atatürk’ün bize emanet ettiği yeni nesiller için laik, bilimsel, adil ve kamusal bir eğitim istiyoruz! Ve şüpheniz olmasın ki alacağız!
Bu yoksulluk, bu sömürü artık yeter! Gün umutsuzluğa kapılma, kendini çaresiz ve güçsüz hissetme günü değildir. Gün dayanışma günüdür, mücadele günüdür. Üreten emekçileriz, sesimiz, sözümüz var. Hep birlikte güçlüyüz. Mücadelemizi tüm haklarımızı elde edene kadar, eğitim emekçilerine insan onuruna yaraşır bir yaşam sağlayana kadar sürdüreceğiz, haklarımızı söke söke alacağız!..”