Balıkesir’in Burhaniye ilçesine bağlı Tahtacı Köyü’nün halkı, geçtiğimiz 26 Kasım 2021 Cuma günü Reşitköy Göleti ve Bahadınlı Regülatörü Sulama Yıkama Eleme Tesisi Projesi hakkında gerçekleştirilmek istenen ÇED toplantısını yaptırmadı. Böylelikle toprağına sahip çıkan köylümüz, davanın konusuz bırakılmasını önledi. Baraj inşaatı süresiz durduruldu.
Şimdi ise sıra Danıştay’ın, Balıkesir Valiliği’nin ‘’ÇED Gerekli Değildir Kararını’’ iptal eden Balıkesir İdare Mahkemesi’nin kararını onaylamasında. Bu kararı, Tahtacı Köyü halkı olmak üzere bütün bölge halkı dört gözle bekliyor.
Söz konusu proje hayata geçirilirse Burhaniye’nin tek Türkmen köyü olma özelliğini taşıyan Tahtacı tamamıyla sular altında kalacak. Bu köyümüze komşu olan Şahinler, Ağacık, Yabancılar, Şarköy, Hisar gibi birçok köy de olumsuz yönde etkilenecek. Aynı şekilde Bahadınlı Regülatörü Sulama Yıkama Eleme Tesisi’nin de başta bu köyümüz olmak çevresindeki köyleri de olumsuz yönde etkileyeceği iddia edilmektedir.
Gerek Tahtacı gerek Bahadınlı köyü bulundukları coğrafi konum, sahip oldukları tarihi ve kültürel miras yönünden Burhaniye için oldukça önemlidir. Elbette, diğer yerleşim merkezleri de aynı öneme sahiptir. Bu her iki proje, sadece Burhaniye de değil Kuzey Ege de geri dönüşü olmayan kayıplara yol açacağı ortadadır.
Binlerce dekar tarım arazisinin yok olup gitmesi, çok sayı da ağacın kesilmesi nasıl etkilemesin ki bütün bölgeyi? Kaldı ki; bu projelerin yapılması planlanan bölge; buğday ve zeytin tarımına uygun iklim koşulları ve toprağıyla binlerce yıldır sadece üretenleri değil, bütün Anadolu coğrafyasını besliyor.
Çam fıstığı ve doğal güzelliğiyle bilinen, yerli ve yabancı birçok turisti ağırlayan Kozak Yaylası’nın bölgeye çok yakın olduğunu da göz önüne alırsak, bu projelere sadece Burhaniye halkının hayır demesi yetmiyor. Bütün Türkiye’nin tek yürek olup havasına, suyuna, toprağına, tarihine ve geleceğine sahip çıkması gerekiyor.
Güney Marmara’dan başlayıp, Güney Batı Ege’ye uzanan Madra Dağı eteklerinde kurulması istenen baraj, bölgenin geçim kaynağı olan tarım ve hayvancılığı tamamen bitireceği gibi bölgede nefes alınacak bir alan bırakmayacak. Bunun yanı sıra son yıllarda Madra Dağı’nda altın ağırlıklı olarak maden araştırmalarının yapıldığı, bulunduğu ve işletildiği de bilinmektedir.
Karadere’nin su havzasında siyanür havuzunun oluşturulduğu ve Madra gibi Kazdağları’nda da birçok şirkete maden arama ruhsatı da verildi. Bu duruma Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’nın izin verdiğini bilmek de üzücü ve endişelendirici bir durum olsa gerek.
Maden faaliyetlerinin devam ettiği Madra Dağı’nda, sulama projesi adı altında her iki projenin varlığı oldukça düşündürücüdür. Bu düşüncemi siz sevgili okurlarım ile paylaşmak istiyorum. Çünkü Balıkesir Burhaniye Reşitköy Barajı’nın inşa edileceği Karınca Deresi, 3 Mart 2020 tarihinde Doğal Sit Alanı ilan edildi.
2 Kasım 2021 tarihinde ise; Reşitköy Göleti ve Bahadınlı Regülatörü Sulama Yıkama Eleme Tesisi Projesi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Balıkesir İl Müdürlüğü tarafından Balıkesir Valiliği onayına sunuldu. Projenin merkezini oluşturan, yatağına baraj kurulmak istenen Karınca Deresi hakkında bir yıl önce bu karar alınmışken, bugün bu kararın hiç tanınmadan baraj inşaatına ısrar edilmesini anlamak mümkün değil.
Sevgili okurlarım, buraya kadar bölgemizin geleceğini oldukça yakından ilgilendiren bu projelere dair son yıllardaki gelişmeleri dilim döndüğünce size aktarmaya çalıştım. Aslında Reşadiye Barajı projesi, oldukça eskiye dayanan bir proje. Küçükkuyu-Dikili Sahil Sulama Projesi kapsamında yapımı planlanan 9 projeden biridir.
Yaklaşık kırk yıl önce, bu proje bölgede yaratacağı köklü ve geri dönüşü olmayan etkileri nedeniyle rafa kaldırılmış. Bu düşüncenin dayanağı da proje için hazırlanıp yıllarca bekletilen Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporunda yer alan ifadelerdir. Rapora göre, bu alanın 2 bin dekarı çeşitli kalitelerde tarla, 3 bin 500 dekarı zeytinlik, 90 dekarı da orman arazisi olduğu anlaşılıyor. Dolayısıyla, bölgede sulama olanağı yaratacağı ve tarımı kalkındıracağı iddia edilen proje ile aslında ciddi miktarda tarımsal alanı yok olacak. Ve çok sayıda ağacın kesilmesini gerektirecek.
2014 yılında Tahtacı Köyü Muhtarı olan, bugün de davanın peşini bırakmayıp köyüne ve köylüsüne sahip çıkan Ahmet Dönmez, o dönem köylülerin yüzde 80’inin projeye rızası olmadığını belirtmişti. Projeye olumlu bakan azınlığın ise köyün sakini olmaktan ziyade köyün dışında oturan ve köydeki arazisini kamulaştırma sayesinde iyi bir fiyata elden çıkartabileceğini düşünenler olduğunu söylemişti.
Köyde genel bir endişe havasının hâkim olduğunu ve hiçbir resmi bilgilendirme yapılmadığını vurgulamıştı. Devlet Su İşleri tarafından yirmi yıl önce ve yine gayrı resmi yollardan yapılmış bir kamuoyu araştırmasının sonuçlarının resmi ve güncel olarak sunulduğunu da anlatmıştı.
Dönmez durumu şöyle özetlemişti: “Köylünün çoğu zeytincilikten geçinir ama kendi ihtiyaçları için hayvancılık da yapar. TOKİ herkese konut dağıtsa dahi bu imkânları kaybedeceğiz. Ayrıca köyümüz, buraya göç etmiş ve kendine has adetleri olan bir Türkmen Alevi köyüdür. Dağıtılarak iskân edilmesi durumunda insanların sosyalliklerini sürdürmeleri de imkânsız olacak. Akrabalarımızın mezarları burada, onları taşıyıp taşıyamayacağımız dahi belli değil.”
Dönmez ayrıca, geçtiğimiz haftalarda Belediye tarafından köyde bir anons yapılarak, baraj projesi için “ÇED raporuna gerek görülmediğinin” duyurulduğunu söylemiş ama bu kararın hangi merci tarafından alındığına dair bir bilgilendirme olmadığını kamuoyu ile paylaşmıştı..
Kaynaklar: Davanın Avukatı Arzu Kır, Ahmet Dönmez (Tahtacı Köyü’nün eski muhtarı)