KUZEYEGEHABER-Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan rakamlara göre ekim ayında enflasyon yüzde 2,39 artarken yıllık bazda yüzde 19,89 oldu. Doğalgaz ve LGP’de de kasım ayının ilk günü zam dalgası yaşandı.
Doğalgaza sanayi için yüzde 48,40, elektrik üretim santralları için yüzde 48,82 oranında zam yapılırken LGP’ye de 49 kuruş zam geldi. Öte yandan 2021 yılı içerisinde gıda ürünleri, elektrik gibi birçok alanda zam yapıldı. Enflasyon, zamlar, ekonomik kriz vatandaşın kamburunu büyütürken yoksullaşmada da giderek artış yaşandı.
Türkiye nüfusunun büyük kısmını kapsayan; işçi, memur, emekli ve çiftçilerin temsilcileri kamu kaynaklarının halktan yana kullanılmadığını ve halkın sefalete mahkum edildiğini söyledi. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı işçilerin, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Veysel Beyazadam kamu çalışanlarının, DİSK Emekli-Sen Ege Bölge Temsilcisi Hüseyin Özkaynak emeklilerin ve Tarım ve Ormancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası (Tarım-Orkam Sen) İzmir Şube Başkanı Çağdaş Topal ise çiftçilerin sesi oldu.
‘ŞİRİN GÖZÜKMEYE ÇALIŞMAK..’
Emekçilerin, ekonomik krizden dolayı yoksullaştığını ve açlıkla boğuşur bir hale geldiğini belirten DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, “Aslında sanayide yapılan zam, halka şirin gözükmeye çalışmaktır. Yani, ‘biz sanayiciye yüzde 48 zam yapıyoruz ama hane halkının kullandığı doğalgaza zam yapmıyoruz’ gibi bir şirinlik içerisindeler.
Oysa, herkes çok iyi biliyor ki üretim ilişkileri içerisindeki temel gıda ve tüketim maddelerinin hepsine gelen her zam bize dolaylı olarak, aldığımız, kullandığımız her ürünü zamlı olarak yönlendirecektir. Bugün, gıda enflasyonunun yüzde 50’leri geçtiğini dünya alem biliyor. Aracımızda kullanacağımız benzinin, motorinin dolar ile yarıştığını herkes görüyor. Doğal olarak, bir asgari ücretlinin aldığı ücretin son 10 ayda yüzde 40 azaldığını herkes biliyor.
Ama bunun karşılığında hiçbir önlem almıyorlar. Bu ülkenin yüzde 60’ı asgari ücret ve asgari ücret düzeyine yakın bir ücretle çalışmaktadır. AKP iktidarı, bu ülkede çoklu ve derin yoksulluk kavramlarının halkın tüm kitleleri üzerinde hissedilecek bir şekilde ekonomik bir program uygulamaktadır” açıklamalarında bulundu.
‘YAŞAM GARANTİSİ İSTİYORUZ..’
“Köprülere, hastanelere, tünellere, otoyollara geçiş garantisi, şehir hastanelerine hasta garantisi değil, yaşam garantisi istiyoruz” ifadeleriyle açıklamalarını sürdüren Sarı, şunları söyledi: “O yüzden hükümetin alacağı hiçbir önlem bizi bu dar boğazdan kurtarmayacaktır. Ülkede intiharlar, boşanmalar arttı.
TÜİK işsizlik rakamını 12.1 olarak ifade ederken aynı devlete bağlı İŞKUR aynı ay içerisinde 518 bin kişinin işsizlik maaşına müracaat ettiğini ifade etmektedir. Yani, TÜİK bunları işsiz olarak görmüyor ve ülkedeki işsizlik gerçeğini gizliyor. Artık kaçış yok. İşçiler, emekliler gerçeği görüyor ve bunun hesabını bir an önce sormak için sandığı bekliyor.”
‘TOPLUMU ZOR GÜNLER BEKLİYOR’
Son 1 yılda yumurta ve domates yüzde 70, patatese yüzde 58, Ayçiçek yağına yüzde 52, süt ve yoğurt gibi ürünlere yüzde 35, ekmeğe yüzde 28, dana etine yüzde 25 gelen zam geldiğine dikkat çeken KESK İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Veysel Beyazadam ise doğalgaz ve LPG zammına da değindi. Beyazadam, “Kamu kaynaklarının kamuya ayrılmaması, yandaş veya bir avuç iş insanına aktarılması, yoksullaşmamızın temel nedeni.
Soframıza gelmesi gereken ekmeğin kamuya ait değil de ‘beka sorunu’ öne sürülerek savunma sanayine, diyanete ya da farklı alanlara yönlendirilmesi de bizlerin yoksullaşmasının sebeplerinden biri. Özellikle dövizdeki artışla TL’nin değersiz hale gelmesi, geçim sıkıntısı çekmemizin en büyük etkenlerinden biri. Halka dair yatırımlarının olmaması, kamu kaynaklarının bu noktada verimlim kullanılmaması, başka birtakım gerekçelerle bütçedeki açığın giderilmesi sebebiyle; temel tüketim alanındaki gıdalara ve enerji alanındaki doğalgaza, petrole gelen zamlar kamu emekçisi açısından yaşamı gittikçe zor hale getiriyor.
Yapılması gereken şey; vatandaşın yükünü zamlarla artırmak değil, kamu kaynaklarının halktan yana kullanımını sağlamak. Özellikle enerji alanında yapılan zamlar, birçok alana etki edecektir, yaşamın birçok alanında vatandaşın satın alım gücü azalacağı gibi elde edeceği gelir de düşecek. Toplumu zor günler bekliyor” diye konuştu.
‘EL UZATMAYA KORKAR HALE GELDİ..’
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Şu an Avrupa’da, ABD’de raflar boş. Elhamdülillah bizde, bolluk, bereket devam ediyor’ ifadelerine atıfta bulunan Beyazadam, “Biz de raflar dolu ama bunun sebebi bolluk ya da ucuzluk değil, vatandaşın alım gücünün düşük olması. Alım gücü düşük olan vatandaş, raflardaki ürünlere el uzatmaya korkar hale geldi” dedi. 2012 yılında Çocuklarını ısıtmak için saç kurutma makinasını çalıştırmak zorunda kalan ve sonrasında intihar eden Emine Akçay isimli vatandaşı hatırlatan Beyazadam, “Biz çocuklarını ısıtamadığı için ölen ebeveynler görmek istemiyoruz. Toplum olarak buna tahammülümüz yok” ifadelerini kullandı.
‘GEÇİNEBİLMEK OLANAKSIZ..’
Emekliler için yaşam şartlarının git gide zorlaştığını belirten DİSK Emekli-Sen Ege Bölge Temsilcisi Hüseyin Özkaynak, “Emeklilerin bu şartlarda geçinmesi mümkün değil. Asgari ücretin, hatta bin liranın altında emekli maaşı alanlar var. Türkiye’de olan 13 buçuk milyon emeklinin en yarısı asgari ücretin altında maaş alıyor, yaşamını çok zor idame ettiriyor.
Emeklilerin çoğu ek iş yaparak geçimini sürdürmeye çalışıyor ancak iş bulmaları da çok zor oluyor. Çünkü hem iş bulmak zor hem de yaş almış insanlara iş verilmiyor. TÜİK, ekim ayı enflasyon oranını yüzde 19,89 olarak açıkladı ama şu an gerçek enflasyon yüzde 49 civarında… Tüketici enflasyonu ile üretici enflasyonu arasındaki fark korkunç derecede.
Sebze fiyatları aşırı yükseldi. Bu koşullarda vatandaşın, hele ki emeklilerin geçinebilmesi olanaksız. İktidar, kulaklarını kapatmış, gözlerini yummuş. Halkı da kendileri gibi yaşıyor sanıyorlar. Halbuki bu memlekette saraydaki gibi yaşayan 8-10 milyon insan var, geriye kalan nüfus açlık ve sefaletle boğuşuyor. Orta direk diye bir kavram da kalmadı, insanlar tamamen yoksullaştı” açıklamalarında bulundu.
‘ÇİFTÇİNİN EMEĞİ TARLAYA GÖMÜLDÜ’
“Son dönemde temel ihtiyaçlara yapılan zamlarla yükselişine devam eden reel enflasyon, her ay açıklanan TÜİK verilerinde kendini göstermese de çiftçilerimiz için dayanılmaz bir hal almıştır” diyen Tarım-Orkam Sen İzmir Şube Başkanı Çağdaş Topal ise, “Özellikle birçok üründe hasat sezonunun sonuna geldiğimiz bu dönemde artan girdi maliyetleri hesaba katıldığında çiftçimiz emeğinin karşılığını alamadığı gibi yeni sezonda ekeceği buğdayın, arpanın tohumunu nasıl alabileceğinin derdine düşmüş durumda.
Pandemi süreci sonrası yaşanan gıda krizi ve artan gıda talebine rağmen çiftçilerimizin her geçen gün daha zor koşullara itilmiş olması gösteriyor ki bunun gibi büyük krizler, emekçiler adına sömürü düzenini örerken sermayedarlar için büyük fırsatlar yaratabiliyor. Burada en büyük söz sahibi olan hükümetin üreteceği yeni politikalarla emekçilerin sorunlarına çare olması gerekirken siyasi rant uğruna var olan sorunları görmezden geldiğini hatta manipüle ettiğini görüyoruz.
Son dönemde çoğunlukla dışa bağımlı olduğumuz ve yükselen döviz kurlarıyla artışa geçen gübre, tohum, tarımsal araç fiyatlarına akaryakıt ve elektrik zamları da eklenince artan girdi maliyetlerinden dolayı çiftçimizin verdiği emek adeta tarlaya gömülmüştür. Ülke tarımımız son yılların en büyük krizini yaşamaktadır.
Kredilerini ödeyemeyen birçok çiftçimizin traktörü, evi hatta hayvanları bile hacizli durumdadır. İçinde bulunduğumuz bu süreç gösteriyor ki ülke tarımımızda bir an önce gerçekten kamucu tarım politikalarına gidilmeli, tarım girdilerinde dışa bağımlılık azaltılmalı ve çiftçimizin sorunlarına çare olacak yeni destekler oluşturmalıdır” ifadelerini kullandı..