KUZEYEGEHABER-İzmir’de geçen yıl 30 Ekim’de meydana gelen depremin yıl dönümünde yeni riske dikkati çeken Yaşar Üniversitesi’nden Dr. Cüneyt Tüzün, İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırlarını kapsayan bölge için deprem master planının güncellenmesi gerektiğini belirtti.
Dr. Tüzün “Bu çalışma için Büyükşehir Belediyesi, İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, İzmir’de ve ülkemizde benzer konularda uzman diğer üniversiteler ve ilgili diğer kurumlardan temsilcilerden oluşan bir teknik heyet oluşturulmalı” dedi.
Yaşar Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Cüneyt Tüzün, 117 kişinin hayatını kaybettiği, binden fazla kişinin yaralandığı merkez üssü Seferihasar ilçesi açıkları olan 6.6 büyüklüğündeki büyük depremin yıl dönümünde önemli açıklamalarda bulundu.
‘BU KAÇINILMAZ BİR GERÇEK..’
İzmir’i büyük bir deprem beklediğini belirten Dr. Tüzün “Ülkemizin büyük şehirlerini ve özellikle İzmir şehir merkezini büyük bir deprem beklemekte ve bu kaçınılmaz bir gerçek. Artık depremin ne zaman, nerede ve hangi büyüklükte olacağı sorularını bir tarafa bırakıp söz konusu doğal afetin meydana geleceği gerçeğiyle yapılacak çalışmalara odaklanmak; en gerçekçi davranış olacaktır” dedi.
DEPREM İZMİR’DE MEYDANA GELMEDİ’
Deprem sonrası gerek sahada yapılan incelemeler gerekse toplumun farklı kesimlerinden kişilerle görüşmeler sonucunda bazı konuların öne çıktığını ifade eden Dr. Tüzün, şunları söyledi:
“Deprem, İzmir’de meydana gelmedi sadece İzmir’i etkiledi. İzmir Körfezi etrafında özellikle Bornova, Bayraklı ve Karşıyaka bölgelerinde kötü zemin koşullarından dolayı depremin etkisi büyüdü. Hasarın nedeninin tamamen kötü zemin koşulları olduğu görüşü oluşmuş durumda. Ancak meydana gelen hasarın bölgedeki zemin koşullarına bağlanması hatalı ve eksik bir değerlendirme. Depreme dayanıklı yapı tasarımı bileşenleri içinde zemin özellikleri önemli olsa da yapının taşıyıcı sistem özellikleri de önemlidir.”
‘HASARSIZ BİNALAR DA DEPREME DAYANIKSIZ’
Hasar görmeyen ya da az hasar gören yapılara ilişkin de uyaran Dr. Tüzün “Üzerinde önemle durulması gereken bir diğer nokta; hasar görmeyen veya az hasar gören binaların depreme dayanıklı olduğu sonucuna varılmaması gerektiği. Zira İzmir’de binaları etkileyen deprem kuvvetleri, binaların tasarımında dikkate alınan değerlerden daha düşük düzeyde.
Yerinde yapılan incelemelerden, yapıların deprem davranışını doğrudan etkileyen yetersiz dayanım ve detaylandırma, mimari düzensizlikler, kötü işçilik ve malzeme kalitesi gibi durumların bir arada bulunduğu binalarda ağır hasar görüldüğü ya da toptan göçtüğü görüldü. Binalarda tespit edilen çatlakların önemli bir bölümünün de yetersiz bakımdan dolayı oluşan korozyon kaynaklı olduğu gözlendi” diye konuştu.
30 Ekim depremi sonrasında halkta binalarının hasar durumunun ve deprem güvenliğinin belirlenmesi için ani ve yüksek bir talep oluştuğunu ifade eden Dr. Tüzün, “Ancak bu talep kısa bir süre sonra azalarak son buldu. Bunun temel nedeni, binaların aktif olarak kullanılmasından dolayı deprem güvenliği belirleme çalışmalarının zor olmasından kaynaklanmakta. Diğer bir nokta ise binaların, deprem güvenliği belirlenmesi sonucunda ortaya çıkması kuvvetle muhtemel, yetersizlikleri nedeniyle bina sakinlerinin gerekli önlemi almak için yeterli kararlılık ve organizasyon içinde olmaması” dedi.
Özellikle deprem sonrası yapılması gerekenlere dikkati çeken Dr. Tüzün “Geçmiş depremler göstermiştir ki; hayatta kalanlar oldukça büyük bir ekonomik yük ve sorunlu bir çevre ile karşı karşıya kalmıştır. Oluşacak problemin boyutu bugünden alınacak önlemlere doğrudan bağlı. Ancak unutulmamalıdır ki; bu gibi önlemler, uzun vadeli ve belirli bir strateji içinde geliştirilmesi gereken aksiyonlardır” dedi.
‘BU ÇALIŞMANIN ARTIK GEÇERLİLİĞİ YOK..’
Geçmişte İzmir’de deprem ile ilgili yapılan çalışmaları da hatırlatan Dr. Tüzün, “Ülkemizin deprem tehlikesi en yüksek illerinden biri olan İzmir, Türkiye’de bir ilke imza atarak ‘Kentsel Deprem Master Planı’ çalışmasını gerçekleştirmiştir. Ancak 1998’de yapılan çalışmanın artık bir geçerliliği yok.
Geçen süre içinde İzmir’in gerek yapı stoku gerek nüfus gerekse alt yapı olarak çok değiştiği bilinen bir gerçek. Artık depremin ne zaman, nerede ve hangi büyüklükte olacağı sorularını bir tarafa bırakıp söz konusu doğal afetin meydana geleceği gerçeğine karşı yapılacak çalışmalara odaklanmak en rasyonel davranış olacaktır. İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırlarını kapsayan bölge için deprem master planının güncellenmesi gerekli.
Bu çalışma için Büyükşehir Belediyesi, İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, İzmir’de ve ülkemizde benzer konularda uzman diğer üniversiteler ve ilgili diğer kurumlardan temsilcilerden oluşan bir teknik heyet oluşturulmalı. İzmir genelinde yeni yapılacak binalarda deprem güvenliğine karşı alınacak özel ve teknolojik uygulamaların (deprem yalıtımı, sönümleyici, vb.) özendirilmesi için gerekli teknik ve mevzuat alt yapısının hazırlanması gerekli.
İzmir’de bulunan özel, resmi hastane ile eğitim kurumlarının deprem güvenliğinin belirlenmesi ve riskin azaltılması için gerekli önlemler tespit edilmeli. İzmir’deki organize sanayi bölgelerindeki tesislerin deprem güvenliğinin belirlenmesi ve olası can, ekonomik ve iş gücü kaybının azaltılması için gerekli önlemler alınmalı” diye konuştu..
DHA