KUZEYEGEHABER- Ege Bölgesi Tabip Odaları Toplantısı’nda pandemide gelinen süreç ve aşılamaya değinildi.
Toplantı İzmir Barosu’nun konferans salonunda gerçekleşirken toplantıya İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı, TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Kurufincancı, Çanakkale Tabip Odası Başkanı Güleda Erensoy, Antalya Tabip Odası Başkanı Nursel Şahin, Denizli Tabip Odası Başkanı Hakan Erbay, Aydın Tabip Odası Başkanı Adalet Çıbık, Manisa Tabip Odası Başkanı Şahut Duran ve Muğla Tabip Odası Başkanı Cafer Şahin katıldı.
‘2 DOZ AŞILAMADA YÜZDE 50’LERE BİLE ULAŞAMADIK..’
Basın açıklaması yapılmadan önce İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı, “Bulunduğumuz günlerde artık bir dördüncü pikin içinde olduğumuzu söyleyebiliriz. Baktığımız zaman Temmuz ayına göre yaklaşık dört-beş kat artan vaka sayımız, her gün neredeyse beş otobüs dolusu insanımızı kaybettiğimiz salgın tüm şiddetiyle devam ediyor.
Tüm ülke vatandaşlarımızla beraber sağlık çalışanlarımız bunu ağır bir şekilde ödüyor. 2 doz aşılama oranlarına baktığımızda yüzde 50’lere bile ulaşmış değiliz. Halbuki sonbaharda toplumsal bağışıklığın sağlanacağı hedefi hepimizi umutlandırmıştı. Bugün bu hedefin çok uzağındayız ve sonbahara giderken kaygılıyız”” dedi.
Çamlı’nın açıklamasından sonra TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı basın açıklamasını okudu.
‘SALGININ BAŞINDAN BU YANA ÖLÜMLERİN EN FAZLA GERÇEKLEŞTİĞİ 4. AY’
Açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“Pandeminin yıkıcı etkisi her geçen gün artarak devam ediyor. Bu Ağustos ayı salgının başından beri ölümlerin en fazla gerçekleştiği 4. ay oldu.
Şu an tüm hastanelerimizde Covid-19 hasta başvurusu ciddi oranlarda arttı. Servisler, yoğun bakımlar dolu, hastalarımız acil servislerde yine yer bekliyor. Sağlık Bakanlığı bizlerle ve toplum ile dalga geçercesine her gün 250’den fazla ölümün olduğu bu günlerde ‘Haritada kırmızı il kalmadı’ diyerek yalancı bir başarı hikayesi anlatıyor. Gerçek bilgileri gizleyerek, başarı algısı yaratmaya çalışıyor.
Bizler Ege Bölgesi Tabip Odaları Toplantısı için buluştuğumuz bugün salgının başından itibaren olduğu gibi şeffaf bilgi talebimiz gerçekleri söylemek, toplumu bilgilendirmek, şeffaf bilgi talebimizi birlikte dillendirmek ve topluma hakkı olan bilgiyi vermek için sizlerin karşısındayız.
‘TURİZM EKONOMİSİ UĞRUNA KISMİ ÖNLEMLER KALDIRILDI’
Pandemi yönetilmiyor… En temel salgın kontrol yöntemi yani filyasyon neredeyse hiç yapılmıyor. Aşılama oranlarının düşük olması, temaslı tespit ve takibinin yapılmaması ve hasta olanların toplumdan ayrı tutulamaması sonucu bugün ölümlerin en fazla gerçekleştiği ayılardan birini yaşıyoruz. Bu hatalar ile birlikte özellikle Ege ve Akdeniz bölgesinde turizm ekonomisi uğruna toplumsal hareketliliğin kısmi önlemlerinde kaldırılması sonrası kontrolsüz arttığını ve özellikle Delta varyant oranlarında ciddi artışlar yaşandığına tanıklık ediyoruz.
Tüm bu yönet(e)meme krizi, sonbaharda beklenen olası yükseliş ile hem daha erken hem de daha ağır bir tablo ile karşılaşmamıza yol açmıştır. Üstelik 18 aydır Covid-19 hastalığı dışındaki sağlık hizmetlerinin aksaması ile toplum sağlığı, tüm bu yükle birlikte sağlık çalışanı sağlığı da, ciddi risk altındadır. Zaten mevcut durumda hekimlerin özlük haklarına yönelik saldırılar, kötü çalışma koşulları, iş barışını bozan yönetmelikler, ekonomik kayıplar hekimlerin tükenmişliğini arttırarak istifa, emeklilik, kamudan uzaklaşmalarına ve hekim göçüne neden olmaktadır.
‘DEVLET YURTTAŞIN AYAĞINA GİDEREK AŞI YAPMALI..’
Bilindiği üzere 6 Eylül itibari ile de yüz yüze eğitime geçilecektir. Millî Eğitim Bakanlığı genelgelerle okullarda her türlü tedbirin alındığını söylese de eğitim kurumları ile yaptığımız görüşmelerde okullarda fiziki şartların salgına uygun düzenlenmediği bilgisine sahibiz. Çok uzun süredir okullar için alınacak önlemleri paylaşmamıza ve bunun için yeterli süre olmasına rağmen bu yönde bir çalışma yapılmamakta, genelgeler ile salgın yönetilmek istenmektedir.
Fiziki şartlarda düzenlemeler yapmayan, aşılama için önlemler almayan bakanlık yalnızca PCR testi şartı getirmiştir. PCR hem çok daha pahalı hem de sağlık çalışanlarının, laboratuvarların iş yükünü arttıracak PCR testi borsası oluşturabilecek bir tercih olmuştur. Bilimsel ve gerçek manada filyasyon yapılmadan tek başına PCR testi bulaşı, önlemenin çözümü değildir. Aşısızları PCR testine göndermek yerine aşısızlara aşı yapılmasını çeşitli yöntemlerle teşvik etmek gerekir. Artık insanların aşı yaptırmasını beklemek yerine devlet yurttaşın ayağına giderek aşı yapmalıdır.
ÇAĞRILAR SIRALANDI..
Bilim Kurulu daha önce de okullar açık olmalı yönünde görüş belirtmiştir. Ancak Sağlık Bakanlığı’nın, Bilim Kurulu’nu dinlemediğini kendi uygulamaları ve sözleri ile gördük. Bilim Kurulu önerileri yerine getirilmeyecekse, kurulda yer alan bilim insanları ya gerçekleri toplumla paylaşmalı ya da istifa etmelidir. Sağlık Bakanı’nın “okullar kapanmayacak artık aşı var” demesi tek başına yetmez. Bu toplumu gerçek dışı bir rahatlığa sürüklemektedir. Bir kez daha belirtiyoruz ki, bizim salgından korunmamız için;
-Kapalı ortamlarda kalma süreleri sınırlanmalı, ortamların havalandırılması için gereken önlemler alınmalıdır.
-AVM, sinema, tiyatro, toplu taşıma araçları, tüm kapalı mekanlara girişler için gerekli bilimsel önlem ve sınırlamalar Sağlık Bakanlığı tarafından hızla alınmalıdır.
-Salgının yoğun olduğu illere özel tedbirler uygulanmalı, sosyal hareketlilik azaltılmalıdır.
-Maske-mesafe-temizliğin salgınla mücadeledeki hayati önemi unutulmamalıdır.
-Toplumun en az yüzde 85’inin en kısa sürede etkili doz aşılanması yapılmalıdır. Açıklanan aşılama oranlarında yalnız 18 yaş üstüne yer verilmesi, kayıtsız olarak ülkemizde yaşamak zorunda kalan mülteci/sığınmacı ve göçmenlerin yok sayılması tablonun olduğundan iyi görünmesine yol açmakta, aşılanma hızının gerçekçi biçimde değerlendirilmesini engellemektedir. Aşılama için 18 yaş altının ve kayıt dışı nüfusun da göz önünde bulundurulması zorunludur.
-Sağlık Bakanlığı başta TTB ve tabip odaları olmak üzere tüm sağlık meslek örgütleri ile birlikte çalışma yöntemini geliştirmeli; toplum güven ve dayanışmasını sağlamak için süreci şeffaf yürütmelidir.
‘İZMİR’DE PANDEMİ SERVİSLERİ DOLDU..’
İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı, açıklamanın sonunda yaptığı açıklamada, “Yönetilemeyen bir pandemi, şeffaflıktan uzak, yöneticilere güvensizliğin geliştiği ve bunun aşı karşıtlığına yol açtığı günlerden geçiyoruz. İzmir’de haftalık vaka haritasına baktığımızda giderek düşen bir vaka oranı görüyoruz.
Ama bizler pandemi servislerinin dolduğunu, aile hekimlerinin izlediği vakaların arttığını biliyoruz. Buradaki uyumsuzluğu dile getirmemize rağmen bir açıklama göremiyoruz. Ama çok da şaşırmıyoruz, biliyorsunuz geçen sene de vaka-hasta ayrımı yapılarak veriler adeta saklandı. TTB’nin yoğun baskılarının altında 5 binler oranında açıklanan vakaların 32 binlere vardığını görmüştük.
Bunları saklamak, böyle bir algı yaratmak pandemiyi düzeltmiyor. Bir kere daha söylüyoruz, yönetemiyorsunuz, tükeniyoruz. Yönetemiyorsunuz ölüyoruz. Yüzde 80’lik toplumsal bağışıklığın çok uzağındayız, yüzde 43’ler düzeyindeyiz” diye konuştu.
ÇAMLI’DAN KÖŞGER’E: ‘VALİ BEY YOĞUN BAKIM BEKLEYEN HASTALARI GÖREBİLDİ Mİ?’
Çamlı, İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger’in, “İzmir’de yoğun bakım sorunu yok” ifadelerini değerlendirerek, “Bilmiyorum, Vali bey salgının pik yaptığı dönemlerde acillerde sedyelerin üzerinde yoğun bakım bekleyen hastaları görebildi mi? Biz bunlara yakınen şahit olduk. İzmir bir metropol, koronavirüs için ayrılan yoğun bakımlar doluyor, doldukça da yeni yoğun bakımlar açılıyor.
Evet, şu an açılabilir yeni yoğun bakımlar olabilir ama mevcut yoğun bakımlar dolmuş durumda. Akşamları arkadaşlarımdan yoğun bakım için yer aradıklarını ifade eden çağrılar alıyorum. İlla yoğun bakımların tıka basa dolması, sistemin çökmesi mi gerekiyor? İlla insanların yardım beklerken solunum güçlüğü çektikleri anları görmemiz mi gerekiyor? Şu anda uyarıyoruz, vaka sayıları artıyor, açıklanan veriler bizim sahadan aldıklarımızla örtüşmüyor” dedi.
Gazetecilerin sorularını cevaplayan diğer Tabip Odaları Başkanları da yoğun bakımlar konusunda sıkıntı yaşadıklarını dile getirdiler..
İz Gazete