KUZEYEGEHABER-Bilimin geleceğini şekillendiren en parlak fikirler, şüphesiz ki başlangıçta oldukça inanması güç; hatta belki absürt geliyordu. Belki farklı gezegenlere gitmek, hatta bir uçakta uçabilmek bile yıllar yıllar önce uçuk birer fikirdi.
Tam da bu sebepten, günümüzde artık ‘gelecekte bir gün belki de gerçek olur’ dediğimiz pek çok fikir var. Ölen bir kişinin dondurularak gelecekte diriltilebileceğine inanmak da bunlardan biri.
Bu fikre yönelik inanışlar o kadar güçlü ki, oldukça yüksek meblağlar karşılığında kendini öldükten sonra dondurulmak üzere şirketlere emanet eden insanlar var. Üstelik doğrusunu söylemek gerekirse, bu insanları bu davranışa iten şey şu an için yalnızca ‘pahalı bir hayal’ gibi görünüyor. Peki bir böyle bir şey mümkün mü? Değilse de gelecekte gerçekleşebilme ihtimaline yönelik olarak bilim insanları neler söylüyor? Tüm detaylarıyla anlattık.
İlk sorumuzu soralım; öldükten sonra dondurulan bir vücudun diriltilmesi mümkün mü?
Bu sorunun oldukça basit ve net bir cevabı var; hayır. Bilimin şu anda durduğu yer, böylesine bir işleme imkan vermiyor. İşin aslına bakacak olursak, günümüzde pek çok bilim insanı bunun gelecekte gerçekleşebilmesine de neredeyse imkansız gözüyle bakıyor. Bunun sebebi ise biyolojik yapımız ve vücudumuzun aşırı soğuğa vereceği tepki.
Neden imkansız olduğunu anlamak için önce sürece göz atalım:
Yukarıda yüksek meblağlar ödeyerek kendilerini öldükten sonra dondurulmak üzere çeşitli şirketlere emanet eden insanların olduğundan bahsetmiştik. Bu, kişi yasal olarak ‘ölü’ olduktan sonra başlatılan bir süreç ve şöyle işliyor;
Kişi öldükten hemen sonra, işlemi gerçekleştirecek olan uzmanlardan oluşan ekip gelene kadar beden buz içerisinde bekletiliyor. Ardından kriyonik uzmanları (kriyonik – cryonics; bu işleme verilen genel isim.) gelerek önce vücuttaki tüm kanı boşaltıyor, ardından da kan yerine vücuda kriyoprotektan solüsyonu adı verilen bir solüsyon enjekte ediyor.
Bu solüsyonun amacı ise hücreleri soğuk havanın zararlarından korumak ve vücuttaki suyun donmasını engellemek. Çünkü eğer aşırı soğukta vücuttaki su donarsa genişleyen hücrelerin bir nevi patlamasına yol açar ve bu da tahmin edeceğiniz üzere hedeflenen şeye çok da uygun bir durum değil.
Bu yöntemin kaynağı ise doğada bazı canlılarda mevcut. Örneğin aylarca kendini ‘dondurarak’ korunan, ardından yeniden hayata gelen bir kurbağa türü var. Mantık ise aynı ancak doğal yollarla yapılıyor; bu kurbağanın biyolojik yapısı, vücuttaki suyun aşırı soğukta donmasını engelleyecek doğal bir antifriz üretiyor. Bunu arabalarda suyun donmasını engellemek için radyatör suyuna eklenen antifrizler gibi de düşünebilirsiniz.
İşte insan vücudunda da bunun yapılması için aynı mantıkla bir işlem gerçekleştiriliyor. Ardından da vücut, iki aşamalı olarak önce -79 dereceye kadar ardından da -196 dereceye kadar soğutuluyor. -196 derece sıvı nitrojende bekletilmeye başlayan vücut, buradan sonra bilim insanlarından gelecek mucize haberi beklemeye başlıyor.
Süreci öğrendiğimize göre gelelim neden imkansız olarak değerlendirildiğine;
İnsan vücudunda bulunan hücreler, donmaya doğal olarak aşırı reaksiyon veriyor. Üstelik bu yalnızca vücuda enjekte edilecek bir solüsyonla çözülebilecek bir sorun değil. Çünkü bilim insanlarına göre insan vücudu gibi kompleks bir yapıda dondurulan tüm sistemlerin sorunsuz şekilde çözülme işlemi gerçekleştirmesi mümkün değil.
Kendilerini dondurup yeniden dirilten böcekler ve çeşitli hayvanlar üzerinde çalışmalar yapmış bir bilim insanı olan Ohio Eyalet Üniversitesi’nden David Denlinger, dolaşım sisteminden sinir sistemine, beyinden kalbe insana hayat veren tüm sistemlerin bozulmaya ya da zarara uğramadan çözünmesinin ve yeniden sorunsuz çalışabilmesinin sürecin kompleksliği sebebiyle imkansız olduğunu söylüyor.
Bir fizyolog olan Dr. Kenneth Storey ise kriyonik uzmanlarının sunduğu solüsyon çözümlerinin hücreleri donma zararından gerçekten korumadığını, bunların hücrelere etki etmediğini ve zararı engellemek için yeterli olmadığını ifade ediyor. Storey’e göre günümüzde şirketlerin sunduğu bu solüsyonlar, organları, hücreleri ya da dokuları donmanın sebep olacağı bozulmadan korumuyor.
Peki insanlar neden bu düşünceye inanarak binlerce dolar arıyor?
Bu bahsettiğimiz işlem öyle bir sistem üzerine kurulu ki, aslında genelde çok daha kötü durumlar için kullanılsa da bir bakıma umut tacirliği yapılıyor. Çünkü her ne kadar işin içine bazı ‘bilimsel’ süreçler eklense de aslında bu türden şirketler insanlara ‘olur da ilerde bilim gelişirse yeniden hayata gelebilirsiniz’den başka bir şey söylemiyor. Başta da bahsettiğimiz gibi, insanların bilimin gelecekte neler başarabileceğine dair inançları, bu duyguyu besliyor ve para konusu da bir sıkıntı değilse; kişiler bu işlemi yapmayı uygun buluyor.
En basit haliyle şöyle düşünelim; çok paranız var, gelecekte yeniden dünyaya gelip 2145 yılında dünyanın nasıl bir yer olduğunu görmeye dair bir hayal bile olsa; bu hayale para vermek sizin için de belki de zor olmazdı.
Bu konuda üretilen tüm karşı argümanlar da ‘zaten bilim el verirse diyoruz’ şeklinde savunmalarla geçiştiriliyor. Bu sebeple insanlar kendilerini kandırılmış hissetmiyor; yalnızca hayal ediyorlar.
Bir de şu açıdan bakalım;
Diyelim ki öldükten sonra donduruldunuz ve gerçekten de 2145 yılında ya da XXXX yılında hayata geri geldiniz; karşınızda bıraktığınız dünyadan bambaşka bir dünya var, kimseyi tanımıyorsunuz, hayatta sizin neleri beklediğini bilmiyorsunuz. İnsan gerçekten de her şeye rağmen, sadece daha fazla yaşamak için böylesine bir yabancılığın içine düşmek ister mi?
Bu soruya cevap vermek gerçekten de zor. Çünkü bir yandan, sırf ‘acaba nasıl olurdu?’ sorusuna cevap bulmak için bile böyle bir ihtimal insanı heyecanlandırıyor. Ama diğer yandan da tamamen yabancısı olduğunuz bir dünyada yaşama fikri biraz korkutucu. Siz ne düşünüyorsunuz? Eğer elinizde böyle bir şans olsaydı, ne zaman uyanacağınızı bilmeden soğuk bir uykuya yatmak ister miydiniz?..
Webtekno