17 Ağustos depreminin en akılda kalıcı sahnelerinden biri Tüpraş Yarımca Rafinerisindeki 7 nafta tankının günlerce yanmasıydı kuşkusuz.
Deprem anında tankların birine yakın olan bir elektrik direğinin sarsıntıyla devrilip yarılan tanktan akan naftayı tutuşturmasıyla çıkmıştı yangın, bu sahneyi dün gibi hatırlıyorum.
7 tanka birden sıçrayan yangın 400 metreyi aşkın taban alanı büyüklüğüyle Alaska’da meydana gelen Exxon Mobil petrol yangınını bile geride bırakıp dünyanın en büyük yangını olarak literatüre geçti.
Kocaeli Valiliği yangının tamamen kontrolden çıkması tehlikesine karşı Körfez İlçesinde yaptırdığı anonslarla halkın evlerini terk etmesini istemiş, halkta bu çağrıya uyarak başta İlimtepe mevkii olmak üzere dağlara çıkıp kenti terk etmişti. 17 ülkeden gelen yangın söndürme uçak ve helikopterleri günlerce yangını söndürmeye çalışmış, müthiş bir uluslararası koalisyon ve dayanışma oluşmuştu.
Hava Kuvvetleri envanterinden çıkarılıp yangın söndürme uçağına dönüştürülen bir C-130 uçağının kahraman pilotu, havanın kararmasına yakın diğer tüm uçak ve helikopterlerin çekilmesinden sonra hava karardıktan sonra da çalışmaya devam etmiş bu gözüpekliği ve fedakarlığıyla herkesin gönlünü kazanmıştı.
Günler sonra devreye ABD’nin İncirlik Üssünden gelen 2 adet C-5 Galaxy Yangın söndürme uçağı inanılmaz büyüklükteki gövdeleriyle bir sürü kolon arasından geçemediklerinden bir kaç başarısız sortiden sonra sonunda doğru noktadan alçalarak tek seferde 25 ton civarında kimyasal maddeyi tankların üzerine boşaltmayı başarmışlardı.
Uçakların 50-60 metreye kadar alçalmalarıyla oluşan inanılmaz gürültü ve sarsıntı pek çok kişide paniğe yol açmıştı. Bazı evlerin camları kırılmıştı, o anları hiç unutmam.
Günlerdir dünya harikası ormanlarımız cayır-cayır yanıyor. Gazeteci Fatih Portakal bugünkü yazısında 81.398 adet futbol sahası büyüklüğünde bir alanın yandığını ve halen de yanmakta olduğu dile getirdi. Bunun toplam büyüklüğü ise 547.000 dekara tekabül ediyor.
İnanılmaz bir beceriksizlik, tarifi mümkün olmayan bir atalet, şaşkınlık, ne yaptığını bilememe, ne derseniz deyin. Geçmişten asla ders alınamadığı yüzde yüz belli olan ihmaller zinciri sonucu ormanlarımız yandı, yanıyor.
Türk Hava Kurumu’nun basit bir bakımla uçurulabilecek 10 civarındaki uçağı Ankara-Etimesgut’taki tavuk kümesi olarak hangarda yatarken Manavgat ve Muğla’da asırlık yüzbinlerce ağaç küle döndü. Sayısı belirsiz orman canlısı da buna dahil.
Başka bir ülkede olsa, sorumlular, biz bu işi beceremedik, bize emanet edilen milli servete sahip çıkamadık diyerek derhal istifa ederdi. Lakin bizi yönetenlerde sorumluluğu yerine getirememekten kaynaklanan istifa bilinci olmadığı için, abuk-sabuk açıklamalarla akıllarınca bitamam görevlerini yapmış oldular, yandaş ve yalaka medya’yıda arkalarına alarak.
Bu C-5 Galaksi’lerin uçuş ömrü üretici firma Lockheed Martin’e göre yaklaşık 100 yıl. İncirlik Üssünde bunlardan halen 2-3 adet olduğu biliniyor. Neden bu uçaklar yangın söndürmek için çağrılmadı?. Yanan bölge tam da bu uçakların görev yapabilmesi için elverişli coğrafi koşulları sahip üstelik.
Onlarca köy ve bir o kadar yeryüzü Cenneti görünümünde koylar yandı, bitti, kül oldu. Elbette bunun hesabını birilerinin vermesi gerekiyor. Hiyerarşik olarak en tepeden başlayarak en aşağıya kadar. Bir orman yaklaşık 600 sene de yetişiyor. Bizden sonraki en az 10-15 nesilde yanan ormanların yerine oluşturulacak ormanları göremeyecek, ne yazık ki.
Tabi orman yerine Otel, Tatil köyü, Site vs. yapılmazsa buralara. Zira eskiden olduğu gibi bugünde bu ormanların yanmasının arkasındaki gerçek nedenleri unutmamak gerekiyor. Uluslararası kapitalizm ve onların yerli işbirlikçileri, içimizdeki hainler için güzel olan tek şey, ne yeşil, ne doğa, ne orman. Onlar için varsa-yoksa doların yeşili.
Bu yaratıkların! gözü doymadığı sürece ormanlarımızı kaybetmeye devam edeceğiz.. Üzgünüm, çok üzgünüm…