KUZEYEGEHABER-Dünya genelinde yapılan yoğun aşılama programına rağmen koronavirüsün yol açtığı Covid-19 vakaları yeniden artışa geçti. Temmuz başında 4 bin 500’ün altına inen günlük vaka sayısı, 27 Temmuz’da 19 bin 761’e ulaştı.
Kısıtlamaların kaldırılması, delta varyantı, aşıdaki sorunlar, tedbirsizlik ve salgın sürecinin doğru yönetilememesi vaka sayılarındaki artışı tetikledi. Şu anda 4. bir artış dönemiyle karşı karşıyayız diyen Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan vaka sayısındaki artışı, pandemi sürecindeki eksikleri, olası bir kapanma durumunu Cumhuriyet TV’ye değerlendirdi.
“TEDBİRLERİMİZ ETKİLİ DEĞİL..”
Geçen haziran döneminde binler civarında takılmıştık. Şimdi de bir buçuk ay boyunca Temmuz başına kadar 5 binler civarına takıldık kaldık bir türlü aşağıya indiremedik. Böyle dönemlerde ek tedbirler alınması gerekir. Yani bir yerde bir problem var ve tedbirlerimiz etkili değil, yeni bir tedbir alalım ya da değiştirelim denilmesi gerekir. Fakat maalesef böyle yapmak yerine tam tersini yapıp bütün tedbirleri kaldırınca bu işin bir matematiği var mutlaka vaka sayılarında bir artış gözlemlenir. Buna etki eden başka faktörler de bu işin daha hızlı ya da yavaş olmasını belirliyor.
“DAHA NEGATİF ETKİYİ GÖRMEYE BAŞLAMADIK..”
Yeni çıkan Delta virüsünün daha bulaşıcı olması durumu var ve şaşırılacak bir durum değil. Çünkü yeni bir mutasyon ve varyant daha bulaşıcı olmazsa zaten farkına varmazsınız.
O yayılacak fırsat bulamaz, çoğunluğu kıramaz ve kaybolup gider. Bu nedenle yeni çıkan varyant, bir öncekinden daha bulaşıcı olmak zorunda. Bir başka faktör de; virüsün hızla yayıldığı ve vaka rekorları kırıldığı dönemde, bizim Rusya’ya ‘vatandaşlarınızı gönderin, bizden size hastalık bulaşmaz’ dedik. Halbuki durum tam tersiydi. Onlar bize göre çok daha kötü durumdaydı.
Onların bizi ikna etmesi gerekiyordu. Öyle olmadı. Bilim kurulu üyeleri dahil Rusları ikna etmeye çalıştılar. Sonuç olarak da delta virüsünü alıp buraya geldiler ve onların bulunduğu tatil yörelerinde de vakaların hızla artmaya başladığını görüyoruz. Üçüncü faktör de kurban bayramıydı. Geçen sene kurban bayramında da aynı olayı yaşadı ama vaka artışları biraz daha geç olmuştu.
Delta virüsünün özelliği daha erken bulaşmaya başlaması ve belirtilerin daha erken ortaya çıkmasıdır.Tabii daha Ruslarla aynı otellerde kalıp kendi şehirlerine dönen vatandaşların ortaya çıkaracağı negatif etkiyi görmeye başlamadık. Bunlar da ortaya çıkınca artışın devam edeceğini söylemek zor değil.
Böyle devam edersek ne olur? Biz yeni bir tedbir almadık ve vaka sayısı da geçen sonbaharda olduğu gibi artar, belli bir noktaya gelir. Sonra yine azalmaya başlar ama bu süreçte epeyce insan hayatını kaybeder ve hastanelere ciddi bir yük oluşur.
“YENİ ARTIŞ DÖNEMLERİNİ GÖRECEĞİZ..”
Biz her halükarda, toplumun yüzde seksenini aşılayana kadar, yeni artış dönemleri göreceğiz. Şimdi dördüncüyü görüyoruz. Belki beşinciyi de göreceğiz. Buradaki dalganın büyüklüğünü belirleyen bizim alacağımız tedbirlerdir. Halk, günlük vaka sayılarının kontrolünde aşıyı tedbirlerin önüne koydu. Bu durum da biraz devletin verdiği mesajlardan kaynaklandı.
‘Tedbirleri kaldırdık ve geri kalanını aşı halledecek’ dendi. Halbuki aşının böyle bir özelliği yok. Aşı yüzde seksenlere ulaşıldığında etkisini gösterir. Aşılamayı yüzde 30’dan, yüzde 40’a ulaştırdığınızda bir şey değişmiyor. O yüzden tedbirleri aksattık. Gerek devlet kısıtlamaları kaldırdı. Gerekse de vatandaşlar maske ve mesafe önlemlerini bıraktılar ve ortaya bu sonuç çıktı.
“BUNLAR TARİH VERİLEREK YAPILMAZ..”
Eylül ayında kapanma gelir söylemlerine ilişkin konuşan Ceyhan şunları kaydetti;
Ben bu tarihlere gülüp geçiyorum. Bu deneyimsizlikten kaynaklanan bir durum. ‘Şu tarihte okulları açacağız, kısıtlamaları koyacağız’ derseniz, virüsle şakalaşmış olursunuz ve neticede bunu ağır bir şekilde ödersiniz. Bu bilimsel gerçeklerle yönetilmeli.
Salgın yönetiminin bir planı olmalı ve bunlar da tarihler vererek yapılamaz. Vaka sayısı bir kriter olabilir mesela. Önceden hazırlanmış bir planla bu işleri yapmak zorundasınız. Okulların açılması için tarih veriliyor. Bu durum bizim bunu yanlış yönettiğimizi gösteriyor.
Okulların açılması bilimsel kriterlerle olur. Bu işi geçen sene de böyle yapıldı ve tarih vererek ve tarih geldiğinde de ‘uygun değil’ dendi. Söz ağızdan çıktı diye de bir gün kala ‘okulları açıyoruz’ dediler. Restoranları kaç defa açıp kapattılar mesela. Buna kapanma dememek lazım. Eğer insanları eve kapatıp bir taraftan risk taşıyan toplantılar, kutlamalar, iş yerlerindeki ve toplu taşıma araçlarındaki kalabalıklar devam edecekse bu önlemlerin hiçbir anlamı olmaz.
“SAĞLIK SİSTEMİ DURMA NOKTASINA ULAŞTI..”
Restoranlar, kafeler, kuaförler salgının esas yayıldığı noktalar değil. O yüzden bir plan hazırlanacak. Örneğin ‘Önce en riskli olanlardan başlanacak. Şu vaka düzeyinde toplu taşımada sayı kısıtlamaları başlayacak ve iş yerlerinde kademeli mesai uygulamasına geçilecek.’ diye bir plan hazırlanmalı.
Biz başından beri bir önceki hatamızdan ders almadık. Hastanelerde sağlık sistemi durma noktasına yaklaştı. Zaten baştan beri salgını yanlış değerlendirdik. Salgınla mücadelede şu an hastane bazlı mücadeleden bahsediyoruz. Halbuki mücadeleyi böyle yaparsanız, hiçbir ülkenin ekonomisi buna dayanmaz. Salgınla mücadele, önleyici şekilde üretilmelidir ve bununla ilgili bir bilim kurulu oluşturulmalıdır.
Bugünkü bilim kurulunun görevi daha çok önlem protokolleri hazırlamak gibi bir amaçla kurulmuş. Başka dalda uzmanlar var ama pandemi önlemek için kurulmuş bir kurul olması lazım. Yoksa bu iş bu kadar hatayı kaldırmaz.
“UĞUR ŞAHİN BU SORULARA CEVAP VEREBİLECEK MAKAM DEĞİL..”
Maalesef bizim halkımız basın da buna dahil insanların uzmanlık alanına falan bakmadan aşıyı geliştiren kişi aşıyı en iyi bilir diye düşünüyor ya da başında Prof. ünvanı varsa her şeyi bilir diye düşünüyorlar ancak böyle değil. Uğur Şahin çok değerli bir bilim insanı, meslek hayatı boyunca bir laboratuvarda çalışmış.
Dolayısıyla sahada hangi aşının tekrarı gerekir, gerekir mi gerekmez mi? bu sorulara cevap verebilecek makam değil. Kaldı ki bir de böyle soruları, böyle bir dönemde firmayla bağlantısı olan firma sahiplerine o aşıları geliştiren devlet yöneticilerine sormamak lazım. Çünkü bu ister istemez, ne yaparsanız yapın neticede bu iş bir ticari olaydır ve o söylemlere yansır.
Çünkü bu dönemde işte ‘Uğur Şahin şunu dedi ki’…diye referans göstermek yerine, yapılan bir çalışmada ‘şöyle bir sonuç bulunmuş, bu bize uygun mudur’ diye değerlendirmek çok daha doğru diye düşünüyorum.
“ÜÇÜNCÜ DOZ AŞI UYGULAMASI DİYE BİR ŞEY YOK..”
Devletimiz tarafından karmakarışık hale getirilen bir üçüncü doz uygulaması var. Aslında bu bir üçüncü doz uygulaması değil. Henüz hiçbir uygulamada 3’üncü doz aşı uygulaması diye bir olay yok zaten. Bizim yaptıgımızın adı 3’üncü doz aşılama degil. Bizim yaptığımız Sinovac aşısı olmus kişilerde bir ek doz mRNA aşısı yapmak.
“BÖYLE BİR VERİ ELİMİZDE YOK..”
2 doz Sinovac aşısı olmuş kişilere ek bır doz mRNA aşısı yapıp bağışıklığı yeteri kadar güçlendirebiliriz diye bir uygulama yapılıyor. İki doz Sinovac aşısının üzerine BionTech yapıldığıda bağışıklık ne kadar artıyor? Böyle bir veri elimizde yok, kimsenin elinde yok.
Bilim Kurulu üyelerinin açıklamalarındaki çelişkilere de değinen Ceyhan, yapılan açıklamaların deneyimsizlikten kaynaklandığını belirtti.
“Bakanlık biz yeni bir bilim kurulu oluşturuyoruz dedi ve oluşturdu. Bilim kurulundaki bir kişinin geçen haziran ayında “bu bir kış virüsü, yazın ortadan kalkacak” demesi zaten kabul edilebilecek bir şey değildi. Bu arkadaşlarımızın danışman pozisyonunda öngörüsü boyleyse onların alacağı kararlar çok doğru olmayacaktır.”
“GERÇEKLERİ SAKLARSANIZ ÖNLEMLERE UYULMASINI BEKLEYEMEZSİNİZ..”
Maskelerin kalkmasıyla ilgili mesajlar verildi. Aşıda biraz tecrübesi olan insan bunun böyle devam etmeyeceğini bilir. Aşıyla ilgilenmemiş birine bilim kurulu üyesi diye soruyor ve halka Eylül’de maskeleri atacağımızın mesajını veriyor. Bizde sürekli bir moral verelim isteği var. Halkın morali bozulmasın deyip gerçekleri saklarsanız, halktan önlemlere uymasını bekleyemezsiniz..”