Biga, Çanakkale ilinin kendi adıyla anılan yarımadada kurulmuş, merkeze 90 km uzaklıkta, toplam nüfus açısından Çanakkale’nin en büyük ilçesidir.
Marmara Bölgesi’nin en hızlı biçimde büyüyen ilçesi olan Biga’da bitkisel üretim, buğday üreticiliği, tarla sebzeciliği, büyük baş hayvancılık, yoğun olarak yapılmaktadır. Bu ilçemiz, Roma döneminden günümüze ulaşan antik bir beldeye ve köye sahiptir. Medeniyetin simgesi denizle bütünleşmiştir.
Ne yazık ki Biga, son yıllarda termik santraller ile anılmaktadır. Kemer, Değirmencik ve Karabiga bölgelerinde olmak üzere 3 termik santral, Biga’da faaliyet göstermektedir. Çanakkale’nin bir diğeri ilçesi olan Çan’da da 2 termik santral bulunmaktadır. Bu santrallerden bir tanesi açık sistemle çalıştığı için yer altı su kaynakları kurumuştur. Bundan dolayı da türkülere konu olan kocabaş suyu, Çan ve Biga ilçeleri tarafından ortak kullanılmaktadır.
Halkın içme ve kullanma suyunu tehdit eden santraller, yüksek sıcaklıkla elde ettikleri buharı soğutmak ve temizlemek için parasını ödediği değil , deniz suyunu ve akarsuları kullanmaktadır. Bu işlemler, tonlarca cüruf teknesi taşıntı ve yağlı suları, atık kömür, stok deterjanlar gibi pek çok zararı doğurmaktadır. Adeta zehir saçan atıklar, ne kadar işlemden geçer ise geçsin verdikleri zararı durdurmak imkânsızdır.
Termik santrallerin üretimi esnasında bacalarından azot oksit, kükürt oksit ve birçok küçük yapılı parçacıklar açığa çıkmaktadır. Küllerin toplanıp depolandığı alanda oluşan radon gazı; Biga, Çan ilçeleri başta olmak üzere civar çevrenin de havasını, suyunu, toprağını, bölgede yaşan bütün canlıları zehirlemektedir.
Termik santraller ile boğuşan bölge de, Balıkesir-Çanakkale illerini kapsayan 1/100.000 ölçekli Bütünleşik Kıyı Alanları Planı hayata geçirildiği takdirde denizlerin, kıyıların, yaban hayatın yok olması söz konusudur. Çanakkale Boğazı’na yapılan köprünün, bölgenin en önemli eko sistemi olan Kazdağları’nın can çekişmesine neden olan madenciliğin şirketler tarafından daha iyi koşullarda, deniz ve kara taşımacılığın sorunsuz bir şekilde yapılması için inşa edildiğini söyleyebiliriz. 1/100.000 ölçekli söz konusu projenin de şirketlere daha da rant sağlayacağı su götürmez bir gerçek.
Düşünsenize bu plan uygulanırsa; Kazdağı ve Madra Dağı kaynaklı akarsuların denizle birleşim noktalarında resmen hayat duracak. Kazdağı Ve Madra Dağı’nın eko sistem sistemlerinde yaşayan canlıları yok sayan plan, Balıkesir ve Çanakkale illeri yanı sıra Ege ve Marmara bölgelerinin tamamında geri dönüşü olmayan büyük tahribata yol açacak. Bugün, yeniden hayata dönmek için büyük bir çaba sarf eden Marmara Denizi’ni bir kez daha öldürecektir.
Müsilajın, bir doğa olayı olmadığını aksine insanın doğanın dengesi bozan, akla, mantığa ve bilime sığmayan projelerinin bir sonucunu olduğunu kabul etmek gerekiyor. Müsilaj ile mücadele yöntemini de bu gerçeklikle yürütmek zorunluluktur. Termik santraller, maden faaliyetleri, bütünleşik kıyı alanları planı gibi doğayı, denizlerimizi, su kaynaklarımızı, ekolojik sistemi, geleceğimizi bugünden yok eden bütün her şeye son verilmediği sürece; geçtiğimiz günlerde başlatılan temizleme çalışmalarının hiçbir anlamı yoktur. O görülenler sadece emek ve zaman israfıdır.
Termik santraller, Marmara’nın kirleticilerinden sadece birisidir. Ve biz burada sadece Biga ve Çan’da etkin olanlarından bahsetmekteyiz. Maden ocakları, pestisitler, sanayi ve evsel atıklar, kıyı işgali gibi diğer kirletici unsurların ve Marmara’daki sanayi hayatının tamamını insan düşünmek bile istemiyor. Özellikle bugüne dek sanki bir çözümmüş gibi uygulanmaya devam eden derin deniz deşarjını ise benim aklım hiç almıyor.
Gerçi bu da bir şey mi, koskoca bakan, müsilaj ile mücadele de Kanal İstanbul’u önümüze çare olarak bir kez daha getirdi. Celladına âşık olmak, işte budur işte. Biga’daki termik santraller ve olumsuz etkilerine dair şu son ifadeler de, Marmara’nın göz göre göre nasıl kirletildiğine dair en canlı örnek olacaktır. Derin deniz deşarjının nasıl yapıldığını anlatmak ise benim için bir insanlık ayıbıdır. Şeytanın peşinde koşanlar çokken, nasıl utanmam doğduğuma…
Çanakkale’nin Biga ilçesine bağlı olan yerleşim merkezi Karabiga’daki termik santraller, halk sağlığı ve çevre bir tehdittir. Kısa vadeli etkileri ortaya çıkmıştır. Çok daha yıkıcı uzun vadeli etkilerinin görülmesi kaçınılmazdır. Bu kabul edilmez duruma rağmen, 5 yeni termik santral projesi söz konusudur.
Santraller, kül depolama sahası, dolgu alanı, iskele ve derin deniz deşarjı şeklinde bütünleşmiş tesisler olarak planlanmaktadır. Biga’nın 44 km’lik sahil şeridinin tamamının bu şekilde kullanılması söz konusudur. Bu ölümcül plan, Karabiga’da yapılmak istenmektedir. Çünkü Rusya, Güney Amerika, Güney Afrika ve Avustralya’dan temin edilen ithal kömür deniz yoluyla getirilecektir. Enerji üreterek dışa bağımlılığı azaltma iddiası da burada yanlışlığını göstermektedir. Termik santrallerin tümünde ithal kömürün kullanılması, dışa bağımlılığı pekiştiren bir unsurdur.
Deniz deşarjı şu şekilde gerçekleşir; santral soğutma işlemi için parasını ödediği bir suyu kullanmaz, deniz suyunu alır, soğutma işlemini yapar ve aynı suyu denize geri bırakır. Bu şekilde deniz ekosistemi geri döndürülemez bir şekilde tahrip edilmektedir. Bu durum; Karabiga bölgesini kendine yaşam alanı olarak seçen, dünyadaki nesli tükenmekte olan nadir canlılardan biri olan Akdeniz foklarının, üreme ve yuvalama alanlarını yok etmektedir.
Su Altı Araştırmaları Derneği Akdeniz Foklarını Araştırma Grubu, kıyı mağaralarına kurulan kızılötesi kameralar ve karadan uzun odaklı tele mercekler ile gözlem yapmıştır. Yüzlerce fotoğraf ve veri ortaya koymuşlardır. Tüm bu verilere rağmen projeler devam etmektedir. Biga’nın en büyük termik santrali olan Cenal Termik iki kez kapasite artışına gitmiş, İçdaş Termik Santrali de ikinci etabını tamamlamıştır.
Sonuç olarak; kıyılara yapılan bu santraller ve soğutma amaçlı deniz suyunun alınması ve ısınan suyun denize bırakılması koruma altında olan Akdeniz foklarının yaşam alanını yok etmekte ve Biga’nın balıkçılığına ciddi zararlar vermektedir..