Ana sayfa » Güncel » DÖVİZ KURLARI DÜŞÜYOR, FİYATLAR NEDEN YÜKSELİYOR?..

DÖVİZ KURLARI DÜŞÜYOR, FİYATLAR NEDEN YÜKSELİYOR?..

Yazar: Erdinç Şahin
0 yorum

KUZEYEGEHABER-Dünya gazetesi yazarı Alaattin Aktaş, bugünkü köşesinde, “Kur düşünce fiyatlar niye mi düşmüyor; yanıt bu grafikte!” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Aktaş, son dönemde sıklıkla gündeme gelen konuyu, grafikle anlattı.

“Bünyeye zehir öyle bir girmiş ki, bu kolay kolay atılamaz. Dolayısıyla kur düştü diye fiyatlar öyle hemen gerilemez” diyen Aktaş, zehri atmanın kolay olmadığını vurgularken, “Önce bu gerçeği kabul etmek gerek. Döviz kuru, fiyat oluşumundaki etkenlerden yalnızca biri. Faiz oranı var, hammadde fiyatları var, uluslararası düzeydeki emtia fiyatları var…” dedi.

2018 ile 2020 yıllarını kıyaslayan Aktaş, 2020 yılı için, şu ifadeleri kullandı:

“Kur ve fiyat artışı mart ayıyla birlikte ayrışmaya başlıyor. Marttan bu yılın ocak ayına kadar on bir ay geçmiş; kur ve fiyat artışı endeksi bir daha hiç kavuşamamış(!), kur hep yukarıda seyrediyor. Bünyeye sürekli zehir enjekte ediliyor. Sepet kur iki aydır geriliyor gerilemesine ama önceki dönemlerden kur kaynaklı öyle bir maliyet tortusu birikmiş ki, bunu bünyeden atmak hiç kolay olacağa benzemiyor.”

“Dolayısıyla faiz artırıldı ve bu sayede kur düştü, diye hiç kimse fiyatların da aynı hızda geri geleceğini beklemesin” diye belirten Aktaş, “Çünkü kuru geri çekebilmek için zamanında artırılmadığı için şimdi yüksek tutulan ve uzun süre öyle kalacağı anlaşılan faizden kaynaklanan bir zehir vücuda yavaş yavaş nüfuz ediyor. Yani sonuçta dengeyi bir türlü tutturamıyoruz” dedi.

İndirim için kamu örneğini veren Aktaş, “Kamu; kur düşünce bazı fiyat ayarlamalarına gidemez mi? Kur düşünce fiyatların gerilemesi söz konusu olabiliyorsa kamu buna öncülük edemez mi? Kuşkusuz edebilir ama ayçiçek yağıyla değil!” derken, kurdan etkilenmeyen doğalgazda indirime gidilmesi gerektiğini söyledi.

Alaattin Aktaş’ın yazısı şöyle:

“Sepet kur ve Yİ-ÜFE’de zincirleme endeks son on bir aydır kurun fiyatların üstünde gittiğini gösteriyor. Bünyeye zehir öyle bir girmiş ki, bu kolay kolay atılamaz. Dolayısıyla kur düştü diye fiyatlar öyle hemen gerilemez.

Ama kur düşüşünü fırsata çevirmek kamunun elinde. Madem doğalgazı uzun vadeli anlaşmalarla alıyoruz ve fiyat oynaklıklarından etkilenmiyoruz, kur düştüğüne göre doğalgaz fiyatı pekala aşağı çekilebilir.

Dolar 8.50’den neredeyse 7’ye, euro 10’dan 8.50’ye döndü. Döviz rekor düzeylere çıkarken fiyatlar da hızla arttı; ne var ki kur gerilerken fiyatlarda aynı doğrultuda bir hareket görülmedi. Hatta fiyatların bırakın gerilemeyi, artmaya devam ettiği dikkat çekti.

Bu durumu nasıl izah edeceğiz?

“Kur gerekçesi ortadan kalktı ama fiyatlar bir türlü aşağı gelmiyor, bu iş aleminin de gözü bir türlü doymuyor ki” demek biraz işin kolaycılığına kaçmak değil mi?

Sanki ortada şöyle bir tablo var da:

“Talep inanılmaz canlı, etiketi ne yaparsan yap her şey kapış kapış gidiyor, fırsattan istifade etmek isteyenler de zam üstüne zam yapıyor!”

Türkiye’nin tablosu, ekonominin şu anki gerçeği bu mu yani!

Zehri atmak kolay değil.

Önce bu gerçeği kabul etmek gerek. Döviz kuru, fiyat oluşumundaki etkenlerden yalnızca biri. Faiz oranı var, hammadde fiyatları var, uluslararası düzeydeki emtia fiyatları var…

Ama bugün yalnızca döviz cephesinden bakacak ve kur hareketi ile de Yİ-ÜFE’deki değişimi karşılaştıracağız.

2020’de başlayan ve bu yıl da devam eden döviz ve Yİ-ÜFE kıyaslamasında, zaman zaman benzer bir tablonun oluştuğu 2018’e işaret ediliyor. 2018’de de rahip krizini yaşanırken “faizi artırmama politikası” izlenmek suretiyle kurun füze gibi tırmanmasına yol açılmış, gelişmeler bir süre “Bize bir şey olmaz” diye izlendikten sonra rekor faiz artırımı gelmişti.

2020 bir anlamda 2018’in tekrarı gibi. Bir anlamda, çünkü geçen yıl da kur çok yükseldi ve ardından gelen faiz artışıyla bu tırmanış durdu ve gerileme başladı ama eğilim 2018’den aslında bayağı farklı.

Yazımızda 2018 ve 2020’nin sepet kur ve Yİ-ÜFE değişimini zincirleme endeks haline getirdiğimiz grafikler yer alıyor. Bir önceki yılın aralık ayında 100 olan endeks, 2018 ve 2020’de nasıl seyretmiş ve bir sonraki yılın ocak ayına nasıl sarkmış…

2018 ve 2020 genel eğilim olarak aynı gidişatı sergiliyor gibi görünse de temelde ciddi bir fark olduğunu söyledik. Fark şu:

2018’de sepet kur ve fiyat artışı temmuza kadar neredeyse paralel gidiyor. Kur artışı ağustos ve eylülde yüzde 20 ve yüzde 12’ye dayanıyor. Dikkat ediniz; aylık artışlardan söz ediyorum. Ekimde yüzde 9’u bulan keskin bir düşüş var ama bu üç ayın zincirleme endeksi fiyat endeksinin çok çok üstünde. Zehir bünyeye (fiyata) giriyor; ama bünye hem hemen reaksiyon gösteriyor, yani yüklü zamlar geliyor (ağustos ve eylülde yüzde 7 ve 11), hem de kur etkisi hızla tersine dönüyor.

Bu yıl ise seyir çok farklı:

Kur ve fiyat artışı mart ayıyla birlikte ayrışmaya başlıyor. Marttan bu yılın ocak ayına kadar on bir ay geçmiş; kur ve fiyat artışı endeksi bir daha hiç kavuşamamış(!), kur hep yukarıda seyrediyor. Bünyeye sürekli zehir enjekte ediliyor. Sepet kur iki aydır geriliyor gerilemesine ama önceki dönemlerden kur kaynaklı öyle bir maliyet tortusu birikmiş ki, bunu bünyeden atmak hiç kolay olacağa benzemiyor.

BİR ZEHİR ATILIYOR, BİR BAŞKA ZEHİR GİRİYOR..

Bu köşede 26 Ocak’ta reel kesim güven endeksi sonuçlarına yer verdik ve bu çerçevede üç sorunun yanıtı üstünde durduk.

Reel kesime soruluyor:

Son üç ayda maliyetleriniz nasıl değişti? Yüzde 56.2 arttığını söylüyor.

Gelecek üç ayda maliyetlerinde nasıl değişim bekliyorsunuz? Yüzde 50 artacağını dile getiriyor.

Gelecek üç ayda iç piyasada satış fiyatınız nasıl değişecek? Yüzde 39.6 artıracağını ifade ediyor.

Siz hiç yan etkisi sıfır olan bir ilaç gördünüz mü? En sıradan sayılan ilacın prospektüsünü okuyun, milyonda bir de olsa görülebilecek yan etkilerden söz edilir.

Dolayısıyla faiz artırıldı ve bu sayede kur düştü, diye hiç kimse fiyatların da aynı hızda geri geleceğini beklemesin.

Çünkü kuru geri çekebilmek için zamanında artırılmadığı için şimdi yüksek tutulan ve uzun süre öyle kalacağı anlaşılan faizden kaynaklanan bir zehir vücuda yavaş yavaş nüfuz ediyor. Yani sonuçta dengeyi bir türlü tutturamıyoruz.

MAHARET AYÇİÇEK YAĞI SATMAK DEĞİL!

Bu arada “Fiyatı yüksek kura göre bu düzeyde belirlemişim, satıyorum da, daha çok kar etmek varken niye indirim yapayım” diye düşünen tabii ki çıkar. Önemli olan böyle yaklaşanların ekonomideki yeridir, ağırlığıdır ve bunların genel fiyat düzeyine olabilecek etkisidir.

Örneğin kamu; kur düşünce bazı fiyat ayarlamalarına gidemez mi? Kur düşünce fiyatların gerilemesi söz konusu olabiliyorsa kamu buna öncülük edemez mi? Kuşkusuz edebilir ama ayçiçek yağıyla değil!

Fiyat artışlarında neredeyse hiçbir dahli olmayan gariban esnafa parmak sallamak yerine buyurun doğalgazda indirim yapın! Şu kış günü insanlar evinde kombisini biraz rahat yakabilsin, sanayici üretim maliyetini aşağı düşürebilsin.

Uluslararası alandaki fiyatı artmış olsa bile biz doğalgazı çok uzun vadeli anlaşmalarla sabit fiyattan aldığımıza göre ithal maliyetimiz döviz bazında aynı mı, aynı. Kur düştüğüne göre doğalgaz ithalatında maliyet geriledi mi, geriledi.

Şu durumda elinizi tutan mı var, doğalgazın fiyatını indirin, haydi!..”

İlginizi Çekebilecek Yazılar

Yorum Yap

* Bu formu kullanarak, verilerinizin bu web sitesi tarafından saklanmasını ve işlenmesini kabul etmiş olursunuz.

© 2015 – 2024 | Kuzeyegehaber.com