90’lı yıllarda Bergama’da siyanür yöntemiyle altın madeni işletmek isteyince uluslararası çevre mücadelesiyle karşı karşıya kalan çok uluslu Eurogold, cennet Kaz Dağları’na yönelmişti. Günümüzde ise Alamos Gold Çanakkale’de Kirazlı Köyü Balaban mevkiinde altın aradı.
Söz konusu maden sahası hangi protokolle Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğü’ne devredildi henüz bilinmiyor. Alamos Gold gibi pek çok yabancı maden şirketi ve bunların yerli ortakları, neredeyse ülkemizin her köşesinde çalışmalarına ara vermeden devam ediyor.
2004 yılında çıkan Maden Kanunu’na göre maden şirketlerine kolaylıklar tanındı. Bunun akabinde ülkemizde maden aramak için ruhsat isteyen yabancı şirket sayısında büyük artış oldu.
Bugün yabancı şirketlere maden ruhsatı veren ülkemiz oysaki Osmanlı dönemindeki verilen maden imtiyazlarına son vermişti. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet, madeni devletleştirerek yeraltı kaynaklarını yabancıların yağmasından kurtarmıştı.
Henüz Cumhuriyet ilan edilmeden önce 17 Şubat- 4 Mart 1923 tarihleri arasında gerçekleşen, Türk Devleti’nin ilk ekonomi ve sosyal kongresi olan İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararlar ile Atatürk’ün yerli, milli, devleti maden politikası uygulanmaya başlamıştı.
Sevgili okurlarım, size alınan o ilk karardan başlayarak 1923-1954 yılları arasındaki maden politikamız hakkında bilgi vermek istiyorum. Sonrası ise yani günümüzü anlatmaya gerek yok.
Yaşam hakkına, toprağına, vatanına sahip çıkan herkesin mücadelesi ile yeniden maden politikamızın Cumhuriyetimizin kuruluş dönemindeki gibi olacağına inanıyorum. Sizler de umutsuzluğa düşmeyin. Her şeyin sonunda doğa kazanacaktır.
İzmir İktisat Kongresi’nde , ‘’yeraltı ve yerüstü doğal kaynaklarımızı kendimizi işleyeceğiz’’ ilkesi maden politikamızı belirledi. 12 Nisan 1925’te çıkarılan 608 sayılı kanuna göre, ülkemizde madenleri işletmek isteyen şirketlerin yüzde 51’inin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması gerekiyordu. 26 Mart 1929’da düzenlenen bu yasada ‘’madenler Türk şirketlerine ihale olur’’ ibaresi yer aldı. 1923’te kurulan İş Bankası ve 1925’te kurulan Sanayi ve Maden Bankası, madencilik alanlarında da yatırım yaptı. İş Bankası, üç anonim şirketi ile Ereğli Kömür Havzası’na girdi.
1924 yılında Zonguldak’ta Yüksek Maden ve Sanayi Mektebi açıldı. 24 Mart 1926’da 792 sayılı ‘’Petrol Kanunu’’ çıkarıldı. Bu kanunun 1. maddesinde ‘’ T.C. sınırları içinde petrol dâhil tüm madenlerin işletilmesi devlete aittir’’ ifadesi yer aldı. Böylece madenler devleştirildi. 20 Mayıs 1933 yılında, 2189 sayılı kanun ile Altın ve Petrol Arama ve İşletme İradesi kuruldu.
Maden Teknik Enstitüsü ise 1935yılında çıkartılan 2804 sayılı kanun ile kuruldu. 1935’te 2805 sayılı yasa ile devletleştirilen madenleri işletmek için Etibank kuruldu. Bankanın kuracağı şirketlerin hissedarlarının Türk olması şartı yer alıyordu.
Sırasıyla yaşanan diğer gelişmeler şunlardı:
Sümerbank ve İş Bankası ortaklığıyla Keçiborlu Kükürt İşletmesi kuruldu. (1935)
Zonguldak’ta İş Bankası iştirakiyle Antrasit Fabrikası kuruldu. (1935)
İkinci Sanayi Planı’nda madenler konusuna çok geniş yer verildi. (1937)
Karabük Demir Çelik Fabrikası 1939’da üretime başladı.
Divriği Demir Madenleri İşletmesi kuruldu. (1939)
Türk Bakır İşletmeleri Kurumu kuruldu. (1945)
Cumhuriyet’in milli maden politikaları ve bu yöndeki çalışmaları sonunda Türkiye’de maden üretiminde ciddi artışlar olmuştu.
1930’da 9 bin ton olan linyit üretimi 1939’da 185 bin tona, 1946’da 460 bin tona, 1957’de ise 1 milyon 712 bin tona yükseldi.
1930 ile 1940 arasında kömür üretimi 1.59 milyon tondan 3 milyon tona çıkmıştı. Krom üretimi 28 bin tondan 170 bin tona ulaşmıştı. Karabük’te demir üretimi sıfırdan 130 bin tona çıkmıştı.
DP döneminde ise 1954’te ABD’li uzmanların gözetiminde hazırlanan 6326 saylı (Petrol Kanunu) ve 1957’deki 6987 sayılı kanunlarla petrollerimiz ve madenlerimiz yabancı şirketlere teslim edildi. Bu son gelişme çok tanıdık geliyor değil mi?…