KUZEYEGEHABER-Efemçukuru’nda faaliyet gösterilen altın madeninin bölgedeki su kaynaklarını kirlettiği gerekçesiyle kapatılması talebiyle açılan davada yeni bir bilirkişi incelemesi yapıldı.
Mahkeme tarafından atanana bilirkişi heyeti maden içerisinde inceleme yaptığı esnada ise çevre örgütleri ve hukukçular işletmenin önünde eylemdeydi. Kentin en önemli su kaynakları arasında gösterilen ve baraj havzası olarak bilinen alana sahip çıkmak amacıyla altın madeni işletmesi önünde ellerindeki pankartlarıyla toplanan çevre örgütleri, meslek odaları ve siyasiler İzmirlilere önemli çağrılarda bulundu.
Çevre örgütleri adına açıklamada bulunan ve yargı sürecine ilişkin bilgi veren Avukat Arif Ali Cangı, İZSU’nun açtığı söz konusu davada mahkemenin izlediği tutumu eleştirdi ve hukuksuzluk yapıldığını savunarak şunları söyledi:
“Davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı karşısında İzmirliler bu davaya katılabilmek için müdahillik talebinde bulundular. Ancak bu talepler ile ilgili karar verilmediğinden bugün bizler davacı olmamıza karşın içeri alınmadık. Olayın başka bir boyutu daha var. 2015 yılında EGEÇEP, Çevre Mühendisleri Odası, İzmir Tabip Odası’nın davacı olduğu bir dosyamız daha var.
İZSU’nun açtığı bu davada keşif yapılana kadar bizim davamızı beklettiler. Ancak bizi bilirkişinin yapacağı bu keşfe dahil etmediler. İzmirli yurttaşların adına davaya müdahil olma talebimizi de reddettiler. Keşif mahalinde bulunmamız engelleniyor. Biz 2002 yılından bu yana hukuki ve ekolojik mücadeleyi yürüten yurttaşlarız. İçeriye girdiğimizde nereden örnek alınması gerektiğini iyi biliyoruz.
O yüzden biz içeri alınmıyoruz. Bizim orada yer almamız gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlayacağı için saf dışı edildik. Yaşam hakkımızı savunacakken etkisiz hale getirildik. Bu maden 1 Haziran 2012 tarihinden bu yana çalışıyor. Bu süreç içerisinde çok fazla dava var. Alınan örneklerde ağır metal kirliliğinin daha üç dört yıl içerisinde başladığı kanıtlandı.
Bilim insanları bile bu zararın on yılda ortaya çıkacağı öngörüldü. Önceki keşiflerde ne olacağını biz gördük. Asıl numune alınması gereken yerden numune alınmadı. Bilirkişi seçimi kanuna aykırı. Bilirkişi heyeti Ankara’dan geldi. Üstelik aynı bilirkişi görevlendirildi. Bu keşfin sonucu bellidir. Madenin çevreye, havaya ve doğaya olumsuz etkisi olmayacağı yönünde rapor çıkacaktır.
Bu dava Danıştay’a gidecek. Ama bu süreç içerisinde bu maden çalışmaya devam edecek.bizi oyalayacaklar ve maden işletilmeye devam edecek. Bunu engellemenin tek bir yolu var. Bundan sonra kirletmemeleri için buna tüm İzmirlilerin sahip çıkması gerekir. Eğer tüm İzmirliler bu davaya katılmaz ise, İzmir’in temiz kalmış tek su havzası da kirlenecek.
Çamlı Barajı bu altın madeni yüzünden yapılmıyor, Gödes’ten su getirilmeye çalışılıyor. Bunun maliyeti de bizim faturalarımıza yükleniyor. Oysa Çamlı Barajı yapılmış olsa Görde’e ihtiyaç dahi kalmayacak.
Bu madenin yeraltı suları dahil, Çamlı dahil, Tahtalı Barajı’nı dahi etkileyeceği yönünde raporlar var. Kamu yararı açısından, çocuklarımızın geleceği açısından, İzmir’in geleceği açısından bu altın madeninin kapatılması gereklidir.”
Çevre örgütleri adına açıklamada bulunan Ege Çevre Platformu (EGEÇEP) Dönem Sözcüsü Ali Osman Karababa, “Yakın bir gelecekte İzmir susuz kalacak. Elimizdeki su kaynakları küresel ısınma ve iklim krizi nedeniyle bize yetmeyecek. Ve bu nedenle İzmirliler her gün tükettiğinden daha az su üretmeye başlayacak.
Bunu unutmayalım. Bu sorunun temelinde de bu maden yer alacak ve bu vebali onlar taşıyacak. Buna izin verenler ve karşısında yeterince dik durmayanlar ve bu mücadeleye yeterince katılmayan İzmirli vatandaşlar susuzluktan kıvranacak. Geçmişte elindeki su hakkına sahip çıkmayanlar gelecekte susuz kalacaklar” dedi.
Karşıyaka Belediyesi Meclis Grubu adına açıklama yapan Çevre ve Sağlık Komisyonu üyesi Saadet Çağlın ise şunları söyledi: “9 yıldır faaliyetine devam eden Efemçukuru Altın Madeni kapasitesini 2,5 kat arttırmak daha 15 yıl bu bölgede altın çıkarmak , çalışma alanını da genişletmek istiyor.
Madenin kapasite artışı için hazırladığı ÇED raporuna, Bakanlığın verdiği ÇED olumlu kararına karşı İZSU, meslek odaları, çevre örgütleri 2012 yılından bugüne hukuk zemininde mücadelesini sürdürüyor. İzmir’in su kaynaklarını koruma sorumluluğu olan İZSU sürecin başından beri madenin kapasite arttırımına karşı hukuk mücadelesi veriyor.
Bugün İZSU’nun devam eden davasında mahkemenin madenin çevresel etkisinin yeterince değerlendirilmediği kararı üzerine dördüncü bilirkişi heyetinin saha keşfine nezaret etmek için buradayız. İzmir halkı ve bu davanın tarafı olan tüm resmi ve sivil insiyatifler olarak İZSU’nun yanındayız.
Madenin kapasitesini arttırması yeraltı sularına, çevresindeki orman ve tarım arazi varlığına,en önemlisi de dereleri ile koruma altında olan Çamlı Barajı havzası için kanserojen ağır metaller açısından büyük risk taşımaktadır.
Su rezervleri İzmir halkının temiz suya ulaşmasının sürdürülebilirliği için çok önemlidir. İzmir’in su kaynağı Çamlı Baraj havzasına ve Çamlı Barajı’nın yapılmasının önündeki en büyük engel olan bu maden işletmesini İzmir halkı başından beri istememiştir. Mevcut durumu ile kaynaklarımız risk altındayken 2,5 kat kapasite arttırarak çalışmaya devam etmesi kabul edilemez.
Bilirkişi heyetini İzmir halkının iradesini ve hassasiyetini değerlendirmesini istiyoruz. Bölgenin canlı yaşamı, ekosistemi, biyo çeşitliliği ve kamu sağlığını tehdit eden bu işletme faaliyetini bitirip İzmir’den gitmelidir.
İzmir’in yaşamsal doğal kaynaklarının korunması için değerli uzman bilirkişi heyetinin maden işletmesinin çevresel etkilerini çok yönlü ve titizlikle irdeleyeceğine inancımız tamdır..”