KUZEYEGEHABER-Sağlık Bakanlığı’nın 4 Eylül Cuma gününün verilerine dayanarak açıkladığı Türkiye’nin günlük corona virüsü tablosuna göre 53 kişi hayatını kaybetti, bin 612 de yeni vaka tespit edildi.
Bu rakamlarla birlikte Türkiye’de toplam vaka sayısı 276 bin 555’e can kaybı da 6 bin 564’e yükseldi.
Haziran ayı başında geçilen yeni normal dönemle birlikte artan corona vaka sayısı giderek önüne geçilemez bir hale geldi. Vaka artışlarının önlenmesi için yeni tedbirler alınırken topluma yönelik uyarılarda sıklaştırıldı.
Maske, mesafe ve hijyen kurallarının hatırlatıldığı uyarılara yanında çarpıcı bir uyarı da Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektör Yardımcısı, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Kemalettin Aydın’dan geldi.
Türkiye’nin yaz aklı ve kış aklı olduğuna inandığını söyleyen ve yaz dönemiyle birlikte toplumda tedbirlerin gevşetildiğini ifade eden Aydın “Yaz modunda devam edersek, kış dönemini 2’nci dalga değil de tsunami olarak görürüz” dedi.
“UYARILARA İLGİ AZALIYOR..”
Haziran ayının sonunda neredeyse bütün ailelerin bir tatil planladığını ve o andan itibaren yaz ayının başladığını belirten Aydın şunları söyledi:
- Bu dönemde eller havaya moduna girilir. Televizyon dizileri yaz dizilerine döner, yaz müzikleri oluşur. Herkes yaz tatili havasına girer. Sonra da Eylül ayının ortalarında okullar açılır ve bu süreçle birlikte kış aklına dönülür.
- Yaz aklı olduğu bir yerde uyarıları, sorumlulukları almak, toplumun kişiye yüklediği yükümlülükleri yerine getirmekten insanlar biraz uzaklaşır.
- Bu yaz dönemi verilerin artışında tüm bizim uyaranlarımıza ilginin azaldığını görebiliyorum. Şimdi elimizde bir fırsat var.
‘TSUNAMİ OLARAK GÖRÜRÜZ..’
Prof. Dr. Aydın, eylül ayının ortalarına doğru Türkiye’nin tekrar kış aklı moduna gireceğini belirterek, açıklamasını şöyle sürdürdü:
- Yeniden aile içi ortamlara, sosyal sorumluluk olarak da bilgilenme gereği duyacağımız bir döneme gireceğiz. Öyle olunca kamu yönetimi de bu yönetim zamanı iyi kullanmalıdır.
- Medyayla, diğer yayın organları ile kamu yönetimiyle ve milletle bu üçgen yeniden kurulabilirse, önümüzdeki 4 hafta içerisinde durağanlaşmaya gidilebilir.
- Yoksa yine yaz modunda devam edersek, kış dönemini 2’nci dalga değil de tsunami olarak görürüz. Toplumun nisan-mayıs ayındaki gibi konuya hassasiyet duyacağını düşünüyorum. Nisan-mayıs ayına göre toplumdaki yaygınlığın daha yüksek olduğu bir zamandayız.
- Ama nisan-mayıs ayında domatesi sirke ile yıkayan, poşetleri yıkayan bir toplum bugün bakıyorsunuz, risk daha yüksekken daha az tedbirler alıyor. Hızlı bir şekilde toplumsal rehabilitasyonu yapmamız lazım.
DAVULUN, ZURNA SESİNİN YERİNİ SİREN SESİ ALDI’
“İnsanlar yeniden ülkesine, milletine ve kendi ailesine olan sorumluluğuyla çok basit olan tedbirleri alması lazım.” diyen Prof. Dr. Aydın, şunları kaydetti:
- Yaz ayındaki vurdumduymazlığın bedelini şöyle ödüyoruz; yazın düğünlerdeki kemençenin, zurnanın, davulun, kumsallardaki barın, diskonun seslerinin yerini artık büyükşehirlerde asfaltta ambulans sirenlerinin sesi almaya başladı.
- Bütün tedbirlere maske, mesafe ve temizliğe uyarsak, biz bu mücadeleyi kazanırız. Ama tedbirlere uymaz, vurdumduymazlık yaparsak, her gün rakamlar yüzde 2,5 artar, daha fazla ölümlerle karşılaşırız.
- ‘Bize bir şey olmaz’ diyen insanların yoğun bakımda ‘doktorum ne olur beni yaşat’ diyerek yalvardığı vakaları biliyoruz. O nedenle herkese her şeyin olabileceği bir gerçeklik içerisindeyiz.
‘ÜNİVERSİTELER UZAKTAN EĞİTİM YAPMALI’
Prof. Dr. Aydın, üniversitelerin kesinlikle uzaktan eğitim yapmasını gerektiğini söyledi. Temel ve teorik eğitimleri alacak bütün branşların uzaktan eğitimini de en azından 1’inci sömestra kadar ilan etmeleri gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü:
- 8 milyon genç var. Bunlar hareketi, yurtlar, kantinler, gençlerin bir arada oluşları toplumsal yayılım açısından büyük risk. Ama lise ve lise altının 1, 8 ve 12’nci sınıflar yüz yüze eğitimin zorunlu olduğu sınav dönemleri ve çocuğun eğitim becerileri dönemleri açılabilir.
- Kronik hastalığı olanlar bu hastalıktan ağır etkileniyorlar ve kayıplarımız bunlarda oluyor. Milli Eğitim Bakanlığı kronik hastalığı olan çocukları direkt yüz yüze eğitimden uzak tutup, başarabilirse onları evde öğretmenlerin mobil eğitimi ile açıklarını gidermeleri gerekiyor.
- Türkiye’de kronik hastalığı olan çocuklar toplumun 1,8’dir, yani yaklaşık 60-70 bin kişi eder. Geri kalanlar okullarda sürdürülebilir. Çünkü bu salgının ne zaman biteceği belli değil.
- Örneğin, diyelim ki 2 ay sonra Covid-19 salgını bitti, şubat ayında başka bir virüsün başka bir şekilde dünya toplumunu etkilemeyeceğine dair bir şey söz konusu değil.
- Böyle olunca da ilelebet geleceğimizi teslim edeceğimiz neslin eğitiminin aksamamasına taraf olanlardan birisiyim..”
Kaynak-DHA