KUZEYEGEHABER-Danıştay 6. Dairesi Bergama Ovacık Altın madeni Üçüncü Atık Depolama tesisi için verilen ÇED olumlu kararının yürütmesinin durdurulması talebini reddetti.
Davanın avukatı Arif Ali Cangı, “Bir kez ve ilk kez ivedi yargılama usulü yaşamın lehine işlesin” tepkisini dile getirdi.
KARAR NE OLURSA OLSUN SONUCA ETKİ ETMEYECEK..
İki yılı aşkın bir zamandır kullanımda olan atık havuzuna karşı açılan dava önümüzdeki aylarda görülmeye devam edecek. Bu arada işletmede siyanürle altın ayrıştırma işleminin sürecek, dolayısıyla atık barajına da zehirli atıklar dolmaya devam edecek. Bu, davanın sonucunun aslında hiçbirşeyi değiştirmeyeceğinin de bir göstergesi. İki yıldır dolmaya devam eden atık barajının ÇED raporu birkaç yıl sonra iptal edilse bile baraj zaten dolmuş olacak!
KESİNLEŞEN YARGI KARARININ ARKASINDAN NASIL DOLANILDI?
Bergama Ovacık Altın Madeni Türkiye’nin ilk altın madeni olmasının yanı sıra altın işletmeciliği ve hukuk meselesinde de önemli bir laboratuvar görevi görüyor yıllardır. 20 yıla yakın bir zamandır işletilen altın madeni ile ilgili köylüler, kurumlar ve çevre örgütleri tarafından açılan davaların kazanılmasının madenin çalışmasını durdurmadığı bu geçen zaman içerisinde defalarca deneyimlendi.
Daha 1997 yılında, Bergama Ovacık Altın madeni ile ilgili Danıştay’ın en üst karar organı olan Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu (İDDK) tarafından verilen ve normal bir hukuk devletinde o saatten itibaren tartışmayı sona erdirmesi gereken kesinleşmiş yargı kararından “siyanürle yapılacak altın işletmeciliğinde kamu yararı olmadığı”na karar verilmişti.
En önce bu karar aşıldı; “Yargının dikkat çektiği çevresel risklerin giderildiğine/giderilebileceğine” dair TÜBİTAK’a bir rapor hazırlatıldı ve DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümetinin Bakanlar Kurulu bir prensip kararı ile Danıştay’ın kesinleşen kararının “arkasından dolandı”. Yani altın madeninin işletilmesi ile ilgili en önemli hukuki engel aşılmış oldu.
ÜLKEDEKİ SİYASİ ATMOSFERLE BİRLİKTE MADENİN SAHİPLERİ DE DEĞİŞTİ..
Bundan sonrası zaten çorap söküğü gibi geldi. Onlarca yargı kararı, gerek yasalar-yönetmelikler değiştirilerek, gerek siyasi iktidarın idari kararlarıyla aşıldı. ABD büyükelçisi (Eric Edelman) bu altın madeni için devreye girip gereken izinlerin bir an önce verilmesine dair zamanın Enerji Bakanından resmi yazı ile “rica”da bile bulundu.
Sonuç olarak Bergama Ovacık Altın Madeni geçen süre içerisinde, ülkenin siyasi atmosferine paralel olarak sermaye yapısı, sahipleri değişerek üretimine devam etti. Amerikalılardan, FETÖ’cülere, AKP-FETÖ Koalisyonunun bozulmasından sonra ise TMSF’ye geçen şirket bu süre içerisinde yakın çevrede yeni madenler açarak Bergama Ovacıkta siyanürle ayrıştırma işine devam etti.
İKİ ATIK BARAJI DOLDU ÜÇÜNCÜSÜ YAPILDI..
Madenin siyanür ve ağır metalli sıvı atıklarının depolandığı iki atık barajı dolunca, ilk açılan açık ocağın tabanına plastik örtü (jeomembran) serilerek burası üçüncü atık barajı haline getirildi. Öncelikle İzmir 3. İdare Mahkemesinin ÇED iptal davasını reddettiği, temyiz için götürülen Danıştayın da geçtiğimiz günlerde ÇED izninin yürütmesinin durdurulması talebinde ” İzmir 3. İdare Mahkemesi kararının yürütmesinin durdurulmasını gerektirecek bir neden bulunmadığı için kabul etmediği atık barajı işte bu üçüncü olan.
YEREL MAHKEME KARARINDA CİDDİ HATALAR VAR..
TMMOB’a bağlı bazı odalar, EGEÇEP, İzmir Tabip Odası, Bergama Belediyesi ve 112 yurttaş tarafından açılan davada seçimlerin ardından AKP’ye geçen Bergama Belediyesi davalardan çekilmişti. Danıştay’ın ÇED Yürütmesinin durdurulması talebini değerlendiren EGEÇEP avukatı Arif Ali Cangı, henüz temyiz incelemesinin sonucunun belli olmadığını, Danıştay’ın sadece yürütmeyi durdurma talebini reddettiğine dikkat çekti. Cangı, “Henüz esastan karar verilmedi. Oysa temyiz edilen Mahkeme kararında ciddi hatalar var” dedi.
Davayı reddeden yerel mahkemenin keşif ve bilirkişi incelemesini anlamsızlaştırdığını ifade eden Cangı, “Bilirkişi raporundaki tespitler, dava konusu işlemin fiilen uygulanışının tespiti niteliğindedir. Mahkemece, konunun uzmanları olan bilirkişilerin, örnek almak ve analiz yapmak suretiyle yaptıkları tespit ve bilimsel değerlendirmelerin dikkate alınmaması, keşif ve bilirkişi incelemesini lüzumsuzlaştırmakta ve anlamsız kılmaktadır. Kararın öncelikle bu nedenle bozulması gerekmektedir” görüşünde.
BİLİRKİŞİNİN OLUMSUZ GÖRÜŞÜ KARARDA OLUMLU YAPILMIŞ..
Jeoloji mühendisi bilirkişinin raporunun kararda tam tersine ele alındığını ifade eden Cangı, bunun çok büyük bir hata olduğunun altını çiziyor: Cangı, mahkeme kararının aksine Jeoloji Uzmanı tarafından raporunun sonuç kısmında; atık barajının “…tabanının yeraltı su seviyesinin altında olduğu, zemini ve şevlerinin doğal kil tabakası niteliği ve kalınlığı bakımından yetersiz ve yüksek risk taşıdığı, konum itibariyle Ovacık Mahallesine çok yakın olduğu ve bu haliyle tehlike arz ettiği…” gibi birçok riske vurgu yapıldığına işaret etti.
DSİ OLUMSUZ GÖRÜŞ BİLDİRMİŞTİ..
Üçüncü atık depolama tesisinin bölgenin ekolojisinde geri dönüşü olmayacak kirlenmelere yol açacağını kaydeden Cangı, “Üçüncü atık depolama tesisi daha önce rezerv çıkartılan açık ocak düzenlenerek yapılmıştır. Sınırları Ovacık Köyüne 100 metreden daha yakındır, diğer Köylere, Çamköy ve Narlıca’ya da çok yakın mesafededir. Atık depolama tesisi yapılması planlanan açık ocak deniz kotunun ve yer altı su tablasının altına inmiş durumdadır.
Açık ocağın batısı tamamen alüvyon bölgesidir, olası kimyasal atık sızmalarında yeraltı sularını kirletebilecektir. Bu nedenle daha önce Devlet Su İşleri (DSİ) olumsuz görüş bildirmişti. Şimdi ne değişmiştir de aynı alana atık depolama tesisi yapılmıştır? Bölge, altın madeninin atık deposu haline gelmiştir. Bir, iki ve üç atık deposu, bölgeyi oldukça yüksek düzeyde riskli, yaşam alanlarını tehdit eden konuma getirmiştir” dedi.
BİR KEZ VE İLK KEZ YAŞAMDAN YANA KARAR VERİLSİN..
Cangı jeoloji uzmanının yanı sıra flora-fauna uzmanları ve inşaat uzmanının da projeye dair olumsuz görüşlerini bilirkişi raporuna yansıttığını ifade ederek, “Ayrıca, nihai ÇED raporu yayınlanmayarak halkın bilgi edinme hakkı ihlal edilmiştir. Bu itirazlar karşısında Danıştay, ya kararı bozup, yerel mahkemeye geri göndermeli ya da ivedi yargılama usulü gereği kendisi gereken değerlendirmeleri yapıp, kararı bozup, işlemi kesin olarak iptal etmelidir. Bu şekilde bir kez ve ilk kez ivedi yargılama usulü yaşamın lehine işlesin diyoruz” dedi..
(Özer AKDEMİR – Evrensel)