Yaş 14-15, sıcak bir yaz gecesinin ilerleyen vaktinde odama dolan kör edici keskinlikte bir beyaz ışığa eşlik eden kulak zarı parçalayıcı türünden vıııınn’lamanın akabinde 80-100 metre mesafeli bir görsel temas, sonrasında gürültü-patırtıya uyanan ev ahalisi ve ışık huzmesinin aniden kesilmesiyle ayaklarımın yavaşça yere değmesi..
İlk temas ve sonrasında 40 küsur yıllık merak ve ilgi, okunan yüzlerce kitap, binlerce bölüm belgesel, video vs. veee günümüze geliş. Bu konuda şimdiye kadar hiç bir şey yazmadım, lakin tanıyanlar bu mevzulara hemhal olduğumu bilir. Neden bahsettiğimi kuşkusuz anlamışsınızdır.
Bu girişten sonra bodoslama dalalım ALİEN, UFO, DÜNYADIŞI AKILLI HAYAT, (akılsızı ilgimiz dışındadır) mevzularına. 8-9 ülke Dünya dışı zeki yaşam formlarıyla resmi temaslarda bulunmakta. Bu “RESMİ” temasların 80-90 senelik mazisi var. ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Çin, Rusya, Kanada, Avustralya ve Brezilya bu ülkeler.
Bu ülkelerin 3’ünde hayli geniş ve içerikli bir külliyat bulunmakta. ABD, Rusya ve İngiltere bunlar. En donanımlısı ise tahmin edebileceğiniz gibi ABD. Pek çok kişi 51. Bölge ile başladığı bilgisine sahiptir bu temasların. Oysa 1955 senesinden çok daha geriye gitmek gerekir, şöyle 2 hatta 3 bin sene geriye!.
Dünyamız 3 bin yıldır dünya dışı zeki canlıların ziyaretlerine uğramakta. Çok fazla ayrıntıya girmek istemiyorum zira bu ilk yazının hacmi 15-20 sayfayı bulabilir. Dünyamızın en sık ziyaretçilerinin teknolojik düzeyi ile bizim aramızda 100.000 senelik fark bulunmakta. Yani bizden 100 bin yıl ilerideler teknoloji olarak. Fiziğin değişmez kabul edilen kuralları vardır, lakin bu yasalar sadece biz dünya insanlarını bağlar. Işık hızının aşılamayacağı bunlardan biridir temsil misal
Oysa ışık hızını 28 kat aşmanın dışında kabuk bedenlerini çıkarıp, “SAF ŞUUR” yani bilinç ile yaparlar ziyaretlerini. Buna maddi bedenden saf enerjiye geçişte denilebilir. O yüzden ziyaretçilerimizin yüksek hızda olaşacak bedensel arızalar gibi takıntıları yada engelleri asla ve kat’a yoktur!.
Samanyolu Galaksisinin bir uçtan diğer uca uzunluğu 100.000 ışık yılıdır. Güneş Sisteminin bulunduğu konum ile galaksinin sonu arasındaki mesafe ise 80 bin ışık yılıdır. Buradan oraya doğru çok güçlü bir projektör tutsanız ışık 80 bin yıl sonra ulaşır galaksinin ucuna. Pek çok gökbilimci bunu gerekçe göstererek bu tür ziyaretlerin mümkün olmadığı iddiasında bulunur.
Halbuki bırakın Samanyolunu, en yakın komşu galaksi olan Andromeda’yı, daha kendi güneş sistemimizde dahi zeki yaşam olup-olmadığını kesin olarak bilmiyoruz. Hadi bundan da vazgeçtim, uydumuz Ay, bize en yakın gök cismi, ışık 1 saniye de gidebiliyor aya. Ayın karanlık yüzeyi ile ilgili pek çok şey anlatılır durur. Bu konuyla ilgili bir tek örnek vereceğim.
48 yıl, evet tam 48 yıl geçti insanoğlunun aya ayak basmasından bugüne. Apollo 17 ile son olarak Aya ayak basıldı. Sonrasında Apollo 18 programı için her şey hazırdı. 110 milyon dolarlık bir bütçe ki bugünün değeriyle 2 milyar dolardan fazla yapıyor, astronotlar eğitildi, roket ve mekik inşa edildi. Bu projenin duyurusu yapıldı fakat nedense birden bire rafa kaldırıldı misyon. Sanki hiç bir hazırlık yapılmamışçasına.
Bazıları SSCB’nin uzay yarışından çekilip soğuk savaşa ağırlık vermesine bağladılar bu durumu. Oysa bu görüş kesinlikle doğru değildi. Doğru olan ABD, NASA kanalıyla Aya gitmemesi için bir şekilde tehdit edilmişti. Bunun nasıl bir tehdit olduğunu Aya ilk ayak basan kişi olan Neil Armstrong bir röportajında üstü kapalı olarak anlatmıştı.
Bu tehdit Ayın karanlık yüzeyinden geliyordu. Armstrong ve hemen ardından Buzz Aldrin aya ayak bastıklarında öyle bir şeyle karşılaştılar ki, o şaşkınlıkla yer ile yaptıkları konuşmalar günümüze değin sürekli dezenforme edildi, hala da ediliyor. Bunun ayrıntıları sonrasında yazacağım yazının konusu olacak.
Şimdilik bu kadar. Bitirmeden yakın bir gelecekte çok sıradışı gelişmeler yaşayacağımıza dair bazı işaretler var. Yıl 2020, Zombi kıyametinden bir önceki adım olan küresel pandemiyi idrak ediyoruz, dünya ahalisi olarak.
Bazıları sırada Asteroid çarpması olacağını öngörse de ben daha öncesinde net ve büyük kalabalıkların tanıklık edeceği görsel bir “Yakın temas” olacağını düşünenlerdenim.
O halde, bekleyelim görelim derim…
