Yarın, “12 Haziran, Dünya Çocuk İşçiliği İle Mücadele Günü” olarak belirlenmiş. Öncelikle belirtelim ki; 18 yaşına kadar herkes çocuktur!
Türkiye’nin de altına imza koyduğu, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi’nin 9. sıradaki ilkesine göre; “Çocuk, her türlü ihmal, zulüm ve sömürüye karşı korunur. Çocuğun, uygun yaş sınırına ulaşmadan önce çalışmasına izin verilmez.” Bu ülkede bu ilkeye saygı gösterildiğini söyleyebilir misiniz?
İşte, bu ülkenin bazı acı gerçekleri;
·TUİK-Türkiye İstatistik Kurumu raporuna göre; 5-17 yaş aralığında, okulda olması gerekirken çalışan 720 bin çocuk var! Yine bu rapora göre; yaklaşık 300 bini aşırı soğuk, sıcak, nemli ya da kimyasal gaz olan ortamda çalışıyor!
·
Çalışan çocukların yüzde 4.4’ü, “5 ila 11 yaş” arasında!
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre;
·2019’da 67 çocuk işçi çalışırken ölmüş. Bunun yüzde 60’ı tarım işkolunda çalışmış.
Bir başka araştırmaya göre ise;
·
Türkiye’de çocukların yüzde 32’si yoksul ve 2 milyona yakın çocuk işçi var!
Sanayi çarşılarındaki çocuklar geliyor gözlerimin önüne.
Sonra, yoksulluğun pençesinden sokaklara sürüklenmiş, çetelerin eline düşmüş, suça karışmış, tinerci olmuş çocukları düşünüyorum.
Ülke genelinde “İŞSİZLİK, YOKSULLUK” hızla yayılırken, çocuk işçilerin çoğalmasına, sokaklarda ziyan olan çocuklara şaşırmalı mı?
Ülke genelindeki yoksulluğun bir başka kanıtı, bebek ölümleridir.
Yapılan araştırmaya göre; Avrupa ülkelerinde, bebek ölümlerinde yılda 30 bin ölümle Türkiye ilk sırada yer alıyor!
Çünkü, anne adayı bebeğini beklerken “sağlıklı ve dengeli” beslenemiyor!..
Bu nedenle çocuk “ölümcül çocuk hastalıkları” da hızla artıyor bu ülkede.
Gazete ve televizyonlarda sık sık; “filan bebek yaşamak için yardım bekliyor” haberlerine tanık olmuyor muyuz?
Çocuklar, aile ve ülke için “geleceğin umutları” değil mi?
Çocuklar;
·Sağlıklı ve dengeli beslenebilmeli,
·Ailelerinde sevgi ve şefkat ile yaşatılmalı,
·
Temiz bir çevrede yaşayabilmeli,
·Onları geleceğin “üretken insanları” kılacak ciddi bir eğitim-öğretim olanağına sahip olmalı,
·Bağnazlığın eline düşmemelidirler!
Ya toplumsal çevre?
Siyaset aktörlerinin “KİN ve ÖFKE” siyaseti ile toplumu ayrıştıran tutumları çocuklarımızı yaralamıyor mu?
Bu tutum, aile-komşu-akraba ilişkilerinde ve okullarda da yaşanıyor! Hala çocuğu “onurunu kırarak ve dayakla adam etme” inadında ana-babalar ve öğretmenlere tanık olmuyor muyuz?
Dokuz Eylül Üniversitesi “Eğitimde Tarikat ve Medrese Gerçeği” başlıklı araştırmasına göre; “1 milyon çocuk tarikatların elinde!”
Öte yandan, çocuklarımızın yaşamını tehdit eden bir başka rezalet; “çocuk yaşta evlilik ve çocuk anneler” olayı!
Gerçek İlahiyat uzmanları; “Kur’an’da çocuk yaşta evliliği teşvik eden ayet yok” deseler de, “din dışı yalanlarla” hem de televizyon ekranlarında çocuk yaşta evliliği kutsayan iğrenç insan kopyalarına tanık oluyoruz! Bunların kız çocukları yok galiba?
Son 18 yılda 440 bin çocuk doğum yapmış!
Çocukluğunu yaşayamadan, ciddi bir eğitim görmeden, yalnızca “cinsellik” nedeniyle bütün bir yaşamları bir insanın insafına bırakılan çocuklara yazık günah değil mi?
Ya “çocuk istismarları?”
Çocuklara musallat olan SAPIKLAR hangi ortamlarda ürüyor?
Anneler, babalar; çocuklarınıza sahip çıkın, zaman çok kötü!..