Ana sayfa » Güncel » Mustafa Küpçü-SİZ HİÇ SEBZE-MEYVE YETİŞTİRDİNİZ Mİ?

Mustafa Küpçü-SİZ HİÇ SEBZE-MEYVE YETİŞTİRDİNİZ Mİ?

Yazar: Erdinç Şahin
0 yorum

Hemen her mesleğin zorlukları vardır.

İstisnalar bir yana, insanlığın büyük bir çoğunluğu, türlü çileli uğraşlarla kazanıyor yaşamını.

Maden işçileri, lastik imalatı işçileri, demir-çelik işçileri en ağır ve ölümcül işlerde çalışıyorlar.

Pazarcı esnafının gecesi gündüzüne karışır. Haftalık ya da yıllık tatil nedir bilmez. Karanlıkta çıkar yola, bütün gün çalışır, yine karanlıkta döner yuvasına. Ailesine hasrettir.

Mesleklerin insan bedeni ve ruhuna verdiği yükü ve çileyi tek tek saymayacağım. Ama tüm insanlığın ORTAK bir yaşam ihtiyacı var;

BESLENMEK…

Ekmeğimiz, sofralarımızdaki tüm gıdalar için tarımsal ve besicilik üretimi yapan insanların verdikleri emek karşısında hepimiz saygı duruşuna geçmeliyiz!

Bir tohumdan fideye, fideden sebzeye ulaşmak kolay mı?

İster kanatlı cinsi, ister küçük ya da büyük baş hayvan besiciliği yapmak; onları beslemek, temizlemek, ürünlerini almak, o ürünleri satıp “oh çok şükür, yoruldum ama emeğimin karşılığını aldım” diyebilmek kolay mı?

Neden elleri çatlaktır tarımla uğraşan insanların?

Neden olağandışı bir koku sinmiştir bedenine besicinin?

Neden emeğinin karşılığını alamadığı için tepki gösterir, sütünü, domatesini, patlıcanını yollara döker üretici?

Son iki aydır yaşadıklarımdan küçük ama somut bir örnek vermek istiyorum;

150 metrekare kadar küçük bir bahçemiz var. Bundan 15 yıl önce bu küçük toprağa ve küçük bir eve sahip olduğumuzda, bu bahçede ot bile yoktu.

Maddi-manevi emek verdik. Şimdi 17 adet meyve ağacımız, çiçeklerimiz ve sebzeliğimiz var.

Her yıl, Şubat ayında budamaları yaptırıyoruz. Çünkü, bu anladığımız bir konu değil.

Sonra, hemen her yıl “gübre ve doğal toprak” karışımı ile bahçeyi güçlendiriyoruz. Sebze üretimi için ayırdığımız 15-

20 metrekarelik bir alanda sebze fideleri dikiyoruz. Sonra, öğrendiğimiz kadarıyla bu sebze ve meyvelerin bakımını, çapalamasını, sebzeler büyüdükçe sırıklara bağlamasını, ziraat uzmanından aldığımız bilgilerle meyve ağaçlarının ilaçlamasını yapıyoruz.

Gübrelenmiş toprak bir süre sonra yabani otlarla, ısırgan ve ebegümeci gibi bitkilerle sarıyor bahçeyi. O zaman, özellikle sebzeleri saran otları tek tek temizliyor, sonra çapalıyorum. Yaş ilerledikçe bu iş daha bir zorlu hale geliyor! Belim ağrıyor, ter içinde kalıyorum! Parmaklarım yara bere içinde kalıyor!

Hemen iki akşamda bir bahçeyi suluyorum. Bu da kolay iş değil. Sonra, meyve ağaçlarının tabanını çapalayarak açmak, asmanın uzayıp sarkan dallarını temizlemek ve daha bir dolu iş var.

Bütün bunlardan sonra, olgunlaşan sebzeleri ve meyveleri toplayıp yemenin mutluluğu ise bambaşka bir duygu.

Bu yazıyı yazarken, parmaklarım geliyor aklıma; Sağ elimin üç parmağı ot yolmanın sonucu oluşan çatlaklardan dolayı tuşlara basmakta zorluyor beni! Belimdeki ağrı cabası! Sabah, elimde çapa, sebzelerin çevresini saran otları temizledim. Eğil kalk, kimilerini elle çekip çıkar, hayli yorucu.

Oysa, benim yaptığım ne ki?

Altı üstü 150 metrekarelik bir bahçede amatörce çalışmak. Dönümlerce bahçelerde, tarlalarda, hem de güneşin altında emek veren, çile çeken üreticileri düşününce utanıyorum!

Bahçesinde beslediği tavukların yumurtalarını ve ineğinin sütünü biraz olsun değerinde satarak geçimini sağlamaya çalışan insanlar geliyor aklıma.

“Getirdiğin yumurtanın tanesi ve sütün litresi ne kadar?” diye sormuyorum, soramıyorum. Ne istiyorsa ödüyorum ve “Hakkını helal et kardeşim” diyorum içimden…

Çok varsıl olduğumdan değil;

EMEĞE ve İNSANA SAYGIMDAN…

İlginizi Çekebilecek Yazılar

Yorum Yap

* Bu formu kullanarak, verilerinizin bu web sitesi tarafından saklanmasını ve işlenmesini kabul etmiş olursunuz.

© 2015 – 2024 | Kuzeyegehaber.com