Bütün tek tanrılı dinlerde “Cennet ve Cehennem” anlatılır. Cennet, yaşanası bir doğa güzelliğidir. Ve bu güzelliğe, dünyevi yaşamında “insan gibi” yaşamış olanlar layıktır. Cehennem ise yangın yeridir, büyük bir çile mekanıdır.
Yaradan, cenneti de cehennemi de bu dünyada göstermektedir aslında. Bu dünyada insanı yaşatan en büyük gazine DOĞA değil mi?
Öylesine bir “denge-düzen” var ki; insan başta olmak üzere tüm canlılar bu denge sayesinde yaşamlarını sürdürüyorlar. İlkbahar’da doğa canlanıyor. Topraktan bereket fışkırıyor. Güneş ve yağmurlar, doğayı coşturuyor. İhtiyacımız olan OKSİJEN ormanlardan yükseliyor.
Bir diğer oksijen kaynağı BALİNALAR… Bilimsel çalışmalar gösteriyor ki; bir balina tek başına yaklaşık 33 ton KARBONMOMOKSİTİ okyanusun dibine götürüyor. Bir ağaç yılda yaklaşık 20 kg. karbonmonoksit emiyor.
ARILAR, doğadaki çalışmalarıyla bitkileri döllüyor, doğayı üretken hale getiriyor. Arılar olmasa, dünya çöle döner, insanlık açlıktan yok olur. Denizler, göller, nehirler insanlığın yaşaması için vazgeçilmez doğal varlıklar. Susuz bir yaşam mümkün mü?
YAYLALAR ve MERALAR sayesinde hayvan varlığı beslenebiliyor. Tarım alanları insanlığın beslenmesinde en büyük hazine.
Doğa Bilim uzmanları, “Doğa ile birlikte yaşamayı” ekolojinin temel yasalarından biri olarak gösteriyor.
Ezcümle; doğa insan yaşamının yegane kaynağı.
Ne var ki, “aklını aşan ihtirasların kurbanı” olan kimi insanlar ve özellikle “siyasal karar vericiler” doğaya büyük zararlar veriyor, insan yaşamını tehlikeye sürüklüyorlar.
Toprağın, havanın, suyun temiz kalması, ormanların talan edilmemesi gerek. Ama “maddi kazanç hırsı” ile tam tersi oluyor.
Bilim adamları, Coronavirüs ve benzeri tüm salgınların ve kanser gibi ölümcül hastalıkların asıl nedeninin “doğaya ihanet” olduğunu açıklıyorlar.
Coronavirüs olayını yaşadığımız, insanların büyük ölçüde “sokağa çıkma yasakları” ile evlerine kapandıkları bir dönemde “doğa tecavüzcüleri” boş durmadılar.
İşte bazı örnekler;
·Muğla-Datça yarımadasındaki ALAVARA Koyu’nun SİT derecesi düşürüldü! Böylelikle, yapılaşmanın önü açıldı. ( 8.5.2020)
·Beyşehir Gölü imara açılıyor! ( 28.4.2020)
·Birinci derece sit alanı olan OLİMPOS, 3. Derece sit alanına dönüştürülerek imara açılıyor! ( 13.5.2020)
-Bursa-Yenişehir-Kirazlıyayla’da bakır, çinko, kurşun çıkaran madencilik şirketi, ATIK HAVUZU oluşturmak için ağaç katliamı yapıyor. Köylüler ayakta! ( 12.5.2020)
·“Türkiye’nin Maldivleri” olarak anılan SALDA Gölü’nde yapılması planlanan “Millet Bahçesi” projesini üstlenen şirket, alandaki kumsalı hoyratça tahrip etti. Katliamın cezası 421 bin TL.! – ( 16.4.2020)
·Eskişehir-Sivrihisar’da altın arayan şirketin, “Siyanürlü atık barajı” için yaptırdığı ÇED projesi onaylandı! Kaymaz ve Karakaya köylüleri tepkili. ( 12.5.2020)
·Balıkesir, İvrindi-Burhaniye sınırlarında 6 bin 606 hektarlık alanda altın madeni işletmesi faaliyete geçiyor. İşletme, Madra Dağı başta olmak üzere ormanları, yaylaları ve meraları tehdit ediyor. ( 11.5.2020)
·
Aydın’da 39 Jeotermal Enerji Santralinin bacalarından çıkan “Hidrojen Sülfür” toprağı, havayı, suyu ve insan yaşamını tehdit ediyor. Üzüm bağları yok oluyor. Kanser vakalarında 3 kat artış yaşanıyor. ( 7.5.2020)
·Kaz Dağları’nda “Doğa Nöbeti” yasaklandı. Siyanürle altın arayan şirket doğa katliamını sürdürüyor! ( 22.4.2020)
Daha pek çok örnek olay var.
Çevre ve Tıp uzmanları diyor ki; Bu katliam devam ederse Covid- 19 gider, Kovid-20 gelir!”
DOĞA, KENDİSİNE YÖNELİK İHANETİ AFFETMİYOR!..