KUZEYEGEHABER-Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nesrin Özören, “Bir takım hücre deneylerinde başarılı olduk. Yakında da hayvan deneylerine geçeceğiz” dedi. Prof. Dr. Nesrin Özören, üniversitenin düzenlendiği etkinlikte koronavirüs aşısı çalışmalarında gelinen noktayı anlattı.
Özören, “Korona aşısı projemizde ASC zerreciklerinden aşı teknolojisini kullanalım dedik. Bu daha önce hiç kimsenin denemediği bir aşı teknolojisi. Umarım biz değişik bir başarı elde edebiliriz. ASC proteini bazı yangı mekanizmalarını denetleyen bir protein. İlginç bir yapı, hücreye bir patojen ya da mikrop geldiğinde tetiklenen bir kompleks oluşturuyor.
Mikrokürecik yapısı muntazam bir yapı ve biz dedik ki bu yapıya, istediğimiz mikroplara ait ögeler koyalım ve taşıyıcı olarak kullanalım. Normal hücrede aktifleşmesi gerekirken, bunu biz hücre kültüründe kendimiz aktifleştirelim, üzerine mikrop varmışçasına başka ögeler ekleyelim dedik. Ve bunu başardık” dedi.
“VİRÜS TÜRKİYE’YE AVRUPA, ARABİSTAN VE ÜÇÜNCÜ BİR KOLDAN GELDİ”
Türkiye’deki örneklere bakıldığında koronavirüs genomonun mutasyonlara uğradığını dile getiren Özören, “Türkiye’de 61 hasta örneğinden koronavirüs genomu dizilendi ve dünyada açık olan veri bankalarına depozit edildi. Bunlardan analizler yaptık ve burada mutasyonların değişik bölgelere denk geldiğini gördük.
Bu örnekleri analiz ettiğimizde Türkiye’de 8 değişik aminoasit görüyoruz. Çok detaylı girmeyeceğim bunlara, fakat D614G dediğimiz en sık görülen mutasyon. Virüste bulunan ‘Spike’ proteininde Türkiye’deki örneklerde 8 değişiklik görünmüş. Böyle bir deney içinde hiçbir zaman insanlık olmamıştı.
Şimdi doğrudan örnek toplayabiliyoruz ve onların dizilerinden Türkiye’ye bu virüs nasıl, nereden gelmiş görüyoruz. Ki büyük ihtimalle Avrupa’dan gelmiş, Arabistan’dan gelmiş ve bir de üçüncü bir koldan gelmiş gibi görünüyor. Bunlara tabii 61 örnek de yeterli değil. Binlerce örnekten, daha ayrıntılı bakmamız gerek” ifadelerini kullandı
“HÜCRE DENEYLERİ DEVAM EDİYOR”
Hastalığın virüste bulunan spike proteini ile bağlandığını ve başladığını vurgulayan Özören, aşı için bu proteini kullanmayı hedeflediklerini ifade ederek, şunları söyledi:
“Madem bizim hedefimiz bu spike proteni, çünkü bununla bağlanıyor ve hastalık böyle başlıyor. Biz de dedik ki aşı teknolojisi olarak spike proteinini hedefleyelim.
Virüsün kendisini aşı olarak kullanmak isteyen gruplar var. Ülkemizde 7 adet aşı projesi yapan grup var. Biri ölü virüs kullanmak istiyor, başka birisi atenüe virüs kullanmayı planlıyordu fakat rekombinant aşı yapmak isteyenlerin çoğu bu proteine odaklanmış bulunuyorlar.
Biz de bunu hedefledik. Bizim teknolojimiz olan ASC Zerreciklerinden Yeni Nesil Covid-19 Aşı Teknolojisini anlatacağım. Biz bu teknolojiyi 10 yıldır geliştiriyoruz. Korona aşısı projemizde daha önceden ASC zerreciklerinden aşı teknolojisini kullanalım dedik. Bu daha önce hiç kimsenin denemediği bir aşı teknolojisi. Umarım biz değişik bir başarı elde edebiliriz.
ASC proteini bazı yangı mekanizmalarını denetleyen bir protein. İlginç bir yapı, hücreye bir patojen ya da mikrop geldiğinde tetiklenen bir kompleks oluşturuyor. Mikrokürecik yapısı muntazam bir yapı ve biz dedik ki bu yapıya, istediğimiz mikroplara ait ögeler koyalım ve taşıyıcı olarak kullanalım.
Normal hücrede aktifleşmesi gerekirken, bunu biz hücre kültüründe kendimiz aktifleştirelim, üzerine mikrop varmışçasına başka ögeler ekleyelim dedik. Ve bunu başardık. Mikrokürecikler, kırmızı protein taşıyor ve makrofajlar en başta bahsettiğim akyuvarlarımız. Bu makrofajlar zerrecikleri yuttuğunda bir yıkım başlıyor ve bu yıkım aslında o T ve B hücresi, yani keskin nişancıları eğitmek için elzem bir adım ve biz bunun olduğunu görüyoruz.
Mikrokürecikler saflaştırıldığında, hücrelerden çıkarıldığında oda sıcaklığında bozulmadan kalıyor ve o şekilde biz bunu patentlendik. Bozulmayan aşı teknolojisi olarak birkaç yıldır haberlerde yer alıyoruz. Korona aşısı yapmak gibi bir derdimiz yoktu. 2009 yılında domuz gribi alarmı verilmiş sonra kuş gribi çok canlının yok edilmesine neden oldu.
Biz diğer ajanlara karşı deneyler yaptık. Daha önceki çalışmalarımızda hayvan deneylerini tamamladık. Zerreciklerin hayvan vücudunda 15 gün kalabildiklerini gördük. Şimdi korona için yapacağımız aşıda bir parçayı çıkarıyoruz, yerine az önce bahsettiğim spike proteinin parçalarını koyuyoruz. Bu şekilde zerrecik yapabiliyoruz. İki tane yaptık, şu anda bunun hücre deneyleri devam ediyor”
“YAKINDA HAYVAN DENEYLERİNE GEÇECEĞİZ”
Kullandıkları teknolojinin öncüsü olduklarını anlatan ve korona aşısında hücre deneylerinde başlarını olduklarını söyleyen Özören, yakında hayvan deneylerine geçeceklerini vurgulayan Özören, “Az önce bahsettiğim mikroküreciklerin başka ajanlarla taşınmasını biz 4 dünya bölgesine patentlemiş olduk.
Türkiye’den başlayarak Çin, Avrupa Amerika ve Japonya’dan. Şu anda da bu teknolojinin öncüsüyüz. Bu korona pandemisi geldiğinde biz de, elimizde bu kadar özel bir teknoloji var ve üretim bandımız zaten çalışıyorken, Kuş gribine karşı ve kanser hastalıklarına karşı kullandığımız bu mikroküreciklere şimdi korona ajanını yükleyelim dedik.
Bu spike proteininin parçalarını mikroküreciklere yükledik. Bu şekilde bağışıklama düşünüyoruz ve bir takım hücre deneylerinde başarılı olduk. Yakında da hayvan deneylerine geçeceğiz” şeklinde konuştu.
İTÜ VE TÜBİTAK DA PROJEYE KATKIDA BULUNACAK..
Korona aşısı projesinde yoğun olarak laboratuvarda çalışan Özören ve ekibindeki 6 öğrenci, Mart ayından bu yana, Bebek’te bulunan Boğaziçi Üniversitesi Misafirhanesinde kalıyor.
BOUN Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nden Dr.Tolga Sütlü ve ekibi, İTÜ’den Prof. Dr. Gizem Dinler Doğanay ve ekibi ile TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Gebze’den Prof. Dr. Şaban Tekin ve ekibi de projede, hayvan deneylerine katkıda bulunacak..
Kaynak-Gerçek Gündem