Ortaçağ Avrupasında, 1347 ile 1351 yılları arasına denk gelen süreçte Kazıklı Humma, Veba yada en korkutucu adıyla “Kara Ölüm” 75 ile 200 milyon arasındaki insanı öte aleme postalamış, insan popülasyonunun yarısından fazlası yeryüzü sahnesinden silinmişti.
O tarihten günümüze değin insan neslini bu denli kıran bir salgına yada tıbbi jargondaki adıyla “Pandemi” yaşanmadı dünyamızda. HIV diğer adıyla AİDS yayılması açısından Pandemi olarak nitelendirilmediği için milyonlarca insanın yaşamına mal olsa da bu kapsama dahil edilmedi.
Gelelim günümüze. Hala ne şekilde ortaya çıktığı kesin olarak bilinmemekle birlikte Çin’in Wuhan Kentinde Yarasa’dan insana geçtiği savlanan, bir diğer ilginç iddiaya göre ise ABD’nin önümüzdeki kısa vadede hem ekonomik hemde askeri açıdan kendisi için en ciddi rakip olacağını düşündüğü Çin’in burnunu sürtmek için Laboratuvar ortamında virüsü üretip Çin’e postaladığı yazılıp-çizildi pek çok bilim insanı ve Çin’li yetkililer tarafından.
Aslında bunu destekleyen bazı önemli bulgular da yok değil. Bir kere kuluçka süresi 14 gün. Korona familyasından diğer virüslerce yaratılan “Sars” ve “Mers” salgınlarında bu süre 3-4 gün olduğu için çabuk belirti verip salgın düzeyine ulaşmadan önlenebilmişti. “Kovid-19″un oldukça akıllı bir virüs olduğu mikrobiyolog larca da kabul ediliyor. Zira bir nevi protein üretip iç organlara tutunup çoğalabiliyor. Sanki bir zeka ile hareket ediyormuş gibi.
İtalya, bu işi ciddiye almadığı için 2 bine yakın insanını kaybetti, İtalyan Hükümeti sonrasında önce “Kırmızı Alan” sonrasında ise “Sokağa çıkma yasağı” ilan etse de hala günde ortalama 150-200 vatandaşını kaybetmeye devam ediyor. İtalya’dan sonra İspanya ve Fransa’da sokağa çıkma yasağı ilan etti.
Alman Şansölyesi Merkel, Virüsün %50-60 civarındaki Alman Vatandaşına bulaşmasını beklediklerini söyledi, net olarak, açıkça-mertçe. Dünya çapında tanınmış bilim insanları ise salgının bundan sonraki süreçte 7 milyar kişiye bulaşabileceğini, %3 mortalite oranı ile 210 milyon kişinin ölebileceği tahmininde bulunuyor.
Bu da bir yıl içinde günde yaklaşık 500 bin kişinin ölmesi anlamına geliyor. Tabii hastalığın bu kadar çok yayılması ile oluşan rastgele mutasyonlarla daha da öldürücü hale gelip, ekonomik çöküş riskini ve ekonomik kriz sonucu oluşacak kıtlık nedeniyle ölecek insanlar bu sayıya dahil değil.
Gelelim Türkiye’ye. Biz hala, Korona, bana bulaşma yoksa korum orana-burana diye dalga geçmekle, olayın ciddiyetini idrak edememekle meşgulüz. Kafamızı kuma gömmüş, çok anlamlı ve gülünç mizahi hikayeler üretmekle vakit geçiriyoruz. Merkel gibi bir devlet adamı çıkıp, bundan sonra neler yaşayabileceğimizi söylemiş olsa belki biraz daha ciddiye alırdık meseleyi.
Efendim panik-manik, dont panik!. Yok öyle bir şey. Aksine insanlardan gerçekleri saklamak çok daha kötü sonuçlara yol açabilir, bu biliniyor. O halde, çıkıp açıklansın, yarın, bir gün başımıza neler gelebileceği. Bunu bilmeye hepimizin hakkı var. Bu şekilde insanlar gerekli tedbirleri alır ve devlette ona göre salgınla daha kolay mücadele eder.
Arkadaşlar, son söz olarak, tamam çok matrak ve espirütüel insanlarız lakın bu işin şakaya gelir bir yanı yok. Hastalığa yakalanıp kurtulunsa bile Akciğerler %30 performans kaybına uğruyor, diğer organların ise ne gibi bir zarara uğradığı şu an hastalıktan kurtulan yüzlerce kişinin üzerinde araştırılıyor.
Mümkün mertebe toplu alanlara gitmeyelim. El sıkışmayalım, sarılmayalım, öpüşmeyelim. Bir süre elimiz yokmuş gibi davranalım, Kolumuzu, dirseğimizi kullanalım. Size birde test hareketi söyleyeyim, belki henüz bilmeyenler vardır. Derin bir nefes alıp nefesinizi 15-20 saniye kadar tutun sonra bırakın. Öksürmüyor, ve nefesiniz daralmıyorsa, yani rahat nefes alabiliyorsanız, ciğerlerinizde “Fibroz” oluşmamış demektir.
Sürekli su için. Ağzınızda yerleşmiş virüs varsa akciğerleriniz yerine midenize gider ve mide asidince yok edilir.
Benden bu kadar. Amman hem sağlığınıza hemide akılınıza mukayyet olun. Durduk yerde birde sizleri düşünmeyelim netekim…
