1971 yılının Şubat ayı.
Üniversitede ilk yılım. Ankara, Siyasal Bilgiler Fakültesi “Cumhuriyet
Yurdu’nda” kalıyorum.
İzmitli arkadaşlarım Nazmi Tirben ve Ali Osman Yaramış’la tiyatro
çalışmasındayız. Akşam saatlerinde, Ali Osman’la yurda dönüyoruz.
Yurt, polislerin kontrolü altında. Karşıt iki grubun çatışması sonucu
Toplum Polisi yurdu basmış! Öğrenciler gözaltına alınmış.
Yurda yakın “ÇIĞIR Lokantası’na” sığınıyor ve “Aşçı Yemeği” yiyoruz. Bir
ara, Tokat’ın Erbaa ilçesinden “Namık Kemal” lakabı taktığımız, oda
arkadaşımız Cengiz giriyor içeriye… Yaka paça dağılmış, yüzüne
darbeler almış. “Ne oldu?” diye soruyoruz; “Hiç sormayın arkadaşlar.
Polis geldi; ‘sen Deniz Gezmiş’i tanır mısın?’ diye soruyor. Dedim; yahu
ben deniz görmemişim, nerden bileyim Gezmişini?”
Bu olay sonrası dört arkadaş, bir eve taşınıyoruz.
Ve 12 Mart 1971 günü gelip çatıyor. Öğrencilik yaşamımızın ilk üç ayı
içinde bir “Askeri Muhtıra” ile öğrencilik hayallerimiz kararıyor!
“Süleyman Genç, rahmetli Hasan Belovacıklı,Mehmet Ali Tezcan ve Ali
Osman Yaramış’la aynı evi paylaşıyoruz.
Süleyman Genç’in “12 Mart’a Nasıl Gelindi?” adlı kitabı önce eve gelmiş,
sonra dağıtım için evden çıkarılmıştı. Aynı gece evimiz polis ve askerler
tarafından basılıyor! Süleyman Genç evde yok. Gelenler evde “suç
unsuru” ve hakkımızda “olumsuz bir durum” bulamıyor ve çekip
gidiyorlar… Ama yaşadığımız bu olayın izleri unutulmuyor?
12 Mart Muhtırası neydi?
1961 Anayasası’nın getirdiği “Temel Hak ve Özgürlüklere” yönelik
çağdaş değerler, Türkiye’de siyasal ve kültürel bir değişimin de itici gücü
olmuştu. Türkiye İşçi Partisi (TİP), DİSK, Üniversitelerde öğrenci
örgütlenmeleri siyasal egemenleri rahatsız ediyordu.
Meclis’te çıkarılan
ve sendikal hakları kısıtlamaya ve DİSK’i ortadan kaldırmaya yönelik
Sendikalar Yasası değişikliğine karşı “15-16 Haziran 1970 direnişleri” ve
ardındanTİP’in Anayasa Mahkemesi’ne başvurusu ile bu siyasal oyunun
bozulması, “siyasal ve ekonomik egemenleri” çok rahatsız ediyordu.
Öte yandan, zamanın MİT Müsteşarı Korgeneral Fuat Doğu; “Sosyalist
ve Kürt Devleti kurmaya yönelik hareketler” konusunda Cumhurbaşkanı
Cevdet Sunay’ı bilgilendiriyor, ülkenin geleceğinde yaşanabilecek
sorunlar üzerine uyarıyor, Demirel hükümetinin istifasını ve partiler üstü
bir “Milli Hükümet” kurularak, Anayasa’da önemli değişiklikler
yapılmasını öneriyordu.
Doğu, ayrıca; “ordu içinde sol bir darbenin yaşanabileceğine” de işaret
ediyordu.
Nihayet, 12 Mart 1971 günü, Ordu Üst yönetiminin ortak imzalarıyla, bir
MUHTIRA yayınlandı. Demirel istifa etti.
CHP’den istifa eden Nihat Erim’in belirlediği 25 kişilik kabinede yalnızca
11 kişi Meclis kökenliydi! Özellikle üniversitelerde “solcu” olarak bilinen
öğretim üyelerive sol çizgideki öğrenci örgütlenmelerinin üzerine gidildi.
Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan, bu dönemde idam
edildiler.
Bu dönemde TRT’nin “özerk” yapısı sona erdirildi. Kanun Hükmünde
Kararname (KHK) uygulaması bu dönemde başladı!
Erim Hükümetleri sözde “REFORM HÜKÜMETLERİ” olacaktı ama
olamadı! Daha sonra 1972 yılında Ferit Melen ve daha sonra da Naim
Talu hükümetleri görev aldılar.
12 Mart 1971’den yeniden seçimlerin yapıldığı Ekim 1973’e kadar
Anayasa’nın 55 maddesinde değişiklikler yapılmıştır.
1973-1980 arasında “Koalisyon hükümetleri” ve “siyasal-toplumsal
ayrışmaların” hız kazandığı bir dönem yaşandı.
“SİYASETÇİ” çoktu ama gerçek anlamıyla “DEVLET ADAMLIĞI”
karaborsaya düştü!…
Demirel’in Başbakan olduğu 24 Ocak 1980 tarihinde, Turgut ÖZAL’ın
“teknisyeni” olmakla övündüğü “Ekonomik İstikrar Önlemleri Paketi” ile “TÜRKİYE’NİN KÜRESEL DÜZENE ENTEGRE OLDUĞU” bir dönemin
temeli atılmış ancak “Demokratik bir ortamda bu projeyi uygulamanın
mümkün olmadığı” görülerek, gerekli önlemlerin alınması için “12 Eylül
1980 Darbesi” uygulanmış ve kurulan “Bülent ULUSU hükümetinde
ÖZAL, “Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı” yapılmıştır!…
Sonrası; 1983 yılından itibaren, gelmiş geçmiş hükümetler “ULUSAL
VARLIKLARI” yok pahasına satarak, ülkemizi bugünlere elbirliği ile
taşımışlardır..