Türkiye’nin “SURİYE AŞKI” 2006 yılında, Ahmet Davutoğlu’nun ŞAM
ZİYARETİ ile başladı!
6 Temmuz 2006 tarihli Hürriyet gazetesindeki geniş haberde, zamanın
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün şu açıklaması yer alıyordu;
“İsrail ve Amerika, Türkiye’nin inisiyatif almasını istedi. Bunun üzerine
Başbakan Erdoğan, başdanışmanı Davutoğlu’nu Şam’a gönderdi.”
Kimse sormadı; “Biz İsrail ve ABD’nin hizmetkarı mıyız?” diye!
Sonra ne oldu?
“ARAP BAHARI” denilen, ABD ve yandaşlarının Ortadoğu’yu kan gölüne
çeviren kirli oyunları sahneye kondu!
Zamanın ABD Dışişleri Bakanı Gondaliza Rise; “Ortadoğu’da haritalar
değişecek” diyordu.
KÖRFEZ SAVAŞLARI ile başlamıştı.
ASIL HEDEF çok netti;
Ortadoğu’yu “etnik köken ve mezhep farklılıklarını” kullanarak, “taşeron
terör örgütlerini” ve varlıklarını ABD’nın gücüne borçlu olan “işbirlikçi
Arap yönetimlerini” kullanarak, PETROL kaynaklarına el koymak ve
“BÜYÜK İSRAİL PROJESİ” için yol almak!
Irak, fiilen işgal edildi, parçalandı, petrol kaynaklarına el kondu.
Türkiye’ye komşu bir “Özerk Yönetim” oluşturuldu. Tarih boyunca
emperyalist güçlerle işbirliği içinde olan BARZANİ ailesi, bu özerk
yönetimin başında, Irak petrollerini emperyalistlerle paylaşmaya
başladı.
Sırada SURİYE vardı!
Suriye yönetimi, Rusya ile yakın ilişkiler içindeydi. ABD’nin bu ülkeye
Irak’ta olduğu gibi pervasızca saldırması kolay değildi! TAŞERON
ÖRGÜTLER kullanılmalıydı! Öyle de oldu. “Muhalif gruplar” adı altında,
ABD’nin silah, mühimmat ve parasal desteği ile Esad’a karşı saldırıya
geçen örgütler Suriye’yi yakıp yıkmaya başladı.
Örneğin; IŞİD diye bir örgüt ortaya çıktı. Sözde Irak ve Suriye’de “Şeriat
düzeni” kurmayı hedefliyorlardı! Yüzlerce Müslüman’ın kellelerini aldılar!
Kadınları esir pazarlarında sattılar. Ele geçirdikleri yerlerde talan
yaptılar.
Bizim kimi siyaset bezirganları da, İŞİD için; “Bir kısım öfkeli insan”
diyordu!
Daha sonra, “ÖSO-Özgür Suriye Ordusu” adı verilen bir silahlı güç
oluşturuldu. Bu gücün temeli Türkiye’de atıldı. Yaşanan olaylar gösterdi
ki, Türkiye ve ABD, bu gücü maddi ve manevi destekliyordu. Türk Silahlı
Kuvvetleri Suriye’de ÖSO ile ortak operasyonlar yaptı.
Son olarak da “Terör eylemlerine karşı GÜVENLİ BÖLGE oluşturmak” iddiasıyla sınır ötesinde operasyonlar yapıldı. Önce ABD sonra da Rusya devreye girdiler ve operasyonları durdurdular!
İlginç olan şu ki; Türkiye olarak PKK ve Suriye kolu PYD’ye karşı
yurdumuzu korumak istiyorduk ama “STRATEJİK ORTAK, DOST ve
MÜTTEFİK” ABD, bu örgüte alenen silah, mühimmat ve parasal destek
yağdırıyordu! Suriye’deki petrol kaynaklarının BEKÇİLERİ bu örgütler
olacaktı!
Bütün bunlar, en yakın komşumuz ve en uzun sınır komşumuz Suriye’de
oluyordu.
belirtiyorduk. Ama bir de “DESPOT ve CANİ ESAD’ı” devirip, Şam’da
Emevi camiinde Cuma namazı kılmayı hedefliyorduk!
Sanki, Ortadoğu’daki diğer bütün ülkelerde “DEMOKRASİ” vardı!?
Ortadoğu’da emperyalizmin saldırısına uğramayan ülkelerin yöneticileri
emperyalizmle İŞBİRLİĞİ içindeydiler!
Ya Türkiye?
En yakın komşusu ile barış içinde ve karşılıklı ticari ilişkilerle yaşaması
gerekirken NEDEN düşman oluyor? Neden bu kirli savaşa giriyor?
NEDEN TÜRK ASKERLERİ ÖLÜYOR?
Neden bu çok yönlü kirli savaş yüzünden 4-5 milyon Suriyeli için
ülkemizin maddi kaynaklarını tüketiyoruz?
İŞSİZLİK en büyük sorun iken, insanlarımız “AÇIZ” diye feryad ederken,
bu ülkenin kaynaklarını neden başkaları için heba ediyoruz?
“Camiye lazım olan kiliseye haramdır” deyişi geliyor aklıma!
Şimdi, her an Suriye ile savaşma tehlikesi ve tehdidi altındayız. Savaş
kolay mı? Savaş, birçok vatan evladının ölmesi, ülke kaynaklarının
tüketilmesi demek.
Yetmez mi ödediğimiz bedel?..