“Taammüd” Arapça bir sözcük. Türkçe karşılığı; “Bilerek, isteyerek,
kasten.
Ancak, özellikle yargı diline yerleşip kalmış bir sözcük.
Belki de, bu sözcüğün “insan ve doğa yaşamındaki büyük günahını”
geniş kitlelerden saklamaktır amaç!?
Ya “kitlesel cinayet” nedir?
En başta savaşlar ve terör olayları.
Sonra, etnik ya da dinsel karşıtlıklar nedeniyle insan topluluklarına
yönelik insanlık dışı tecavüzler. Örneğin; Sivas Katliamı gibi.
Ne var ki, bunlardan da daha büyük, daha insanlık dışı, daha ahlaksızca
bir kitlesel cinayet var; “DOĞA CİNAYETLERİ.”
Tüm canlılar, yaşamak için DOĞAYA muhtaçtırlar.
Doğa; yani hava, su, toprak sürekli olarak kirletiliyorsa, başta insan
olmak üzere tüm canlıların yaşamı tehlike altındadır.
Bu kirlilik, salgın ve ölümcül hastalıklara neden oluyor.
KANSER, en çok bilinen ve yaygın olan ölümcül bir hastalık.
Doğal yaşam alanının kirliliği “salgın hastalıklara” de yol açıyor.
Kimyasal tarım ilaçları, ARILARI yok ediyor. Arılar yok olursa, bitkilerin
döllenmesi yani besin üretimi yok olacak!
Ne var ki, ülkemizde ve dünyada egemen olan “VAHŞİ KAPİTALİZM” ne
doğa tanıyor ne insan…
Doğal çevrenin insafsızca tüketilmesinin önüne geçmek iddiasıyla, bir
süre önce, her türlü üretim tesisi ve altyapı çalışmalarında “ÇEDÇevresel Etki Değerlendirme Raporu” alınması koşulu getirildi.
Yani; siz bir fabrika, bir otoyol, köprü, otel, maden ocağı vb. kuracağınız
zaman, “BİLİMSEL OLARAK” konunun uzmanı olan “BİLİM İNSANLARI”
tarafından bir rapor hazırlanacak; bu tesis doğa ve insan yaşamına
olumsuz bir etki yapacak mı?
Tesisin kurulacağı alan “tarım toprağı”mı? “Orman alanı” mı? Yakın çevresinde “yerleşim alanı, su, göl, akarsu” var mı? ATIKLARI nasıl bertaraf edilecek? Örneğin; bu tesis bir TERMİK SANTRAL ise, “baca filtresi” olacak mı? Filtre olmazsa çevresindeki tarımsal, ormanlık alana ve yerleşim yerlerinde yaşayan insanlara nasıl bir zarar verecek?
Bu ÇED Raporu’nu bilim insanları hazırlayacak ve tesisin yapılacağı
yerde yaşayan insanların da “BİLGİ ve ONAYINA” sunulacak!
Ne yazık ki, ÇED Raporları “GÜNAH ÖRTÜSÜ” haline geldi!
Kimi “bilim adamı” kılıklı “para köleleri” bu raporları “kitabına uyduruyor” ve yalanlarla süslüyor!
Sonra, birinci sınıf tarım alanlarına tesis kuruluyor, baca filtreleri
takılmıyor, arıtma tesisi kurulmuyor, tesis çevresindeki akarsular ya da
deniz “atık alanı” gibi kullanılıyor, ormanlık alanlar talan ediliyor..
Böylece, “İNSAN Ve DOĞA cinayeti” işleniyor.
Ancak, bu ülkede “bilim namusu” ile yaşayan, kendisini halkına ve
insanlığa karşı sorumlu sayan bilim insanları da var. Örnek; Prof. Dr.
Onur Hamzaoğlu ve Doç. Dr. Bülent ŞIK gibi.
Hamzaoğlu, “Halk Sağlığı Uzmanı” ve Dilovası’nda yaptığı araştırma
sonuçlarını –asıl sorumlu olduğu halka- açıkladığı için kimi siyaset
tüccarının gazabına uğradı! O’nun araştırma sonuçlarına göre; Dilovası
Kanser üretim merkezi haline gelmiş!
Dilovası’ndaki sınai tesislerinin “doğaya ve insana zarar vermeyeceği”
yönünde ÇED Raporu hazırlayan “bilim esnafı” utanıyor mu dersiniz?
Bülent Şık ise; Sağlık Bakanlığı’nca mahkemeye verilmiş! Neden
Kanserojen kimyasalları açıkladığı için! TCK (Türk Ceza Kanunu) 258,
334 ve 336.maddelerine göre yargılanıyor!
Bu arada, resmen açıklanan bir bilgi; “2018 yılında Kocaeli’de her dört
ölümden bir KANSER nedeniyle.” (TUİK Raporu)
Bildiğiniz gibi, “KANAL İSTANBUL” için de bir ÇED Raporu hazırlandı.
Hazırlayan şirketle ilgili kimi olumsuz iddialar var! Bu bir yana, ÇED
Raporu Bakanlıkça onaylanmış!
Ya VATANDAŞ? Vatandaş bu ÇED raporunu onaylamış mı?
Çeşitli alanlarda saygın bilim adamları bu projenin çok yönlü yanlışlarını
belirtiyor. Dinleyen var mı?
Gerçekten DEMOKRATİK bir HUKUK DEVLETİ böyle mi olur?
Sözün özü şu;
Bu ülkede ÇED raporları, “taammüden kitlesel doğa ve insan
cinayetlerinin” silahı haline gelmiş!
Bu faturayı hep birlikte ödüyoruz. Daha kötüsü, asıl faturayı
çocuklarımız ve torunlarımız ödeyecekler!
Ya bizler? Bizler de bu cinayetlere seyirci kalarak ortak olmanın
günahını çekeceğiz…
