Tarihi kişilere yönelik bilgi ve yargılarımız, büyük ölçüde “eksik-yanlış ve
önyargılıdır.”
Çünkü, “araştırma ve doğru olanı kabullenme” kültürümüz de zayıftır.
Yıllar önce, Mehmet Akif Ersoy’la ilgili bir yazım üzerine, “siyasal
değerler” açısından farklı olduğumuzu düşünen bir değerli dost,
telefonla aramış ve kutlamıştı. O’na göre; “Solcu bir kişinin Ersoy’u saygı
ile anması şaşkınlık verici bir olay” idi.
Yarın, 27 Aralık. Ersoy’un 83’ncü ölüm yıldönümü.
O’nu bir kez daha anımsamalı, tanımalı, düşünmeli ve anmalıyız..
AKİF’in gençlik yıllarında Osmanlı:
Mehmet Akif, 1873 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiş. Abdülaziz
dönemi. Ancak, üç yıl sonra Abdülaziz tahttan indirilir, kısa bir süre 5.
Murat tahta çıkarılır ve indirilir. 1876 yılında ise “Meşrutiyet’in ilanı” sözü
ile 2. Abdülhamit tahta çıkar.
1788-89 Osmanlı-Rus Savaşı sonucu Yeşilköy’e kadar dayanan Rusya
ile Ayastefanos Antlaşması.
1881 yılında Mısır’ın Birleşik Krallık (İngiltere) tarafından işgali. Aynı yıl,
Osmanlı borçlarının tahsili için “Duyun-u Umumiye İdaresi” nin
kurulması ve alacaklı Avrupa devletlerinin Osmanlı’nın tüm maliyesi ve
maddi varlıkları üzerine çökmesi.
Akif, bu kaos ortamı içinde Baytar Mektebi’nden mezun olur. Fransızca,
Farsça öğrenir. Babasından da Arapça dersleri alır. Yaşadığı ülkenin
sorunlarına karşı duyarlıdır ve henüz 16 yaşındayken, 1889’da kurulan
“İttihat ve Terakki Cemiyeti” ne üye olur.
Osmanlı Devleti bir yandan sürekli toprak yitirmekte, öte yandan ülke
ekonomisi yabancıların elinde sürüklenmektedir.
Örnekleyelim;
1888’de; Haydarpaşa-İzmir-Ankara demiryolu imtiyazı Almanlara
verilmişti.
Balkanlarda milliyetçilik hareketleri sonucu yeni bağımsız ülkeler ortaya
çıkıyor, Anadolu’da, Sason’da, İstanbul’da Ermeni çetelerinin yarattığı
olaylar yaşanıyor ve Osmanlı Devleti Anadolu’ya sıkıştırılıyordu.
1896 Girit İsyanı, 1897’de Yunan kuvvetlerinin Girit’e çıkması, 1902’de
Yemen isyanları ve 1908’de 2. Meşrutiyet.
Ardından; 31 Mart Olayı.
1912 ve 1913’te Balkan Savaşları, İtalyanların Rodos, Oniki Ada
tecavüzleri, Trablus ve Bingazi’nin İtalya’ya terk edilmesi.
1914 yılında 1. Dünya Savaşı’nın çıkması ve Osmanlı’nın Almanlar
yanında savaşa katılması. 1914’de Enver Paşa’nın Sarıkamış Harekatı
ve yaşanan felaket. Savaş sonunda Osmanlı Devleti’nin imzaladığı SEVR
Antlaşması büyük maddi ve manevi yıkım olmuştu.
Ulusal Mücadelede Akif..
Mehmet Akif Ersoy, Enver Paşa’ya yakındı. Ancak, Mustafa Kemal’in
öncülüğünde başlayan “Kurtuluş Savaşı’na” fiilen katıldı. 1921’de, 1.
Meclis’te Burdur Mebusu olarak yer aldı.
17 Şubat 1921’de “İstiklal Marşı’nın metnini yazdı.
1923 yılında Cumhuriyet’in ilanı ardından Mustafa Kemal, Akif’ten
Kur’an’ın Türkçe tefsir ve tercümesini istedi. İddialara göre; bu görevi en
doğru şekilde yerine getirmek için Mısır’a gitti ve 11 yıl sonra yurda
döndü. Bu görevi istediği şekilde gerçekleştiremediğini belirterek affını
istedi.
Akif, 27 Aralık 1936’da yaşamını yitirdi. Kabri, Edirnekapı
Mezarlığı’ndadır.
AKİF’in Düşünceleri…
Mehmet Akif, samimi bir Müslüman’dı. İslam toplumunun birliğini istiyor
ama bunun mümkün olamayacağını da görüyordu. En büyük gerekçesi;
Müslüman toplumların cehaletiydi. Özellikle, İslam dininde “Ruhban
sınıfı” olmadığı halde, din üzerinden maddi-manevi çıkar sağlayan ve
yabancılar tarafından kullanılan yoz-yobaz takımını İslamiyet’in önünde
en büyük engel görüyordu! Bu görüşünü şiirlerinde de dile getirirdi. İşte
bir örnek;
“Sofuluk satıyorsun, elinde tespih/ Çevrende dalkavuklar, tapınır gibi lateşbih/ Sarık, cübbe ve şalvar; hepsi istismar, riya/ Şekil yönünden
sanki; Ömer’in devri güya!/ Herkes namaz oruçta; hepsi sözünü dinler/
Zikir Kur’an sesinden, yerler gökler inler/ Ha bu din, iman, takva; inan
hepsi yalan/ Sen onları kendine taptırırsın vesselam/ Derdin, davan
sadece hep nefsi saltanatın/ Şimdilik putu sensin tapılan menfaatin/
Hey, kukla kafalı adam; dinle sözümü tut/ Bunların dilinde Hak; ama
hepsi put!../
KADER Mİ?
“Kadere inanmak” İslam dininin “Allah’a teslim olmak” inancının bir
ifadesidir. Ancak, insanın AKLINI kullanarak her türlü önlemi alması da
ön koşuldur!
“Kader” konusu hem din adamı kılıklı softalar hem de “dini siyaset
malzemesi olarak kullanan” kirli siyasetçiler için halkı uyutmakaldatmak amacıyla kullandıkları en büyük sermayedir!
Peki, Mehmet Akif “kader” konusuna nasıl bakıyor?
Mütevekkil..
“Kadermiş” öyle mi? Haşa, bu söz değil doğru.
Belanı istedin, Allah da verdi…Doğrusu bu.
“Çalış” dedikçe şeriat, çalışmadın, durdun,
O’nun hesabına birçok hurafe uydurdun!
Sonunda bir de “TEVEKKÜL” sokuşturup araya,
Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya!
Bırak çalışmayı, emret oturduğun yerden,
Yorulma, öyle ya; Mevla Ecir-i Hasır iken!
Yazıp sabahleyin evden çıkarken işlerini,
Birer birer oku tekmil edince defterini
Bütün o işleri Rabbim görür, vazifesidir!
Yükün hafifedi, sen şimdi doğru kahveye gir!
Çoluk çocuk sürünürmüş sonunda aç kalarak
Hüda vekil-i umurun değil mi? Keyfine bak!
O’nun Hazine-i İn’amı kendi veznendir!
Havale et ne kadar masrafın olursa..Verir!
Ya sen?
Mütevekkil!
Yutulmaz artık bu!
Ne saygısızlık bu!
Hüda’yı kendine kul yaptı
Kendi oldu Hüda;
Utanmadan da “tevekkül” diyor bu cürete ha!..
(*)
Esir-i Hasır: Ücretli eleman
Vekil-i Umur : Birinin işlerine bakan
Hazine-i İnam : Hediye hazine
Medeni yaşamı
Mehmet Akif’in eşi ve kızı tesettür içinde değillerdi. “Resim yapmak
günah” diyen softalara rağmen, kızı Suat’a Nazım Hikmet’in annesi
Celile Hanım’dan resim dersleri aldırırdı. Eski geleneklere de karşıdır.
Batı musikinse ilgi duyar ve dinlerdi.
- Abdülhamit ve Akif.
Akif, 2. Abdülhamit’in şiddetli bir muhalifidir. “İstibdat” adlı şiirini ona atfen yazar. Bu şiirinden birkaç satır; - “Zaman gelsin de görsün böyle dünyalar kadar zillet(aşağılanma)
Otuz üç yıl devam etsin, başından gitmesin nekbet(uğursuz)
Ne ali(yüce) kavim idik sen geldin sefil ettin
Düşürdün milletin en kahraman evladını ye’se
Ne melunsun ki rahmetler okuttun ruh-i İblis’e”
Akif, bir başka şiirinde yine Abdülhamit’e sesleniyor;
“Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem.” - Siyasi Değerleri:
Akif, Cumhuriyet dönemi “çağdaşlaşma” hareketlerine de karşı değildir. - Bazı yanlış uygulamalara itirazı vardır. Akif, daima mazlum ulusların
yanında yer aldı; - “Ulusum korkma!
Nasıl böyle bir imanı boğar
“Medeniyet” dediğin tek dişi kalmış canavar?” derken, mazlum uluslara seslenmektedir. “Medeniyet” onun şiirlerinde emperyalizmin simgesidir. - Mustafa Kemal ve Akif Mısır dönüşü bir dostuna yazdığı mektupta şunları yazar; “Mısır’da 11 yıl kaldım. Fakat 11 saat daha kalsaydım artık çıldırırdım. Sana halisane fikrimi söyleyeyim mi? İnsanlık da Türkiye’de, Milliyetçilik de Türkiye’de.
- Müslümanlık da Türkiye’de. Eğer varsa, Allah benim ömrümden alıp
O’na versin..” - Bedensel ölümünün 83. Yıldönümünde, ölümsüz insan Mehmet Akif
- Ersoy’u saygı ile anıyorum..