Yapılan araştırmalara göre; ülkemizde gazete okuma alışkanlığı çok
düşük. Örneğin; gazetelerin günlük tiraj toplamı 3 milyon civarında.
Japonya’da 15 milyon, Almanya’da 10 milyon.
Türkiye’de, nüfusun yalnızca yüzde 3’ü gazete okuyor! TV izleme oranı
yüzde 78.
-Gazete ve televizyonlarda HABERLER ne kadar ilgi çekiyor?
Gazete okurlarının büyük çoğunluğu “spor, magazin dışında 1. ve 3.
Sayfalarda yer alan cinayet, hırsızlık gibi olaylara ilgi duyuyor!
Ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel haberlere ilgi ise son derece az.
NEDEN?
· Okuma alışkanlığı çok zayıf,
· Günlük yaşam mücadelesi içinde, ciddi konulardan kaçış var!
· Gazetelere güven çok zayıf! Özellikle “siyasi iktidarın sesi” konumuna
gelmiş “yandaş medyaya” güven yok! Bunların günlük satış rakamları da
bunu kanıtlıyor!
· Televizyonlara gelince; hemen her kanaldaki “yemek” programları ile
“DİZİLER” toplumun belirli bir kesimini adeta tutsak ediyor, uyuşturuyor!
Elbette, “YARIŞMA” programlarını da göz ardı edemeyiz!
Gazetelerin büyük çoğunluğunda “ülke gerçekleri” değil, “siyaset
yalanları” yer alıyor!
Bu yüzden, halkımızın bir kısmı; ekonomik açıdan uçuşa geçtiğimizi
sanıyor!
Örneğin; kırmızı mercimeğin tohumunu bizden alan Kanada’nın şimdi
Türkiye’ye kırmızı mercimek sattığını çoğunluk bilmiyor!
Tarım ülkesi Türkiye’nin tam 6 ayrı ülkeden pirinç ithal ettiğinin de
farkında değil!
İşsizlik çığ gibi büyüyor, üniversite mezunları da iş bulamıyor ama,
vatandaşımızın büyük çoğunluğu “NEDEN?” diye sormuyor!
Eğitim sisteminin “nitelikli insan” üretemediğini göremiyor!
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği açıklıyor ki;
“bu yılın ilk 9 ayında 9 bin 961 işletme kapanmış!”
Sosyal Güvenceden yoksun yani “kayıt dışı” ve asgari ücretin altında
çalışmak zorunda olan, iş güvencesi bile olmayan, “köle düzeni” içinde
çalıştırılan insanlarımızın varlığının farkında olan kaç kişi var?
Bu ülkede 3 milyon 600 bin küsur kişi “asgari ücretle” çalışıyor! Bu
ülkede 847 bin 643 emekli bin liranın altında maaş alabiliyor! Ama
birileri, utanmadan yalan söyleyebiliyor! Birileri de inanıyor!
Bu ülkede siyasi iktidar, komşularıyla barış içinde yaşamak varken,
Suriye iç savaşına muhalif cepheye destek vererek katılmanın bedelini
bütün bir topluma ödetiyor! Ülkemizdeki Suriyeliler iş bulurken, işyeri
açarken, devletten maaş alırken, ücretsiz sağlık hizmetlerinden
yararlanırken, bu ülkenin vatandaşlarının işsizlik ve geçim sıkıntısı
içinde kıvrandığını kimileri göremiyor!
İstanbul’da, “İmar Yasasını hiçe sayarak” gökdelen diken “hatırlı şirket”
için, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın “özel olarak İMAR PLANI”
hazırladığını ve bunun Cumhurbaşkanlığınca onaylandığı, bu şirketin bu
yolla trilyonlarca lira haksız kazanç sağladığını kaç kişi biliyor?
Kamu bankalarından aldığı kıyak KREDİLER ile büyük medya
kuruluşlarını satın alan ve siyasi iktidara koşulsuz destek veren kimi
şirketlerin, borçlarını nasıl kısa sürede ödeyebildiklerini, öte yandan
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kamu bankalarının neden kredi
vermediğini kaç kişi sorguluyor?
Bu ülkenin insanlarını baca gazları ile zehirleyen, bulundukları çevrede
toprağı, suyu kirleten, doğal ortamı hızla yok eden TERMİK Santraller
kendilerine tanınan 3 yıllık süre içinde “baca filtrelerini” takmadılar!
Aslında, “Devlet otoritesine, yasalara kafa tuttular! Halkın sağlığını hiç
umursamadılar! Ama, 2 yıl 6 ay daha süre tanıyan “ZEHİR YASASI” AKP
ve MHP’li milletvekillerinin oylarıyla çıkarıldı. Ne kadar insanımız
farkında?
Daha da vahim olan şu ki; “CNN TÜRK” televizyon yayınında bu yasayı
savunan ilginç ve utanç verici bir “sözde haber” yapıldı! Bu haberde,
santraller çevresinde hızla artan KANSER hastalıklarından hiç söz
edilmedi! Kaç kişi bu habere tepki gösterdi?
Ancak; “ZEHİR YASASI” üzerine tepkiler yükselince Cumhurbaşkanı
“VETO” etti! Peki, bu yasadan haberi yok muydu? Olmaz mı? “REİS”
istemeden, AKP içinden hangi çılgın yasa teklifi verebilir?
“HABERLER” toplumu bilgilendirmek üzere yazılır ve yayımlanır. Oysa
bizim ülkemizde haberler, “toplumu yönlendirme ve güdülendirme aracı”
olarak görülüyor!
Bir gün önce “AK” diyenler, bir gün sonra “KARA” diyebiliyor!
Bu koşullarda “TOPLUM RUH SAĞLIĞI” yerinde olabilir mi?
Kimi siyasetçilerin ikide bir, siyaseti bir “ÇOBAN-SÜRÜ” ilişkisi olarak
görmesi nedendir?
Ruh sağlığı yerinde olan düşünsün!..