İnsan yaşamında unutamayacağı anılar ve insanlar vardır.
Tarih; 15 Aralık 1970.
İlkokuldan itibaren sınıf arkadaşım Ali Osman Yaramış’la Ankara’da,
Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin büyük amfisindeyiz.
Fakülte Dekanı Prof. Dr. Cahit Talas’ın yeni öğretim yılı açılış konuşması
sonrası, adının Mustafa Kaçaroğlu olduğunu öğrendiğimiz kıdemli bir
öğrenci kürsüye çıkıyor ve ateşli bir konuşma yapıyor. Üniversitede ilk
günün heyecanını yaşamaktayız.
Sonra, ilk dersin hocası geliyor; dersin konusu “Anayasa Hukuku” ve
karşımızdaki beyaz saçlı, yakışıklı adam Prof. Dr. Muammer Aksoy.
Aksoy’un etkileyici bir ders anlatma tekniği var. Hayranlıkla dinliyoruz.
Sonra öğreniyoruz ki, “çift numaralı” öğrenciler, bir üst katta Prof. Dr.
Mümtaz Soysal hocadan bu dersi alacaklar…
Bir sonraki derste Mümtaz Hoca’nın sınıfındayım. Kürsüdeki
sandalyesine yarım yamalak oturan, sık sık ayağa kalkan ve ince ses
tonuyla akıcı bir şekilde ders anlatan bir hoca. Bu hocayı da seviyorum.
Mümtaz Hoca’nın SBF (Siyasal Bilgiler Fakültesi) yayınlarından
“Anayasaya Giriş” adlı kitabını edinmemiz gerekiyor. Üniversitedeki kitap
satış yerinden bu kitabı edinemiyorum. Tükenmiş. Sonra, ikinci el bir
kitap buluyor ve seviniyorum.
Derken, 12 Mart Muhtırası veriliyor ve hocamız bu kitabı ve “Anayasal
düzene karşı çıkmak” iddiası ile tutuklanıyor!
Oysa, karşı çıktığı iddia edilen 1961 Anayasası’nı hazırlayan bilim
adamlarından biri de Mümtaz Hoca idi!..
Hocamız aylarca tutsak edildi.
Anayasaların, “farklı toplumsal kesimlerin farklı çıkarlarını koruyan bir
“uzlaşma metni”, bir TOPLUMSAL SÖZLEŞME olduğunu ilk kez Mümtaz
Hocamdan öğrendim.
Anayasaların, toplumsal gelişme ve değişime uygun olarak ancak,
“Temel hak ve özgürlükleri geliştirerek” değiştirilebileceğini ve bunun
“HALK OYU” ile mümkün olabileceğini söylerdi. Bir şey daha eklerdi;
“Siyasi iktidarlar, halkın bilinçlenmesi önündeki en büyük engellerdir!
Siyasi iktidarlar, bilinçsiz, ekonomik ve sosyal açıdan güçsüz bir halk
kitlesi ister ve popülist söylemlerle halkı yanıltırlar” derdi.
Mümtaz Hoca, maddi ve manevi “ULUSAL VARLIKLARA SAHİP ÇIKMA”
yanlısıydı.
Yolu, Mustafa Kemal Atatürk’ün yoluydu.
Mümtaz Hocamla yolumuz, bir SHP Kurultayında yeniden kesişti. İkimiz
de, Genel Başkan adaylarından Aydın Güven Gürkan’ı destekliyorduk.
Rahmetli Gürkan, kendisinden yana konuşmacı olacak iki kişi
belirlemişti; biri Mümtaz Hoca, diğeri de bendim!.. Hayatımın en onurlu
göreviydi bu.
Mümtaz Hoca’yla mezuniyetimden 23 yıl sonra İzmit’te buluştuk.
Bir konferans vermesi için kendisini davet etmiştim. O’nu havaalanında
karşıladım ve sohbet ederek İzmit’e geldik. Öğrencisi olduğumu
biliyordu. Ama, uğruna cezaevinde yattığı “ANAYASAYA GİRİŞ” kitabını
hem de ciltleterek sakladığımı bilmiyordu!
Konferans öncesi birlikte olduğumuz öğle yemeği sonunda kitabı ortaya çıkardım ve imzalamasını diledim. Şaşırdı kaldı. Sonra, bir güzel mesajla kitabı imzaladı. Şu anda, kütüphanemdeki en değerli eserlerden biri Mümtaz Hocamın imzaladığı ve 48 yıldır sakladığım o kitaptır.
konusunda yaptığım sunumlarda başvuru kaynağım oldu.
Mümtaz Hocamın gazete yazılarını altını çizerek okurdum. O benim için
“yaşam boyu öğretmenim” oldu.
Sonra, uzun bir sessizlik ve bedensel ölüm haberi…
İnsan, “ölümlü” bir varlık. Doğmak kadar ölüm de kaçınılmaz. Ama,
yaşarken ürettiğiniz değerler varsa, ölümsüzlüğü yakalıyorsunuz. Tıpkı
Mustafa Kemal Atatürk gibi.
Tıpkı, Mümtaz Soysal gibi…
Değerli hocam ve yol arkadaşım Mümtaz Soysal’ı saygı ile anıyorum.
Ruhu şadolsun…