Geçmiş yıllarda, “mantar zehirlenmesini” bilirdik. Bir de bazı kişilerde
“bakla zehirlenmesi” olurdu.
Son zamanlarda “tavuk” zehirlenmelerini olağan karşılamaya
başlamıştık! Sonunda “Ispanak zehirlemesi” de sahneye çıktı!
YETKİLİLER; “Ispanak değil, arasına karışan Güzel Avrat Otu zehirlemiş”
dediler!..
Bir tıp profesörü de; “Güzel Avrat Otu, tıbbi ilaç yapımında kullanılır ama
çok zor bulunur. Üstelik, ıspanağa karışabilecek, karışsa da fark
edilmeyecek bir ot değildir!” diye açıklama yaptı! (Prof. Erdem Yeşilada)
Rusya’dan geri gönderilen mandalinaların haberi takıldı aklıma! Geçmiş
yıllarda da domateslerimizi geri göndermişlerdi!
Ürünler geri geldi de çöpe mi atıldı?
Yoo, iç piyasada bize kakalandı!
Peki, ihraç ürünlerimiz neden geri geliyor?
Çünkü, Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde ve Rusya’da,
modern teknoloji ile donatılmış “TAHLİL LABORATUARLARI” gelen
ürünleri ayrıntılı olarak inceliyor, denetliyor, vatandaşını koruyor!
-Üründe zirai ilaç kalıntısı (Pestisit) ya da kanserojen etkisi olan
Alfatoksin var mı? Diye…
Ya Türkiye’de ne oluyor?
ABD’de 1950 yılında toprağa ve insan başta olmak üzere her türlü
canlıya verdiği büyük zarar nedeniyle yasaklanan DDT diye bildiğimiz
kimyasal madde, aynı yıl Türkiye’ye sokuluyor!
Bu ülkede 31 Ekim 2006’da çıkarılan TOHUMCULUK YASASI’nı
incelediniz mi? Özetle; “Sertifikalı tohum” kullanımı dayatılıyor!
Sertifikalı tohum ise büyük ölçüde yabancı kaynaklı. Bu yüzden, teknik
ve bürokratik süreçten geçmeyen “YERLİ TOHUM” kullanmak YASAK!..
Dededen kalma yerli tohum kullanan bir üretici, yakalanırsa 20 bin TL’ye
kadar cezaya çarptırılacak! Yani, o mis gibi kokan domatesler artık
olmayacak!
“Pamukova Kavunu” nu anımsar mısınız? O güzelim lezzeti ve
kokusuyla sofraların zenginliği olan kavunlarımız nerede?
ÇAYIRKÖY, bir zamanlar bütün İzmit ve çevresini doyuran Karpuz ve
Kavunu ile ünlüydü.
BÜYÜKŞEHİR Yasası çıktıktan sonra, Büyükşehir
Belediyesi’ne geçen Çayırköy Merası şimdi konut sitelerinin beton işgali
altında!
Her geçen gün yok oluşa sürüklenen tarımsal üretimde, yabancıların ve
özellikle İsrail’in tek kullanımlık hibrit tohumları ve yabancı şirketlerin ne
içerdiği belirsiz, toprağı ve çevreyi kirleten, arıları yok eden, insanı
zehirleyen TARIM İLAÇLARI ile “bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete!”
Ve hala, “Doğal çevreye ve insana ihanet” sürdürülüyor!
Meclis’e getirilen ve “VERGİ YASALARI” içeren yasa teklifine, son anda
bir madde daha eklenmiş! “Çevre ve insan sağlığına zarar verdikleri
kesin olan 13 termik santralin, kendilerine verilen 3 yıllık süre içinde,
başta baca filtreleri olmak üzere gerekli önlemleri almadıkları görülerek,
2.5 yıl daha süre verilmiş!
Bir ikisi hariç tamamen özel sektörün elindeki santrallerin doğaya,
toprağa, ürüne ve İNSANA vereceği zararı ikibuçuk yıl daha çekeceğiz!
Bu mu İNSANLIK? Böyle mi olur DEVLET YÖNETİMİ?
Gerekli koruma önlemleri almayan Jeotermal santraller de EGE
bölgesinde İNCİR üretimini yok olmaya götürdüğü belirtiliyor!
Ve; siyasi iktidar, ülkemizin en güzel ormanlık alanlarında yeni maden
ocakları açılması ve özellikle SİYANÜRLE ALTIN ARAMA için ruhsat
vermeye devam ediyor!
Son 5 yılda 3 bin 978 yeni maden ocağı açıldığını biliyor musunuz?
Ülkenin neresine giderseniz gidin, çevreye dikkatle bakın, dağların delik
deşik olduğunu göreceksiniz!
Siyasi iktidar, özellikle kimi ABD kökenli şirketler için NBŞ (Nişasta bazlı
şeker) kotasını yükseltiyor, Şeker Fabrikalarını satıyor, pancar üreticisi
çiftçimizi perişan ediyor!
Yetmiyor; GDO’lu tohumların ve ürünlerin İTHALATINA onay veriyor!
Toprak bir kez kirlendi mi 50-70 yıldan önce temizlenemiyor!
Niğde ve Nevşehir’de yetiştirilen patateslerde kanserojen maddeye
rastlanmış ve ekim yasaklanmış!
Ezcümle;
İnsanlığın en büyük ve gerçek düşmanı GIDA TERÖRÜ’dür!
Bu terörü yaratan küresel düzenin TEKELCİ güçleri yani
EMPERYALİZM’dir.
Bu tuzağa düşen siyasetçiler ise bu büyük günahın en büyük
paydaşlarıdır..
