Ana sayfa » Güncel » ÖLDÜREN BALIK MARMARA VE KARADENİZ’DE DE GÖRÜLMEYE BAŞLANDI!

ÖLDÜREN BALIK MARMARA VE KARADENİZ’DE DE GÖRÜLMEYE BAŞLANDI!

Yazar: Erdinç Şahin
0 yorum

KUZEYEGEHABER-Türk denizlerinde popülasyonu her geçen gün artan zehirli balıklar, hem balıkçıları hem de vatandaşları korkutmaya başladı.

Geçtiğimiz günlerde ayağına balon balığı düşünce ölümden dönen vatandaş, hemen arkasından kıyıya vuran balon balıklarını yiyen kedilerin telef olması, durumun ciddiyetini gözler önüne seriyor.

Denizlerimizin önemli bir sorunu haline gelen zehirli balıkların en çok nerelerde olduğunu, nelere dikkat edilmesi gerektiğini ve zehirli balıkların denizlerimizde artmasının nasıl engellenebileceği sorularına Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Ateş cevapladı.

‘MARMARA VE KARADENİZ’DE GÖRÜLMEYE BAŞLANDI”

Hint Okyanusu’ndan Süveyş Kanalı aracılığıyla Türkiye’ye giren türlerin 7’si balık, diğerleri deniz kestanesi, denizanası ve benzeri organizmalar olarak biliyor. Prof. Dr. Ateş, zehirli balık türlerinde en büyük popülasyonların Doğu Akdeniz’de olduğunu belirtti. Zehirlenme vakalarının en çok Akdeniz ve Ege’de görüldüğünü söyleyen Prof. Dr. Ateş “Balon balıklarının yayılımı gittikçe hızlanıyor, Marmara ve Karadeniz’de de görülmeye başlandı” açıklamasında bulundu.

“FELÇ, BİLİNÇ KAYBI, KALP KRİZİ VE ÖLÜM”

Balon balıklarının yumurtaları, karaciğerleri, kas ve derilerinde Tetradotoksin (TTX) bulunuyor ve bu en güçlü zehirlerden biri olarak biliyor. Zehirli balıkların insanlar tarafından tüketildiklerinde zehirlenme, felç, bilinç kaybı, solunum durması, kalp krizi gibi seyir gösterebileceğini ve ölümle sonuçlanabileceğini söyleyen Prof. Dr. Ateş, aslan balığı ve sokar balığının zehirlerinin vücutlarındaki dikenlerde olduğunu açıkladı.

Dikkatli tutulup temizlendiğinde etlerinin tüketilebileceğini söyleyen Ateş, özellikle sokar balıklarının ülkemizde Akdeniz ve Ege kıyılarındaki illerde tüketildiğini dile getirdi.

”FARKINDALIK OLUŞMALI, ÖNLEMLER ALINMALI”

Balon balıkları ve aslan balıkları da dâhil olmak üzere istilacı türlerin sayısında ve yayılımında son 4-5 senedir bir artış gözlemlendiğini söyleyen Prof. Dr. Ateş sözlerine şöyle devam etti:

“Hızlı adaptasyonları, üreme kapasitelerinin ve genetik çeşitliliğin yüksek olması, av baskısına rağmen bu türlerin popülasyonlarını etkilemedi. Bu olağan dışı bir durum değil, süregelen bir durum. Son zamanlarda istilacı türlere yönelik yapılan çalışmalar doğrultusunda bu türler ve etkileri görünürlük kazandı.

Sadece balon balığı ve aslan balığı değil ekosisteme zarar veren diğer istilacı türler konusunda bir farkındalık oluşmalı, gerekli araştırmalar yapılmalı ve önemler alınmalı.”

BALON BALIĞININ BALIKÇILIK SEKTÖRÜNE ZARARLARI..

Balon balıklarının yengeç, kalamar, ahtapot gibi canlıları ve ağa takılan balıkları tükettiğini söyleyen Prof. Dr. Ateş “Balıkçının ağına takıldığında balıkçıya zaman kaybettiriyor, balıkçılık operasyonlarını güçleştiriyor, balıkçılık av araçlarına zarar veriyor ve balıkçıya ekstra bir iş gücü çıkartıyor. Ayrıca istilacı türler besin rekabetine girdikleri yerel türlere üstünlük sağlayarak, popülasyonları olumsuz yönde etkiliyor” açıklamasında bulundu.

Balıkçılar ve vatandaşlar tarafından yakalanan balıkların öldürülerek denize atılması ve karaya çıkartılmamasının en etkin çözüm olduğunu dile getiren Prof. Dr. Ateş, “Balıkların karaya çıkartıldığı takdirde, çöp kutularına atmak veya toprağa gömmek yerine, belirlenmiş bir çöp atık bölgesine götürülmeleri ve mümkünse yakılmaları önerilebilir.

Toprağa gömmek toprağı eşeleyip bu balıkları bulabilecek diğer canlılar açısından tehlike teşkil edebilir” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Ateş sözlerini şöyle tamamladı:

“Balon balıkları ve diğer istilacı türler ile mücadele etmenin en etkin yolu eylem planları geliştirerek ekosistemlerin ve biyolojik çeşitliliğin güçlendirilmesini sağlamaktır. Av baskısı, kirlilik, kıyı ve dip tahribatı gibi nedenlerden dolayı zayıfamakta ya da yok olmakta olan yerel ekosistemler gelen istilacı türlere karşı kırılgan ve dirençli olamazlar.

Bu faktörlere karşı yapılacak olan koruma çalışmaları, istilacı türlere karşı yapılacak eylem planları doğrultusunda yerel ekosistemlerin güçlendirilmesi Türkiye deniz ekosisteminin sağlığı ve sürdürülebilirliği için önem taşıyor..”

İlginizi Çekebilecek Yazılar

Yorum Yap

* Bu formu kullanarak, verilerinizin bu web sitesi tarafından saklanmasını ve işlenmesini kabul etmiş olursunuz.

© 2015 – 2024 | Kuzeyegehaber.com