Ana sayfa » Bilim-Teknoloji » “İZMİR FAYINDA HENDEKLER AÇTIK, ÇOK İLGİNÇ VERİLER VAR, ŞU AN AÇIKLAYAMAM..”

“İZMİR FAYINDA HENDEKLER AÇTIK, ÇOK İLGİNÇ VERİLER VAR, ŞU AN AÇIKLAYAMAM..”

Yazar: Erdinç Şahin
0 yorum

KUZEYEGEHABER-Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkez (DAUM) Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir, İzmir ve çevresindeki faylar konusunda bilgi verdi. 

Balıkesir Gökçeyazı fay segmentinin, 2 bin yıldır kırılmadığına dikkat çekerek burada her an deprem olabileceğini belirtti. Birinci derece deprem kuşağında yer alan İzmir’de, deprem için 1615 toplanma alanı bulunuyor.

Prof. Dr. Hasan Sözbilir, İzmir’de tanımlanmış 13 tane fayın bulunduğunu açıkladı. Bu faylar içerisinde en önemlisinin Güzelbahçe’den başlayan ve Narlıdere, Balçova, Konak, Bornova Pınarbaşı’na kadar giden İzmir fayı olduğunu belirten Hasan Sözbilir, tamamen olmasa da fay üzerinde yerleşim alanlarının bulunduğunu aktardı.

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) tarafından hazırlanan bir proje kapsamında İzmir, Gülbahçe, Seferihisar, Yağcılar, Tuzla fayı üzerinde çalışma yürüttüklerini söyleyen Prof. Dr. Sözbilir, çalışmalar kapsamında fayların özelliklerini öğrenmek için hendekler açtıklarını belirterek, “Biz proje kapsamında 5 fayı çalışıyoruz. Şimdiye kadar İzmir fayı ile Gülbahçe fayında hendekler açtık. Çok ilginç veriler var. Şu anda proje devam ettiği için açıklama yetkim yok.

İzmir’de ilk kez bu proje kapsamında fayların içi açılarak, bakıldı” dedi. İzmir fayı üzerinde de incelemeler yaptıklarını belirten Prof. Dr. Sözbilir, “İzmir’de son büyük yıkıcı deprem, 1688 yılında oldu. Bu depremin sismik kaynağının İzmir fayı olduğu düşünülüyor. Çünkü İzmir fayına yakın binalar zarar gördü ve çoğu can kaybı bu fay üzerinde yaşandı. Hendek çalışması ile 1688 yılındaki depremi hangi fayın ürettiğini bulacağız” diye konuştu.

Yine Seferihisar fayında hendek açtıklarını söyleyen Hasan Sözbilir, “Bu fay da önemli. 2005’te Gülbahçe fayı ile 5.7, 5.9 büyüklüğündeki depremi üreten fay. Bunların belli dönemlerde belli büyüklükte deprem ürettiklerini görüyoruz. 1992 yılında Tuzla fayı 6 büyüklüğünde bir deprem üretti. ‘6’ değeri, Türkiye’deki bütün faylar için eşik bir değer. Bir fay 6’nın altında deprem ürettiğinde insanlar çok fazla etkilenmiyor. Binalar yıkılmıyor, zarar görüyor. Ama 6’yı geçtiğinde ölümler başlıyor” dedi.

‘HER AN KIRILABİLİR’

Prof. Dr. Sözbilir, Türkiye’nin kara kısmında şu ana kadar tespit edilen 500 fayın 100 tanesinin Batı Anadolu’da olduğunu, bunların da özellikle Balıkesir, Aydın, Muğla, Milas, Bodrum’da yer aldıklarını vurguladı. İzmir’in deprem master planının revize edilmesinin önemine dikkat çeken Prof. Dr. Sözbilir, tespit edilen fay hatlarının da 1/1000 ölçekli imar haritalarına işlenmesi, buna göre bölgelerin yapılaşmaya açılması gerektiğini söyledi.

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) yürüttüğü Paleosismoloji Projesi kapsamında Balıkesir- Edremit fayı üzerinde de çalıştıklarını ifade eden Hasan Sözbilir, şunları söyledi:

“Çalışmalar kapsamında fayları keserek içine baktık ve bu fayın yaklaşık bin yılda bir kez yıkıcı deprem ürettiğini tespit ettik. Burada Gökçeyazı segmenti var. O segment 2 bin yıldır kırılmıyor. Normalde bin yılda bir kırılması gereken bir parça, 2 bin yıldır kırılmıyor. O fay her an kırılabilir çünkü kırılma zamanı geçmiş. Tehlikeli bir fay. Balıkesir’den geçen fay kırıldığında 6.5’ten daha büyük bir deprem üretme potansiyeline sahip. 7.2’ye kadar çıkabiliyor. Bu da zarar verecek, can ve mal kaybına neden olacak. O fayın imar haritalarına işlenmesi gerekiyor. Ondan sonra zon boyunca yapılaşma kontrol edilecek.”

Prof. Dr. Sözbilir, tabakadaki değişimleri ölçen bir sensörün geliştirilmesi halinde depremlerin tıpkı hava durumu gibi tahmin edebileceğini de sözlerine ekledi.

YAPILMASI GEREKENLERİ ANLATTI…

İzmir İl Afet ve Acil Durum Müdürü Osman Metin Saroğlu da olası bir deprem sonrası yapılması gerekenleri anlattı. Kurum olarak 10 yıldır zarar ve risk azaltma odaklı çalışmalar yaptıklarını, bunların birinci aşamasının toplumu, bireyleri, kamu kurum ve kuruluşları, özel sektörü afetlere karşı hazırlıklı duruma getirmek olduğunu belirten Osman Metin Saroğlu, yine zarar azaltma konusunda da çalıştıklarını kaydetti.

Uzmanların yaptığı çalışmalarda İzmir’de 1 milyon binadan yüzde 70’inin riskli olduğunun belirlenmesinin ardından, zarar azaltma çalışmalarına yoğunlaştıklarını ifade eden Saroğlu, dayanıksız binaların yıkılması gerektiğini belirtti. Deprem için kendi personellerine eğitimler verdiklerini de belirten Saroğlu, “Kendi personelimizi hazırlıyoruz.

Kendi araç ve gereçlerimizi hazırlıyoruz. Genel tatbikatlar yapıyoruz. Okullarda tatbikatlar yapıyoruz. Böylece hem gençlerimizin hem halkımızın hem de kendi personelimizin, afetlere karşı duyarlı olmasını, afetlere karşı davranış bilinci geliştirmelerini sağlıyoruz” dedi. Sarıoğlu, İzmir’de deprem sonrası geçici ve acil barınma alanı (çadır kent veya konteyner alanı) olarak belirlenen 29 bölgenin bulunduğunu, bunun yanı sıra 1615 tane de toplanma alanı belirlediklerini kaydetti.

AFET VE ACİL DURUM ÇANTALARI..

Her evde mutlaka afet ve acil durum çantalarının bulunması gerektiğini de anlatan Osman Metin Saroğlu, “Bütün ailelerin aile bireyleri ile bir araya gelip evin nerelerinin tehlikeli nerelerinin iyi olduğu belirlemesi lazım. Deprem anında sallanan camlar, dolaplar gibi araçlar sabitlenmeli. Çünkü depremlerde en çok zararı bunlardan görüyoruz. Bunları yaptığımız zaman depremin dışındaki tehlikelerden kendimizi korumuş oluyoruz. Cam önlerindeki yataklarımızı da, camda uzak bir nokraya koymalıyız. Cam kırıldığı zaman bizi kesmemeli, zarar vermemeli” dedi. Saroğlu, deprem anında yapılması gerekenleri de şöyle anlattı:

“Önce çökeceğiz. Daha sonra yanımızda varsa sabit bir yere tutunacağız ve kafamızı özellikle omurilikten itibaren sağlama alacağız. Deprem geçinceye kadar bekleyeceğiz. Deprem geçip de sallantı bittikten sonra önce evdekilerin yaralanıp yaralanmadığına bakacağız. Sonra komşularımızın yardıma ihtiyacı olup olmadığını kontrol edeceğiz. Seri bir şekilde binayı boşaltmamız lazım. Ama kesinlikle asansörü kullanmamız lazım. Kendimizi camlardan dışarı atmayacağız. Merdivenlerden seri bir şekilde binayı boşaltmaya çalışacağız. Binayı boşaltırken de önümüzdeki ve arkamızdakileri iterek bunu yapmamalıyız.”

Deprem anında vatandaşların binaları boşalttıktan sonra gidecekleri yerler hakkında da bilgi veren Osman Metin Saroğlu, şunları söyledi:

“İzmir’de üzerinde 3 yıldır çalıştığımız toplanma alanları var. Bir deprem, afet sonrasında insanların binası hasar görmüşse, evine en yakın olan yere gidecek.”

Vatandaşların verilen eğitimlere katılmasını da isteyen Saroğlu, “Vatandaşlarımız ilk önce bizim verdiğimiz temel afet bilinci eğitimlerine en azından bir kez katılsınlar. Sosyal medyadan biraz uzaklaşıp bize gelsinler. Böylece hem bize hem de kendilerine faydaları olacak” dedi.

‘İKİ TİP KONTEYNER BULUNUYOR’

AFAD’ın olası bir deprem anında iki tip konteyneri hazır tuttuğunu da söyleyen Saroğlu, “İki tip konteyner var. Bunlardan bazılarının içinde yatak, battaniye gibi insanlar için yaşamsal malzemeler bulunuyor. Diğer konteynerlerde de jeneratör, kırma ayırma makinası, delme ve kesme araçları gibi afetler sonrası müdahale araçları var” diye konuştu.

Deprem sonrası ilk toplanma alanlarının imara açılması, park yapılması gibi durumların yaşandığının hatırlatılması üzerine Saroğlu, “Belediye ile birlikte imara açılan, park haline dönüştürülen toplanma alanlarının yerine, yenilerini belirliyoruz. Vatandaşlar, e-devlet üzerinden kendilerine en yakın deprem sonrası toplanma alanları ve çadır kent alanlarının yerlerini görebilir” dedi.

VATANDAŞLAR NE KADAR BİLİNÇLİ?

Deprem anında toplanma alanlarının nereleri olduğunu bilmediğini söyleyen İzmir’de yaşayan vatandaşlardan Recep Akpınar, “Deprem anında toplanma yerlerinin nereler olduğunu bilmiyorum. Sadece çalıştığım iş yerinin yanında bulunan toplanma alanını biliyorum. Ama şu anda burada bir deprem olsa, toplanacağımız alanı bilmiyorum” dedi.

Vatandaşlardan Okan Kaya da, “Deprem anında ne yapmam gerektiğini tam olarak bilmiyorum. Hatırladığım kadarıyla kirişlerin altında duracaktım. veya bir eşyayı sabitleyip onun yanında duracaktık. Asansör kullanmak tehlikeli” diye konuştu. Deprem sonrası kurulacak çadırkent alanlarının yerlerini bilmediğini söyleyen Melek Ercan da, ” İstanbul’da bu alanları biliyordum ama İzmir’de nereleri olduğunu bilmiyorum. Deprem anında kendimizi korumak için yapmamız gerekenler konusunda eğitimler aldık fakat yeterli olduğunu düşünmüyorum.

Ben öğretmenim. Sınıfta her yıl tatbikat yapıyoruz. Sıraların altına geçeceğiz, başımızı koruyacağız gibi. Ama o anda yaşanan panik ile insanlar bunları yapamayabilir” dedi. Aylin Hatice Balık da depreme hazırlıklı olmadıklarını söyledi. Balık, “Deprem anında evdeysek eğer kapının altına durmam gerekiyor. Kesinlikle merdiven veya asansörde olmama gerekiyor. Bunları biliyorum. Deprem sonrası toplanma alanlarının nerelerde olduğunu bilmiyorum” diye konuştu..

Kaynak-DHA

İlginizi Çekebilecek Yazılar

Yorum Yap

* Bu formu kullanarak, verilerinizin bu web sitesi tarafından saklanmasını ve işlenmesini kabul etmiş olursunuz.

© 2015 – 2024 | Kuzeyegehaber.com