Alpay, gençlik yıllarımdan bu yana şarkılarını büyük beğeni ile dinlediğim bir sanat insanı.
O, “Ben sanatçı değil, şarkıcıyım” tevazusu içinde olsa da, kuşku yok ki gerçek anlamıyla o bir sanat insanı.
O, yalnızca ana ilgi alanı olan müzikte değil, yaşamın her alanında estetiği temel ölçüt olarak görüyor.
Doğaya ve insana karşı sevgi ve saygı içinde.
Sanatla ilgilenmeyi bir “yaşam biçimi” olarak seçen insan, yaşadığı ülkeye ve insanlarına karşı duyarlı olan insandır.
Sanat insanı “insanca bir duygu” ile yüklüdür.
Sanatını icra ederken, yaşadığı topluma olan duyarlılığını da ürünlerine yansıtır.
Alpay’ın çok bilinen “Fabrika kızı” bu duyarlılığın somut bir örneğidir.
Hayranı olduğum Alpay’la 1998 yılında tanışma olanağım oldu. Kirazlıyalı’da son derece mütevazı bir yaşam sürdürüyordu. Zamanla dostluğumuz gelişti, “ağabey-kardeş” ilişkisine dönüştü. Çok güzel anılarımız oldu.
Alpay’la yalnızca müzik konuşulmaz. O, aynı zamanda bir “düşünce insanı” olarak yaşar. Onunla birlikte olduğunuzda, ülke ve dünya sorunları üzerine derin söyleşiler yapabilirsiniz.
O bir “Hukukçu.” Ankara Hukuk Fakültesi mezunu ancak, yaşamını müzikle sürdüren bir emek insanı. Feridun Güray’ın da sınıf arkadaşı.
Bir dönem, milletvekilliği teklifi almasına karşın, aktif siyasete girmeyi reddetmiş.
En büyük mutluluk duyduğu ve yetenekli olduğu müziği seçmiş. Öyle akla ziyan sözlerle, “piyasa şarkıları” yapmayı da kişiliğine uygun bulmaz. İyi bir şarkı sözü yazarıdır. Pek çok şarkısının sözleri kendisine aittir.
En büyük özelliklerinden biri; kimseye eğilmeden, kendi emeği, alın teri ile kazanmış. Asalak yaşamayı “onursuzluk” ve “kölelik” olarak görmüş! İnsanların yoksulluğunu kullanarak “besliyorum, o halde beni seçecekler” yaklaşımını içeren siyasal tavrı ahlaklı bulmamış!
Alpay; sürekli okuyan, düşünen, düşündüklerini hiç saklamayan, paylaşan bir gerçek aydındır.
Aslında, medyada sık sık yer almayı da istemez. Daveti üzerine evine yaptığım ilk ziyarette onunla KOCAELİ Gazetesi için bir röportaj yapmayı da düşünmüş, beraberimde fotoğrafları çekmek üzere bir arkadaşımı da yanıma almıştım. Net bir şekilde reddetmiş; “Ben sizi, gazeteci olarak değil, tanışmak ve dost olmayı düşündüğüm bir konuk olarak davet ettim” demişti.
Daha sonra kendisiyle röportaj da yaptım, Radyo KYÖD’de program konuğu olarak da ağırladım. Ama tanışma ziyaretimde söylediği bu sözlerini hiç unutmadım.
Ya bugün?
Sanat yaşamında 50 yılı geride bırakan Alpay, bugün yine yaşadığı ülkenin sorunlarına ve insanlarına olan ilgi ve duyarlılığı ile ülke gündeminde yer alıyor.
Bir konserinde, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan ve Berkin Elvan’ın fotoğraflarını göstererek; “Sıradaki şarkım, devlet tarafından zalimce katledilen bu güzel insanlara gelsin” demiş. Bunun üzerine bir “muhbir vatandaş” tarafından, “terör örgütü üyelerini övdüğü ve devleti aşağıladığı” gerekçesiyle ihbar edilmiş!
Alpay’ın yanıtı ise şöyle olmuş;
“Ben, katıksız Atatürkçü bir vatanseverim. Vatanseverim demek, devletin her yaptığını alkışlamak anlamına gelmiyor. Bana göre Deniz Gezmiş ve arkadaşları hiçbir zaman vatan haini olmadılar. Onları devlet öldürtmüştür.
Ben bunu her konserimde göğsümü gere gere söylerim Gezi direnişinde ölen gençlere gelince, onlar da vatan haini değildi. Onlar da boşu boşuna ölmüştür. Onları da devlet öldürmüştür.
Devlet de hata yapar, ancak bunu konuşmamak demokrasiye aykırıdır. Bunu terörle ilişkilendirenlerin aklına şaşıyorum. Gezi direnişini savunmak terörse, ben teröristim!”
Bir insan, bilinçli bir yurttaş ve gerçek bir AYDIN İNSAN örneği olan, dostu ve kardeşi olmaktan onur duyduğum Alpay’ı ayakta alkışlıyorum!…